15 Aralık 2022 Perşembe

Döngüsel ekonomi iklim değişikliğiyle nasıl mücadele eder?

Atmosfere saldığımız sera gazları iklimin değişmesine neden oluyor. Metan, nitröz oksit ve diğer sera gazları bu etkinin bir kısmını oluştursalar da ana sorumlu karbondioksit gazı. Karbondioksidi üreten de bizim yaktığımız kömür, petrol ve doğal gaz. Tüm küresel ısınmanın %64’ü bu fosil yakıtlar nedeniyle ortaya çıkıyor. Bu %64’ün küçük bir kısmı da yakıtlardan değil sanayideki kimyasal işlemler sonucu meydana geliyor. Bunun üzerine %11 de gene karbondioksit sonucunda oluşuyor ama bu sefer karbondioksit bir yakıtın yanması nedeniyle değil orman yangınları, anız yakma ve benzeri hatalı tarım tekniklerinden dolayı atmosfere salınıyor. Toplamda sorunun dörtte üçü karbondioksit kaynaklı ve karbondioksidi çözecek olsak geri kalan kısmın çözümü çok daha kolay olacaktır.

Çoğunlukla probleme bu gözle baktığımız için iklim değişikliğini durdurma yolunda giriştiğimiz ilk çaba da karbondioksit salımlarının önemli kısmını oluşturan elektrik üretimi ve taşıma alanlarında oluyor. Yenilenebilir enerji üretimi ve elektrikli araçlara geçiş yaptığımız zaman tüm sorunu çözeceğimizi de düşünüyoruz. Ancak bu probleme bir de sera gazlarının çıktığı işlevler açısından baktığımızda problemin sadece elektrik üretimi ve elektrikli araçlarla çözülemeyeceği kolayca görülüyor.

IPCC’nin 6. Değerlendirme Raporu’na göre sera gazı salımlarının %54’ü enerji üretimi, binalar ve taşınma tarafından, %46’sı da sanayi ve tarımla ormancılık tarafından salınıyor. Yani biz tüm enerjimizi yenilenebilir kaynaklardan üretsek, evlerimizi ve iş yerlerimizi kombi yerine ısı pompası kullanarak ısıtsak ve soğutsak ve sadece elektrik enerjisiyle çalışan taşıtlar kullansak bile problemin sadece %54’üne çözüm sağlamış oluyoruz. Geri kalan %46 bizleri gene de felakete sürüklemeye yeterli.

Döngüsel ekonomi bu %46’nın azaltılması da dahil olmak üzere pek çok çevresel sorunu gidermek yolunda bizlere fayda sağlıyor. Yalnız burada yapılması gereken enerji üretimi ve taşımada olduğu gibi neredeyse aynı sistemleri kullanıp teknik bir takım değişiklikler yapılmasının oldukça ötesine geçiyor. Bu bağlamda bakıldığında enerji ve taşımacılık alanında yapılması gerekenler sanayi ve tarımla kıyaslandığında görece kolay çözümler olarak ortaya çıkıyor. Enerji ve taşımacılık alanlarında yapılması düşünülen bu değişiklikler için önemli engelin finansman olduğunu söyleyebiliriz çünkü ne düşünce yapımızda ne de üretim ve iletim sistemlerimizde köklü bir değişiklik yapmamıza gerek kalıyor. Elektriği kömürlü termik santrallerden de üretsek rüzgar santrallerinden de üretsek aynı hatlardan taşıyacağız, aynı trafolardan geçecek ve aynı cihazlarda kullanılacak. Üstelik rüzgar santralleri de çalışma sistemlerini çok uzun süredir gayet iyi bildiğimiz sistemler. Benzer yorumları taşımacılık ve binalarda kullandığımız enerji sistemleri için de söyleyebiliriz. Buradan gerekli olan finansal ve teknolojik yatırımı küçük gördüğümüz düşünülmesin. Sadece bu yatırım para ve eldeki imkanların az geliştirilmesi şeklinde özetlenebilir.

Döngüsel ekonomi bağlamında sera gazlarının geri kalan %46’sına baktığımızda ise karşımıza oldukça farklı bir resim çıkıyor. Bu sera gazı miktarının önemli bir kısmı fabrikalardaki kazanları ısıtmak ya da traktör kullanmak nedeniyle oluşuyor. Ancak tüm bunları elektrik ile yapmak da mümkün olabilir ya da elektrikle yapmaya çalıştığımızda harcayacağımız enerji fazlasıyla pahalı olabilir, çimento endüstrisi gibi biz o ürünü üreteceksek çıkacak karbondioksidi de kabullenmek zorunda kalıyor olabiliriz. Sonuçta sadece iklim değişikliği açısından baksak bile üretim biçimlerimizi ve ürettiklerimize yaklaşımımızı değiştirmek artık zorunlu hale gelmiş durumdadır.

Ayrıca, tek derdimiz iklim krizi de değil. Bugün politikacılar ve bazı iktisatçılar sorunumuzun COVID19, Rusya-Ukrayna krizi veya gıda sıkıntısı olduğuna bizi inandırmaya çalışsalar da medeniyetimiz gittikçe iki farklı krizin içine doğru hızla yol almaktadır. Öncelikle kaynaklarımız sınırsız değildir. Hatta bu sınırlı kaynakların bazılarında hiç fark etmeden son noktaya doğru geliyoruz. Dolayısıyla böyle devam edecek olursak günlük yaşamımızda, hatta vücudumuzdaki moleküllerin içinde gerek duyduğumuz bazı minerallere ulaşamaz hale geleceğiz ve bu nokta da bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz uzak gelecekte olmayacak. Bir diğer derdimiz de artan nüfusla birlikte yeryüzünün tamamına yayılıp her tarafı kirletiyor olmamız. Çevresel kirlilik ve kaynak kısıtlarını da hesaba kattığımızda döngüsel bir üretim ve tüketim sistemini çalışır hale getirmemiz bir hayal değil gerekliliktir.

Şu an itibariyle (Aralık 2022) küresel ısınmayı 1,5℃ ile sınırlamak istiyorsak atmosfere en fazla 350 milyar ton, 2℃ ile sınırlamak istiyorsak da en fazla 1200 milyar ton sera gazı salabiliriz. Bugün senede 55-60 milyar ton sera gazı salmakta olduğumuzu düşünecek olursak ne derece hızlı hareket etmemiz gerektiğini kolayca görebiliriz. Ama aynı soruna bir başka açıdan bakacak olursak, şimdi yeterli olacağını umduğumuz biçimde en mükemmel enerji verimliliği çözümlerini uygulasak ve enerjimizi tamamen yenilenebilir kaynaklardan sağlasak bile 2100 yılına kadar 650 milyar ton sera gazını sanayi ve tarım sayesinde salmış olacağız. Yani sırf bu bile bizi 1,5℃ ısınma sınırının üzerine taşımış olacak. 2℃ ısınma limiti bütçemizin ise en az yarısını bu şekilde harcamış olacağız. Dolayısıyla bize sadece yenilenebilir enerji ve elektrikleşme yetmez, sanayi ve tarımda da zor da olsa yeni bir sistem kurmak zorundayız. Bunu başarmak için de uzun süre bekleyecek vaktimiz kalmadı artık.

Uzun lafın kısası, elektrik ve enerji üretiminde fosil yakıtları bırakıp yenilenebilir kaynaklara henüz geçemedik ve küresel ısınmayı durdurmayı istiyoruz. Bunu yapabilmemizin tek yolu üretim ve tüketim sistemlerimizi yeni baştan düşünmektir.

Ekonomide mal ve malzemelerin üretilme ve kullanılma şeklini dönüştürmek için döngüsel ekonomi ilkelerinin uygulanması, sera gazı salımlarını azaltmak için önemli bir imkan sunacaktır. Bunlar şöyle özetlenebilir:

Atık ve kirliliği ortadan kaldırılması:

Döngüsel ekonomi, ekonomik faaliyetlerin değerli kaynakların kaybına ve insan sağlığına ve doğal sistemlere zarar vermesine neden olan olumsuz etkilerini önlemeye yönelik bir çerçevedir. Sera gazı salımları, üretim sisteminin olumsuz dışsallıklarından biridir. Diğerleri arasında hava, toprak ve su kirliliği, binalar ve arabalar gibi kaynakların ve araçların yetersiz kullanımı da yer alır. Bu ilke kapsamında, sera gazı salımlarını azaltmaya yardım eden üç temel strateji vardır.

Döngüsellik için tasarım:

Tasarım, döngüsel ekonomi prensipleri ile üretilmiş her ürün için en önemli kolaylaştırıcıdır. Ürün ve malzemelerin olabildiğince uzun süre kullanımda kalması ve kullanım ömrü sonunda doğal sistemlere dönüşmesi ya da geri dönüştürülebilmesi için doğru tasarım gereklidir. Mesela bugün kullandığımız çoğu giysi birkaç malzemenin karışımıyla üretildiğinden kullanım ömrü sona erdiğinde geri dönüştürülmesi ya da toprağı beslemek üzere geri döndürülmesi mümkün değildir. Aynı zamanda bu giysilerin önemli bir kısmı dikiş yerlerinde pay olmadan üretildiğinden ilk kullanım sonrasında daraltılması kolay olabilse de genişletilmesi hiç de kolay değildir. Basit el işçiliği sonunda bu ürünlerin ömrü epey uzatılabilmesine rağmen tasarımda bu unsur göz önüne alınmadığından çoğu giysi dolap köşelerine atılmaktadır. Tarımda bile yerelde tüketilmesi gereken ürünlerin uzun mesafelere gönderilecek şekilde üretilmesi önemli miktarda gıda ve bununla birlikte enerji israfına yol açmaktadır.

Atığı yok etmek:

Doğru tasarım, israfın ortadan kaldırılmasında önemli bir rol oynar. Malzeme verimliliğini düşünerek yapılmış tasarım yaparak, malzeme ihtiyacını kısıtlarken tedarik zincirlerinin buna göre düzenlenmesi kayıp ve atık oluşumunu azaltabilir.

Ürünler için bir diğer yaklaşım aşırı spesifikasyonu azaltmaktır. Giyimde sadece özel bir ortam için tasarlanmış giysiler ya da inşaat projelerinde gerekli olmayan tasarımlar nedeniyle çok daha fazla ham madde kullanılmaktadır. 

Ürünleri belirli kullanımlara göre tasarlayarak israfı azaltma fırsatları da vardır. Örneğin, ortalama bir Avrupa arabası zamanın %92'sinde park halindedir ve araç kullanıldığında 5 koltuğunun yalnızca 1,5'u doludur. Bu yukarıda sözünü ettiğimiz spesifikasyonun bu sefer de hiç kullanılmamasıdır. Sanki tüm otomobiller dört kişilik bir ailenin yaz tatili için tasarlanmıştır. Oysa şehir içi kullanımda bir ila iki kişilik daha küçük arabalar taşımacılık hizmetlerini sunmak için yeterli olabilir. Karbondioksidi bir atık olarak düşünmesek de sera gazları bizim için aslında en tehlikeli atıklardır.

Ürünlerin yanı sıra atıklar da sistem tasarımından kaynaklanabilir. Örneğin, her yıl üretilen alüminyumun neredeyse yarısı nihai ürüne ulaşmadan hurdaya dönüşürken, inşaat malzemelerinin yaklaşık %15'i inşaatlarda israf edilmektedir. 

Günümüzde gıda israfı söz konusu olduğunda, insanlar için üretilen gıda kalorisinin %24’ü bozularak çöpe gidiyor. Değer zincirinde kaybolan veya israf edilen bu gıda doğru üretim ve taşıma yöntemleri ve gelişen teknolojilerden de yararlanılarak sisteme kazandırılabilir ve böylece sera gazı salımlarını azaltabilir.

Değişik malzemeler kullanmak:

Döngüsel ekonomi bağlamında malzeme ikamesi, yapılacak  yeni üretim için alternatif girdiler olarak yenilenebilir, düşük karbonlu veya ikincil malzemelerin kullanımını ifade eder. Bu malzemelerin kullanımı bir mecburiyetten değil bir tercihten doğar. Nasıl taş devri taş bittiği için sona ermediyse, bugünkü malzemelerin devri de o malzemeler bittiği için değil daha akıllıca yollar bulduğumuz için sona erecektir. Bu yeni malzemeler de aynı işlevi sağlar ancak salımların azaltılmasına katkıda bulunur. 

Ahşap gibi yenilenebilir malzemeler kullanılırken, bunların sürdürülebilir bir şekilde yönetilen ormanlardan elde edildiğinden emin olmak çok önemlidir, çünkü yasa dışı ağaç kesimi, kolayca yeniden üretilemeyen geniş doğal karbon yutaklarını ve bunların beslediği biyoçeşitliliği kalıcı olarak yok eder. Ahşap yapı malzemeleri bugün kullanılan alternatiflerine oranla çok daha doğaldır ve atmosferdeki karbonun tutulmasına da yardımcı olur, yeter ki bu işlev için doğru ağaçlar kullanılsın.

Ürün ve malzemelerin döngüselliği:

Döngüsel ekonomi, enerji, emek ve malzemenin olduğu biçiminde değerini koruyan faaliyetleri destekler. Yani, kullanılan ürünlerin en az ek enerji, emek ve malzeme harcanarak üretilmesi gerekir, bu da ürünlerin, parçalarının ve temel malzemelerinin mümkün olduğunca yeniden kullanımı, tamiri ve geri dönüşümü anlamına gelir. Döngüsel sistemler, ham maddeler doğal sistemlere güvenli bir şekilde geri döndürülmeden önce birçok farklı ekonomik kullanımı teşvik ederek malzemelerin etkin kullanımını sağlar. Döngüsellik çerçevesi, son ürünlerin ve malzemelerin yapımında harcanan enerjiyi korunmaya yönelik iki temel strateji sunar:

Ürünleri ve parçaları yeniden kullanmak:

Yeniden kullanımı artırmaya yönelik önlemler, ürün ve bileşenleri üretmek için kullanılan enerjiyi ve diğer değerli kaynakları korur. Bir ürün ne kadar çok kullanılırsa, malzeme, işçilik, enerji ve sermaye gibi üründe yer alan kaynakların kullanım başına düşen getirisi de o kadar yüksek olur. Ürünleri daha uzun süre kullanımda tutarak, yeni üretim ve kullanım ömrü sona erdiğinde bertaraf ve arıtma için ortaya çıkan sera gazı salımları azaltılır. Örnek olarak, deterjan ya da şampuanları her sefer yeni plastik kaplarda satın almak yerine en az 20 defa aynı kaplara dolduran bir sistem onu üretmek için gereken enerjiyi ve ilgili sera gazı salımlarını %95'ten fazla azaltır. Giysilerin giyilme süresinin iki katına çıkarılması, giyim kaynaklı sera gazı salımlarının %44'ünü önleme potansiyeline sahiptir. 

Malzemeleri geri döndürmek:

Yeni malzeme yerine geri dönüştürülmüş malzeme kullanmak yeni malzeme üretiminden ve kullanım ömrünün sonuna gelmiş malzemelerin bertarafından kaçınılması nedeniyle sera gazı salımını azaltır. Geri dönüşüm, yeni malzemenin üretiminden çok daha az enerji gerektirir. Örneğin çeliğin geri dönüşümü, birincil çelik üretmek için gereken enerjinin %10-15'ini kullanır. Plastikler için, 1 ton geri dönüşüm, işlenmemiş fosil ham maddesinden aynı ton plastiğin üretilmesine oranla sera gazı salımlarını 1,1–3,0 ton azaltabilir. 

Ancak malzemelerin geri dönüştürülebilme başarıları tasarıma bağlıdır. Tasarımı doğru yapılan malzemeler neredeyse tamamen geri dönüştürülebilirken özellikle karmaşık ham maddelerden üretilmiş malzemelerin geri dönüştürülmesi çok daha zor, hatta bazı koşullarda imkansızdır.

Doğayı yenilemek:

Döngüsel ekonomi, yenilenebilir kaynakların kullanımını destekler ve tarımda değerli besinleri toprağa geri vererek doğal sistemleri iyileştirmeyi amaçlar. Bu rejeneratif yaklaşım, iklim krizini önlemeye destek olan karbon tutma fırsatları sunar. Günümüzde, özellikle de bizim coğrafyamızda toprak binlerce yıldır yapılan tarımdan dolayı yorulmuş durumdadır. Bu tarım özellikle son bin yıl içerisinde hep doğadan alıp tüketmeye yönelmiştir. Bu nedenle bu kaybettiklerini toprağa geri vermemiz bir gerekliliktir. Toprağa destek olmak ise sadece kimyasal madde katkısıyla gerçekleşmez. Toprağın suyu tutmasına yardımcı olacak organik maddeye de ihtiyacı vardır. Bu nedenle döngüsel ekonominin bir parçası olarak tarımda daha fazla yenileyici uygulamalara girişmek gerekir. Yenileyici uygulamalardan kasıt ise başta eskiden alıştığımız gibi nadas benzeri ekim usulleridir. Bugünün dünyasında bir yandan tarlaların bir kısmını nadasa bırakıp diğer yandan da 8 milyardan fazla kişiyi beslemek oldukça zordur. Ancak tarım alanlarında her yıl aynı ürünü yetiştirmek yerine bir rotasyon içerisinde hem toprağı destekleyecek hem de gelir sağlayacak tarımsal faaliyette bulunmak mümkündür.

Ayrıca insanların toplu yaşadığı bölgelerde atık doğrudan ya yakılmakta ya da depolama merkezlerine gönderilmektedir. Oysa organik atık ayrıldığında bunlardan toprağı yeterince besleyecek kompost üretilmesi mümkündür. Bugün büyük şehirlerden çıkan organik atığın ancak binde biri kompost yapılmakta, bu yapılan kompost da kentlerdeki bahçelerde değerlendirilmektedir. Organik içeriği daha zengin bir toprak hem daha fazla besin sağlar, hem daha fazla su tutar hem de daha az gübre ve sulama gerektirir. Topraktan daha az enerji ve su kullanarak daha fazla besin almak ise iklim krizine yaklaşık %15-20 arası katkısı bulunan tarım sektörünün bu etkisini azaltmasına ciddi ölçüde destek olacaktır.

Döngüsellik tümümüze bir yük bindirmektedir. Bugünkü doğrusal hayatımızda evden çıkan atıkları bir poşete koyup belediyenin çöpüne attığımızda sorumluluğumuz sona ermektedir. Ancak öncelikle bu atığın oluşmamasını sağlamak, tamir etmek, yeni kullanım alanları bulmak ve son noktada doğru biçimde ayrıştırarak geri dönüşüme yollamak bizim için ciddi bir yüktür. Yalnız bu yük sürdürülebilir bir yaşamın ve çocuklarımızın en az bizimki kadar güzel bir hayat sürebilmelerinin bedelidir. Bugün onlara güzel bir hayat sağlayabilmek için nasıl çabalıyorsak, sürdürülebilir bir gezegen bırakmak için de aynı derecede çaba sarf etmemiz gerekir. 

Bu döngüsel ekonomi stratejileri bir araya geldiğinde, iklim kriziyle mücadeleye yardımcı olacak ve tüm ekonomiye uygulanabilecek bir dizi fırsatı temsil eder. Burada bu fırsatların tümünü tek tek sayabileceğimize emin değilim ama sizlerin becerilerine ve bu yolda daha faydalı çözümler üreteceğinize inanıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder