29 Eylül 2013 Pazar

'Çok çok mümkün' olmasın

Orijinal yayın: 29.09.2013 Radikal 2
Küresel iklim değişikliği her ne kadar pek çoğumuz için günlük yaşamın bir parçası olmasa da, gelecek günlerin büyük felaketler getirmemesi için ciddi anlamda adımların atılması gerekiyor. Ancak, bu konuda politik ve ekonomik sorumluluğa sahip kişiler aynı zamanda tüm bilimsel verileri de inceleyerek doğru sonuçlara varabilme imkanına sahip olmadıklarından karar verme mekanizmalarına, doğru ve gerekli bilimsel verileri sağlamak üzere 1988 yılında Birleşmiş Milletler ’in iki alt kuruluşu olan Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) birlikte Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ni (IPCC) kurdular. IPCC’nin temel görevi, iklim değişikliği alanında var olan tüm güncel bilimsel çalışmaları incelemek, bu çalışmaları koordine etmek için fikir üretmek ve sonunda da çıktıları toplayarak güvenilir ve anlaşılır bir biçimde insanlığın hizmetine sunmak olarak belirlendi.
Cuma açıklama başlıyor
IPCC kuruluşundan bu yana yaklaşık 6-7 senelik aralıklarla bilimsel alanda yayınlanan tüm rapor ve makaleleri inceleyerek iklim değişikliğinin geldiği durumu ve gelecekte beklenen değişiklikleri açıklayan raporlar hazırlayarak yayınladı. Bu raporlardan ilki (FAR) 1990, ikincisi (SAR) 1996, üçüncüsü (TAR) 2001 ve dördüncüsü de (AR4) 2007’de yayınlandı. Beşinci raporun (AR5) yayınlanmasına da 27 Eylül’de başlanıyor.

IPCC’nin ana raporu iklim değişikliğinin nedenlerini ve sonuçlarını her yönüyle inceliyor ve bunun için oluşturulmuş üç ayrı çalışma grubu bulunuyor. Birinci çalışma grubu (WG1) iklim değişikliğinin bilimsel temellerini ve gelecekle ilgili modelleri inceleyerek bunu raporuna yansıtıyor. İkinci çalışma grubu (WG2) sosyo-ekonomik ve doğal sistemlerin iklim değişikliğinden nasıl etkileneceklerini, bunun sonuçlarını ve bu sonuçların kötü etkilerinin giderilmesi için neler yapılması gerektiğini tartışıyor. Üçüncü çalışma grubu (WG3) ise sera gazı salımlarının azaltılması için mümkün olan yolları ve diğer yöntemleri görüşerek raporlar üretiyor.

Tüm raporların en önemlisi
Birinci çalışma grubu 24-26 Eylül arasında Stockholm’de planlı bir toplantı yapıyor. Yapılan bu toplantının sonunda 27 Eylül tarihinde açıklanacak rapor ilk çalışma grubunun iklim değişikliğinin sebepleri ve gelecekte bizi nelerin beklediğine dair bir rapor. İkinci çalışma grubu raporu 2014 Mart ayı ortasında, üçüncü çalışma grubu raporu da 2014 Nisan ayı başında yayınlanacak. Tüm bu raporların bir sentezi de IPCC’nin ana raporu olarak 2014 Ekim ayında açıklanacak. Bu raporların tümü büyük önem taşısa da birinci çalışma grubunun raporu, iklim değişikliğinin nedenleri ve gelecekte bizi bekleyen değişiklikler üzerine en son bilimsel bulgulara dayanarak değerlendirmelerde bulunduğundan tüm raporların en önemlisi sayılıyor. Bu öneminden dolayı da raporlar içinde en fazla tartışma yaratanı da bu rapor. Bu rapordan çıkan sonuç iklim biliminin çıkarımlarını yansıttığından, bu bilim kabul görecek olursa, olası kötü sonuçları engelleyebilmek için harekete geçmek ahlaki bir sorumluluk halini alıyor.
Taşıdıkları anlamlar
Bu ve takip eden diğer raporlar gelecek aylarda gündemimizi önemli ölçüde işgal edeceği için raporun kullandığı terminolojiyi biraz açıklamakta fayda var. Bilim insanlarının kendi aralarında kullandıkları dille bulgularını basına açıkladıkları dil arasında ciddi anlamda farklılık olması doğaldır. IPCC raporunun ana işlevi de bu farkları gidererek bilim insanlarının kullandıkları terminolojinin karar verme mekanizmalarının da anlayacağı bir sisteme çevrilebilmesidir. Bu amaçla rapor vardığı sonuçların kesinliğini özel kelimeler kullanarak belirler ve bu özel kelimeleri de ayrıca tanımlar. Mesela, raporda “Neredeyse kesin” en az yüzde 99 ihtimalle doğru, “Çok çok mümkün” en az yüzde 95 ihtimalle doğru, “Çok mümkün” en az yüzde 90 ihtimalle doğru, “Muhtemel” en az yüzde 66 ihtimalle doğru, “Yanlıştansa doğrudur” en az yüzde 50 ihtimalle doğru anlamına gelir.

Ayrıca, bu raporların tümü IPCC’yi oluşturan hükümet yetkilileri ve bilim insanlarının mutabakatıyla yayınlanır. Bu da bizim açımızdan şu anlama gelir: Bu raporda herhangi bir olgu için “çok mümkün” tanımı kullanılmışsa, bu IPCC’yi oluşturanların yüzde 90’ı bu görüşte demek değildir. Bu, herkesin, o tanıma en inanmayan kişinin bile “çok mümkün” tanımlamasını kabul ettiği, ama aslında büyük çoğunluğun “çok çok mümkün” veya “neredeyse kesin” demeyi tercih edecekleri anlamına gelir. Bu bağlamda da IPCC’nin iklim değişikliği ile ilgili raporları aslında çok iyimser raporlardır.

Suçlusu insan
Bu tanımlar çerçevesinde IPCC iklim değişikliğinin insan kaynaklı olduğuna, yani bizim yaktığımız kömür, petrol ve doğal gazın atmosferin ısınmasına sebep olduğuna 1996 raporunda “Yanlıştansa doğrudur”, 2001 raporunda “Muhtemel”, 2007 raporunda “Çok mümkün” derken 27 Eylül’de yayınlanacak rapor bu konudaki yargıyı “Çok çok mümkün” şeklinde ilerletiyor. Bunun anlamı da şu, 1996 yılındaki iklim bilimi, iklim değişikliğinin varlığı ve ilerlemekte olduğu konusunda hemfikir olsa da bu değişikliğin insan kaynaklı mı yoksa doğal kaynaklardan mı geldiği konusunda kararsız kalmışken; bugün bilim, iklim değişikliğinin neredeyse sadece insan kaynaklı olduğu görüşünde birleşiyor. Ülkemizde de hâlâ inanmayanlar bulunabilir, onun için açıkça, tekrar yazmakta fayda görüyorum: Geçtiğimiz her yıl dünyanın iklimi biraz daha değişiyor ve dünya biraz daha ısınıyor. Bu ısınma zaten uzun süredir bilimin tartıştığı bir konu olmaktan çıktı. Ancak unutmamamız gereken, bu ısınmanın ileride yaşamımızı ciddi anlamda zorlaştıracak boyuta geleceğidir. Daha da önemlisi, tüm bunların sebebi bizim yaktığımız kömür, petrol ve doğalgazdır.

25 Eylül 2013 Çarşamba

İklim değişikliği sebepleri üzerine

Orijinal yayın: 25.09.2013 Milliyet - Düşünenlerin Düşüncesi

1980’lerin sonunda bilimin dünyamızın ortalama sıcaklığının arttığını kanıtlamasıyla uluslararası alanda iklim değişikliğinin varlığı kabul görmeye başladı. Ancak bu konuda neler yapılmasına karar verme sorumluluğuna sahip kişiler aynı zamanda tüm bilimsel verileri de incelemeimkanına sahip olmadıklarından karar verme mekanizmalarına, doğru ve gerekli bilimsel verileri sağlamak üzere 1988 yılında Birleşmiş Milletler’in iki alt kuruluşu olan Dünya Meteoroloji Örgütü(WMO) ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) birlikte Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ni (IPCC) kurdular.

IPCC’nin temel görevi, iklim değişikliği alanında var olan tüm bilimsel çalışmaları incelemek, bu çalışmaları koordine etmek için fikir üretmek ve sonunda da çıktıları toplayarak güvenilir ve anlaşılır bir biçimde insanlığın hizmetine sunmak olarak belirlendi.

IPCC kuruluşundan bu yana yaklaşık 6-7 senelik aralıklarla bilimsel alanda yayınlanan tümrapor ve makaleleri inceleyerek iklim değişikliğinin geldiği durumu ve gelecekte beklenen değişiklikleri açıklayan raporlar hazırlayarak yayınladı. Bu raporlardan ilki 1990 (FAR), ikincisi 1996 (SAR), üçüncüsü 2001 (TAR) ve dördüncüsü de 2007 (AR4) yılında yayınlandı. Beşinci raporun (AR5) yayınlanmasına da 27 Eylül’de başlanacak.

RAPORLARIN SENTEZİ

Başlanacak dememizin de temel bir sebebi var. IPCC’nin ana raporu iklim değişikliğinin nedenlerini ve sonuçlarını her yönüyle inceliyor olsa da IPCC’nin içinde üç ayrı çalışma grubu bulunuyor. Birinci çalışma grubu (WG1) iklim değişikliğinin bilimsel temellerini ve gelecekle ilgili modelleri inceleyerek bunu raporuna yansıtıyor. İkinci çalışma grubu (WG2) sosyo-ekonomik ve doğal sistemlerin iklim değişikliğinden nasıl etkileneceklerini, bunun sonuçlarını ve bu sonuçların kötü etkilerinin giderilmesi için neler yapılması gerektiğini tartışıyor. Üçüncü çalışma grubu (WG3) ise sera gazı salımlarının azaltılması için mümkün olan yolları ve diğer yöntemleri görüşerek raporlar yazıyor.

Birinci çalışma grubu 24-26 Eylül arasında Stockholm’de planlı bir toplantı yapıyor. Yapılan bu toplantının sonunda 27 Eylül tarihinde açıklanacak rapor ilk çalışma grubunun iklim değişikliğinin sebepleri ve gelecekte bizi nelerin beklediğine dair raporu olacak. İkinci çalışma grubu raporunun 2014 Mart ayı ortasında, üçüncü çalışma grubu raporu da 2014 Nisan ayı başında yayınlanacak. Tüm bu raporların bir sentezi de IPCC’nin ana raporu olarak 2014 Ekim ayında açıklanacak.

Bu raporların tümü büyük önem taşısa da birinci çalışma grubunun raporu, iklim değişikliğinin nedenleri ve gelecekte bizi bekleyen değişiklikler üzerine en son bilimsel bulgulara dayanarak değerlendirmelerde bulunduğundan tüm raporların en önemlisi sayılıyor. Bu öneminden dolayı da raporlar içinde en fazla tartışma yaratanı da bu rapor. Çünkü bu rapordan çıkan sonuç diğer iki grubun raporuna kıyasla daha çok bilimi yansıttığından, eğer bu bilim kabul görecek olursa olası kötü sonuçları engelleyebilmek için harekete geçmek gerekiyor.

SIZDIRILAN RAPORLAR
Bu raporların hazırlanma aşamaları halen IPCC içerisinde bile bir tartışma konusu. Bilimcilerin tartıştığı ana problem iklim bilimi ve küresel iklim değişikliğinin varlığı veya sonuçları değil. Tartışma başlıklarının birini iki rapor arasındaki uzun süre oluşturuyor. Önemli bir grup iklim değişikliği gibi hızla gelişen bir konuda bu raporların daha kısa aralıklarla açıklanması gerektiğini düşünüyor.
Bu rapor taslaklarının tümüne hazırlık aşamasındayken dünyadaki tüm iklim bilimcilerin her an ulaşmaları mümkün. Bunun temel sebebi bu raporun iklim alanında bilimsel çalışma yapanların tümünün katkılarıyla oluşturulması; bu nedenle de gizli bir rapor değil. Ancak; raporun tamamı son halini alıp tüm IPCC WG1 üyeleri tarafından kabul edilmeden yayınlanması istenmiyor. Bazı bilimciler de bu raporların tüm gelişme aşamasının herkese açık olması yönünde görüşbildiriyorlar.
Bu raporların tamamen herkese açık olmasını düşünenler birinci çalışma grubu raporunu 12 Aralık 2012’de stopgreensuicide.com web sitesine sızdırdılar. Çok da gizli olmayan bu raporu elde edebilmek için IPCC web sitesine raporu yorumlayacaklardan biri olarak kaydolup raporu yayınlamamaya söz vermek yeterli.
Mesela, bizim iklim değişikliği ile ilgili bir çalışmamız da bu raporun yazımında kullanılan makalelerden biri olduğu için raporun bizimle ilgili olan kısmına uzun süredir erişimimiz vardı. Ancak; raporu basına sızdıran Alec Rawls, yayınlandığı siteden de anlaşılabileceği gibi, iklim değişikliği var olmadığını ve iklimi ya da çevreyi koruma yönünde bir önlem almanın intihar olduğunu düşünen bir yapıda olduğundan raporun sızdırılmasının arkasındaki sebeplerin sadece toplumu bilgilendirmek olmadığı da kolayca anlaşılabilir.
Bu rapor gelecek aylarda gündemimizi önemli ölçüde işgal edeceği için raporun kullandığı terminoloji konusunda küçük bir bilgi vermekte fayda var. Bilim insanlarının kendi aralarında kullandıkları dille bulgularını basına açıkladıkları dil arasında ciddi anlamda farklar olmak zorundadır.
IPCC raporunun ana işlevi de bu farkları gidererek bilim insanlarının kullandıkları terminolojinin karar verme mekanizmalarının da anlayacağı bir sisteme çevrilebilmesidir. Bu amaçla rapor vardığı sonuçların kesinliğini özel kelimeler kullanarak belirler ve bu özel kelimeleri de ayrıca tanımlar. Mesela raporda
Neredeyse kesin: En az yüzde 99 ihtimalle doğru
Çok çok mümkün: En az yüzde 95 ihtimalle doğru
Çok mümkün: En az yüzde 90 ihtimalle doğru
Muhtemel: En az yüzde 66 ihtimalle doğru
Yanlıştansa doğrudur: En az yüzde 50 ihtimalle doğru anlamına gelir.

TANIMLARI İRDELEMEK
Ayrıca, bu raporların tümü IPCC’yi oluşturan hükümet yetkilileri ve bilim insanlarının mutabakatıyla yayınlandığı için tanımları dikkatli irdelemekte fayda vardır. Yani bu raporda herhangi bir olgu için “çok mümkün” tanımı kullanılmışsa, bu IPCC’yi oluşturanların yüzde 90’ı bu görüşte demek değildir. Bu, herkesin, o tanıma en inanmayan kişinin bile “çok mümkün” tanımlamasını kabul ettiği, aslında büyük çoğunluğun “çok çok mümkün” veya “neredeyse kesin” demeyi tercih edecekleri anlamına gelir.
Bu tanımlar çerçevesinde IPCC iklim değişikliğinin insan kaynaklı olduğuna, yani bizim yaktığımız kömürpetrol ve doğal gazın atmosferin ısınmasına sebep olduğuna 1996 raporunda “Yanlıştansa doğrudur”, 2001 raporunda “Muhtemel”, 2007 raporunda “Çok mümkün” derken 27 Eylül’de yayınlanacak rapor bu konudaki yargıyı “Çok çok mümkün” şeklinde ilerletiyor.
Bunun anlamı da şu, 1996 yılındaki iklim bilimi, iklim değişikliğinin varlığı ve ilerlemekte olduğu konusunda hemfikir olsa da bu değişikliğin insan kaynaklı mı yoksa doğal kaynaklardan mı geldiği konusunda kararsız kalmışken; bugün bilim, iklim değişikliğinin neredeyse sadece insan kaynaklı olduğu görüşünde birleşiyor.
Ülkemizde de hâlâ inanmayanlar bulunabilir, onun için açıkça, tekrar yazmakta fayda görüyorum: Geçtiğimiz her yıl dünyanın iklimi biraz daha değişiyor ve dünya biraz daha ısınıyor. Bu ısınma ileride yaşamımızı ciddi anlamda zorlaştıracak boyuta gelecektir ve tüm bunların sebebi bizim yaktığımız kömür, petrol ve doğal gazdır.

11 Eylül 2013 Çarşamba

Günümüzde küresel soğuma yoktur

Orijinal yayın: 12.09.2013 Yeşil Gazete
Son günlerde basınımız gene İngiltere’deki The Telegraph ve The Daily Mail kaynaklı “Meğer soğuma varmış! Küresel ısınma ile ilgili tüm bildiklerinizi unutun” haberleri ile doldu. Bu haberlerin saçmalığını basitçe anlatmaya çalışacağım:
Bildiğiniz gibi istatistik en güzel yalan söyleme yöntemlerinin başında gelir. Size şöyle bir resim göstersem:

Sonra da desem ki “bakın işte gördüğünüz gibi Kuzey Buz Denizi’ndeki buz miktarı geçen seneye oranla %60 artmış, demek ki artık küresel soğuma var”, gözünüzle gördüğünüz sizi yorumuma ciddi bir biçimde ikna edebilir. Ama öte yandan size şu grafiği göstersem ve en sondaki kırmızı noktanın 2013 Eylül ayındaki buz miktarını gösterdiğini söylesem Kuzey Buz Denizi’ndeki yüzey buz miktarının geçen seneye göre %60 artmış olmasının bile yüzey buzu miktarındaki azalma trendine gayet uyduğunu görmüş olursunuz. Dolayısıyla kolayca anlayabileceğiniz gibi, söz konusu olan şey iklim değişikliği ise bir seneden diğer seneye olan değişikliklere değil en az son 30 senedeki değişimin ne olduğuna bakmamız gerekir. 


Dünya’da iklim değişikliği ile ilgili en yetkili kuruluş olan IPCC iklim değişikliği alanında aktif olarak çalışan bilim insanlarından ve hükümet temsilcilerinden oluşuyor. IPCC 27 Eylül’de açıklanacak olan iklim değişikliği raporunda “iklim değişikliğinin sebebi çok yüksek ihtimalle insanların atmosfere saldığı sera gazlarıdır” diyor. Bu cümleyi tabii ki “bak işte IPCC iklim değişikliğinin sebebinden emin değil” diye okumak da mümkün. Ama size arabanızın tamircisi “sizin arabanın fren balataları çok yüksek ihtimalle aşınmış, bu araba ile trafiğe çıkmasanız iyi olur” dediğinde fren balatalarını tamir ettirmek için tamircinin emin olmasını mı bekliyorsunuz? Dolayısıyla bilim dünyasının “emin olmadığından” bahseden bir gazete haberini okuduğunuz zaman bunun ne demek olabileceğini aklınızda bulundurun. Bir bilim insanı elindeki elmayı bıraktığında yere düşeceğine bile “eminim” demez, size yüzde kaç ihtimalle yere düşeceğini söyler ancak. IPCC raporlarını da bu şekilde okumak gerekir. Öncelikle bilim insanları arasında “küresel ısınma mı var yoksa küresel soğuma mı?” bir tartışma kesinlikle yok. Tartışılan konu “var olan ısınmanın sebebinin insanlık olduğuna emin miyiz?” Buna verilen cevap da “var olan ısınma %95 ihtimalle insan kaynaklı, %5 ihtimalle de doğal kaynaklardan geliyor olabilir”.

Ayrıca iklimde ısınmanın ve soğumanın görüldüğü kısa dönemler olabilir. Mesela geçtiğimiz yaz hava korkulduğu kadar sıcak olmadı. Bundan yola çıkarak havaların soğumaya başladığını söylemek fazla gerçekçi olmaz. İklim değişikliğine şüpheci yaklaşırsanız serin geçen her yazı küresel soğuma olarak nitelendirmeniz mümkündür, ama büyük resim size yanlış olduğunuzu her zaman gösterecektir. Dünyamız ısınıyor ve bunun sorumlusu bizleriz, kendimizi kandırmayalım.


8 Eylül 2013 Pazar

IPCC En Son Raporunu 27 Eylül'de Açıklayacak

Orijinal yayın: 08.09.2013 Yeşil Gazete ve T24 İnternet gazetesi
Uluslararası alanda iklim değişikliğinin varlığının kabul görmeye başlamasıyla karar verme mekanizmalarına, doğru ve gerekli bilimsel verileri sağlamak üzere 1988 yılında Birleşmiş Milletler'in iki alt kuruluşu olan Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) birlikte Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'ni (IPCC) kurdular. IPCC'nin temel görevi, iklim değişikliği alanında var olan tüm bilimsel çalışmaları inceleyerek bunları güvenilir bir biçimde insanlığın hizmetine sunmak olarak belirlendi.
IPCC kuruluşundan bu yana yaklaşık 6-7 senelik aralıklarla iklim değişikliğinin geldiği durumu ve gelecekte beklenen değişiklikleri açıklayan raporlar hazırlayarak yayınladı. Bu raporlardan ilki 1990 (FAR), ikincisi 1996 (SAR), üçüncüsü 2001 (TAR) ve dördüncüsü de 2007 (AR4) yılında yayınlandı. Beşinci raporun (AR5) yayınlanmasına da 27 Eylül'de başlanacak.
Başlanacak dememizin de temel bir sebebi var. IPCC'nin altında üç çalışma grubu bulunuyor. Birinci çalışma grubu (WG1) iklim değişikliğinin bilimsel temellerini ve gelecekle ilgili modelleri inceleyerek bunu raporuna yansıtıyor. İkinci çalışma grubu (WG2) sosyo-ekonomik ve doğal sistemlerin iklim değişikliğinden nasıl etkileneceklerini, bunun sonuçlarını ve bu sonuçların kötü etkilerinin giderilmesi için neler yapılması gerektiğini tartışıyor. Üçüncü çalışma grubu (WG3) ise sera gazı salımlarının azaltılması için mümkün olan yolları ve diğer yöntemleri görüşerek raporlar yazıyor.
Stockholm'de yapılacak toplantının sonunda 27 Eylül tarihinde açıklanacak rapor ilk çalışma grubunun raporu olacak. İkinci çalışma grubu raporunun 2014 Mart ayı ortasında, üçüncü çalışma grubu raporu da 2014 Nisan ayı başında yayınlanacak. Tüm bu raporların bir sentezi de 2014 Ekim ayında açıklanacak. Bu raporların tümü büyük önem taşısa da birinci çalışma grubunun raporu, iklim değişikliğinin nedenleri ve gelecekte bizi bekleyen değişiklikler üzerine en son bilimsel bulgulara dayanarak değerlendirmelerde bulunduğundan tüm raporların en önemlisi sayılıyor. Bu öneminden dolayı da raporlar içinde en fazla tartışma yaratanı da bu rapor.
Bu rapor taslaklarının tümüne hazırlık aşamasındayken dünyadaki tüm iklim bilimcilerin her an ulaşmaları mümkün. Bunun temel sebebi bu raporun iklim alanında bilimsel çalışma yapanların tümünün katkılarıyla oluşturulması; bu nedenle de gizli bir rapor değil. Ancak; raporun tamamı son halini alıp tüm IPCC WG1 üyeleri tarafından kabul edilmeden yayınlanması istenmiyor.
Tüm bu yoğun çabanın içerisinde birinci çalışma grubu raporu 12 Aralık 2012'de stopgreensuicide.com web sitesine sızdırıldı. Bu raporu elde edebilmek için IPCC web sitesine raporu yorumlayacaklardan biri olarak kaydolup raporu yayınlamamaya söz vermek yeterli. Mesela, bizim iklim değişikliği ile ilgili bir çalışmamız da bu raporun yazımında kullanılan makalelerden biri olduğu için raporun bizimle ilgili olan kısmına uzun süredir erişimimiz vardı. Ancak; raporu basına sızdıran Alec Rawls, yayınlandığı siteden de anlaşılabileceği gibi, iklim değişikliği veya çevre koruma ile ilgili bir önlem almanın intihar olduğunu düşünen bir yapıda olduğundan raporun sızdırılmasının arkasındaki sebepler de kolayca anlaşılabilir.
Bu rapor gelecek aylarda gündemimizi önemli ölçüde işgal edeceği için raporun kullandığı terminoloji konusunda küçük bir bilgi vermekte fayda var. Bilim insanlarının kendi aralarında kullandıkları dille bulgularını basına açıkladıkları dil arasında ciddi anlamda farklar vardır. Bu raporun ana işlevi; bu farkları gidererek bilim insanlarının da basının da aynı şekilde algılayacağı bir dil oluşturabilmektir. Bu amaçla rapor vardığı sonuçların kesinliğini özel kelimeler kullanarak belirler ve bu özel kelimeleri de ayrıca tanımlar. Mesela raporda
Neredeyse kesin                En az %99 ihtimalle doğru
Çok çok mümkün               En az %95 ihtimalle doğru
Çok mümkün                      En az %90 ihtimalle doğru
Muhtemel                            En az %66 ihtimalle doğru
Yanlıştansa doğrudur        En az %50 ihtimalle doğru anlamına geliyor.
Bu tanımlar çerçevesinde IPCC iklim değişikliğinin insan kaynaklı olduğuna, yani bizim yaktığımız kömür, petrol ve doğal gazın atmosferin ısınmasına neden olduğuna 1996 raporunda “Yanlıştansa doğrudur”, 2001 raporunda “Muhtemel”, 2007 raporunda “Çok mümkün” derken 27 Eylül'de yayınlanacak rapor bu konudaki yargıyı “Çok çok mümkün” şeklinde ilerletiyor. Bunun anlamı da şu, 1996 yılındaki iklim bilimi, insan kaynaklı iklim değişikliği ile doğal kaynaklardan gelebilecek iklim değişikliğinin ayrımı konusunda neredeyse kararsızken; bugün bilim, iklim değişikliğinin neredeyse sadece insan kaynaklı olduğu görüşünde birleşiyor. Ülkemizde de hala inanmayanlar bulunabilir, onun için açıkça, tekrar yazmakta fayda görüyorum: Geçtiğimiz her yıl dünyanın iklimi biraz daha değişiyor ve dünya biraz daha ısınıyor. Bu ısınma ileride yaşamımızı ciddi anlamda zorlaştıracak boyuta gelecektir ve tüm bunların sebebi bizim yaktığımız kömür, petrol ve doğal gazdır.