15 Aralık 2022 Perşembe

Kullanılmış Ürünleri Geri Toplama

Bugün içinde yaşamakta olduğumuz ekonomik sistem, sürdürülebilirlik için neler yapmamız gerekiyorsa tam tersinin daha doğru olduğunu bizlere ve iş dünyasına öğütlüyor. Bu sistemin içerisinde dışsallıkları hesaba hiç katmadığımızdan doğru olduğunu sandığımız hedefler peşinde koşuyoruz. Yaşadığımız yerin çok yakınında yetişen bir meyveyi yerel pazardan alıp yemektense Kostarika’da yetişen bir egzotik meyveyi yük gemileriyle Vietnam’a taşıyıp paketletiyoruz, sonra da başka bir yük gemisiyle yakınımızdaki bir limana getirtip uzunca bir süre soğutulmuş depolarda beklettikten sonra tüketiyoruz. Daha acısı kimi zaman tüketmeden bozulduğundan doğrudan çöpe atıyoruz. Tüm bu saçmalığın adına da küreselleşme diyoruz.

Bazı madenler ülkemizde bulunmaz, bu madenleri başka yörelerden alıp getirmek zorunlu olabilir ama yerel olarak üretebileceğimiz şeyleri sadece daha ucuz olduğu için dünyanın diğer ucunda üretip buraya taşımak ancak dışsallıkları göz ardı etmekle mümkün olur. Dışsallık dediğimiz de temelde şudur: O ürün burada üretilecek olsa işçiye makul sayılabilecek bir ücret verecektiniz, ama uzak bir mekanda karnını bile doyurmaya yetmeyecek bir maaşa çalışan birine verilmeyen hak sizi rahatsız etmiyor. O ürün burada üretilecek olsa çeşitli çevre yasalarından dolayı fazla önlem almanız gerekecekti ve hatta belki de üretim bile yapamayacaktınız, ama o uzak ülkede doğaya verilen zararın bedeli ödenmiyor ve bu sizin umurunuzda değil. O ürün o uzak ülkeden buraya taşınıyor ve bu taşıma sırasında atmosfere bolca karbondioksit salınıyor. O karbondioksit iklim krizine yol açıyor ancak bunun da bedelini ödeyen kimse yok. Bu listeye devam etmek mümkün ama ana sorunu anladınız. Dünyanın öbür ucunda tüm bu kurallar ciddiye alınmadan yapılan üretim elbette daha ucuza mal oluyor. Birileri bundan epey para kazanıyor ve siz o ürünü satın almakla tüm bu dışsallıkların göz ardı edilmesine yardımcı oluyorsunuz.

Ama döngüsellik açısından baktığımızda verdiğimiz zarar çok daha fazla. Yerelde ya da en azından yakında üretilen ürünler bozulduğunda bu ürünleri üreticiye ulaştırıp tamir ettirmemiz ve bundan hem bizim hem de üreticinin sisteminin kazançlı çıkması çok daha kolaydır. Yıpranan ürünleri de benzer şekilde yenilememiz mümkün olur. Fakat bizimle üretici arasındaki mesafe uzadıkça bu ürünleri tamir ettirmemiz ve yenilememiz için elimizdeki imkanlar azalmaya başlar.

Modern hayat içerisinde çoğumuzun günlük koşuşturmalardan kafamızı kaldıracak hali olmuyor. Eminim çoğumuz vakit bulup da bakabildiğimizde dolabın içerisinde nicedir giymediğimiz, kullanmadığımız, oynamadığımız, seyretmediğimiz, okumadığımız nice nesne buluyoruz. Bu yaşam biçimimiz içerisinde zamanın önemli bir kısmının bir yerden başka bir yere gitmeye kaybedildiğini kolayca söyleyebiliriz. Hepimiz daha küçük şehirlerde ve hatta belki de köylerde yaşıyor olsak dolaplarımızı karıştırmaya daha fazla vakit ayırabilirdik.

Dolaplarımızı sık sık karıştırmak neden bu kadar önemli? Önemli çünkü ancak o zaman uzun süredir kullanmadığımız ve belki de hiç kullanmayacağımız ne kadar çok şeyimiz olduğunun farkına varıyoruz. Belki de sistem bir dolaplarımızı hiç karıştırmayalım diye bizleri saçma sapan şeylerle meşgul ediyor. Hatta bazen dolaplardaki kullanmadığımız şeyleri unutup yerine yenilerini aldığımız da olabiliyor. İşte tam da bu sebepten dolaplarımıza çok dikkat etmemiz ve sık kontrol etmemiz gerekiyor. Ancak o şekilde bizim bir daha kullanmayacağımız ama başkalarının mutlu bir şekilde kullanmayı isteyecekleri nesnelere ulaşabiliriz.

Sonra başkalarının daha önce kullandıkları ve artık kullanmak istemedikleri nesneleri kullanmayı içimize sindirmemiz gerekiyor. Halbuki modern hayat bizi sürekli satın almaya yönlendiriyor, ikinci el kullanmaya değil. Döngüsellik aldığımız şeyleri olduğunca uzun kullanma, gerektiğinde tamir ettirme, eskidiğinde aynı ürünü yeniletme, aldığımız amaçla kullanılamaz olduğunda başka bir amaç için kullanma gibi çeşitli adımlar içeriyor. Bu adımlar içerisinde en önemlilerinden biri de bizim artık ihtiyaç duymadığımız ürünleri başkaları ile paylaşmadır.

Tüm bu döngüsellik çabamız içerisinde hayat, bir köyde ya da küçük bir kasabada yaşıyor olsaydık oldukça kolay olurdu. Çoğumuzun büyük şehirlerde yaşadığı bu düzen içerisinde döngüselliğin içindeki en önemli iki engel belki de elimizdeki ürün açısından ihtiyaç duyulan kişiye ulaşabilmek ve sonrasında da ürünü o kişiye ulaştırabilmektir. Yani, tamire ihtiyaç duyan bir ürünümüz var ama tamir edecek kişinin kim olduğunu ya da nerede olduğunu bulmakta zorluk çekiyoruz. Bazen de kişiyi buluyoruz ama kişi başka bir şehirde ya da hatta başka bir ülkede bulunabiliyor. “Servisine götürürüz” düşüncesinin aklınızdan geçtiğini biliyoruz, ama elimizdeki ürünler planlı bir eskitme sisteminin ürünleri olduğundan garanti süresinin sonunda tamir edilmesi pek de kolay olmuyor. O nedenle de tamirini istediğimiz ürünleri tamir edebilen kişilerle o ürünün teknik servisi her zaman ve her maliyette eşleşmeyebiliyor. Çokça rastladığımız bir durum da garanti süresi sonundaki bir ürünü tamire götürdüğümüzde çıkan tamir masrafı yeni ürün satın almanın üzerinde olduğundan eskisini atıp yeni ürün almaya yönelmek oluyor. İşte bu döngüselliğin çöktüğü nokta olduğu için döngüselliğin çalışan bir sistem olabilmesi için elimizdeki ürünleri tamir edecek kimselerin de sistem içerisinde bulunması ve bu sistemden fayda sağlayarak gelişmeleri gerekiyor.

Elimizdeki ürünü tamir edecek ya da yenileyecek bir kişinin ya da kuruluşun varlığını gerekli koşul olarak kabul ettikten sonra bir de artık ihtiyacımız olmayan şeyleri ihtiyacı olanlarla paylaşacağımız bir sistemin de olduğunu kabul edelim. Şu anda internet üzerinde buna benzer çalışmaları sürdüren yapılar var, ancak çoğu hala kullanmadığımız şeyleri satmak üzerine kurulu yapılar. Bu yapıların; döngüsellik çerçevesinde paylaşım, ortak kullanım ya da toptan bağışlama üzerinde kurulmuş olanları da ya var ya da kısa süre içerisinde var olacaklar.

Tüm bu parçaları hazırladıktan sonra sorun tersine lojistik denen, bu ürünleri üretim veya tamir yerleri ile yeni kullanıcılara gönderme işlemine dönüşüyor. Bu sorun henüz kolaylıkla çözümlenen ya da çözümlenmesini beklediğimiz bir konu değil. Dediğimiz gibi, eğer küçük bir köy veya kasabada yaşıyor olsak elimizdeki ürünü tamire götürmek ya da o ürünü kullanmak isteyen birinin gelip bizden alması oldukça kolay gerçekleştirilebilirdi. Oysa büyük şehirlerde küçük nesnelerin taşınması bile oldukça zahmetli bir iş oluşturuyor.

“Neden ki? Onca kargo şirketi ve kurye şehirlerde cirit atıyor, bizim elimizdekileri taşımak niçin sorun olsun?” diyebilirsiniz. Başkasına vermek istediğiniz bir kitabı bu yolla taşımak kolay olabilir, ama öncelikle bu işlemin fiyatına baktığınız zaman taşınmasını istediğiniz şeyin fiyatını aşan bir ücret karşınıza çıkabilir. Bir de taşınmasını istediğiniz şey kitap değil de çamaşır makinası olursa durum çok daha zorlaşabilir.

Tersine lojistikte karşılaştığımız en büyük sorunlardan biri sistemlerin çalıştırılmasının çok zor olmasıdır. Ürünlerin üreticilerden bize ulaşma şeklini düşünürsek bu çok koordineli ve çok öngörülebilir bir şekilde olur. Şirketler bu üretim ve lojistik sistemlerini çok etkili ve verimli çalışacak şekilde tasarlamak için uzun yıllar ve çok fazla para harcarlar. Ancak sorun şu ki sistemi tersine çevirip her şeyi geri getirmeye çalıştıkça işler çok daha karmaşık bir hal alır. Ana sorunlardan biri, ürünlerin kullanıcı tarafından ne zaman gönderilmek isteneceğinden emin olmadığımız için tersine lojistik sistemimize ne zaman verileceği konusunda hiçbir fikrimiz olmamasıdır. Bu sorun zamanlamayı, koordinasyonu ve verimli bir sistem geliştirmeyi çok zorlaştırır. Başka bir sorun da bu ürünlerin nerede olacağını bilmememizdir. Satış sırasında nispeten az sayıda çıkış noktası olsa da kullanıcı ürünleri götürdüğünde ilgilenmemiz gereken parçalar birçok farklı yere dağılır. Bunun bir adım ötesinde çoğumuz satın aldığımız bir ürün için ürünün kullanılacağı yeri bildirmediğimizden ya da bildirmek istemediğimizden ürünlerin tamiri ya da geri toplanması bağlamında bir planlama yapmak neredeyse imkansızdır. 

Bir başka sorunumuz, ürünlerin ne durumda olacağından emin olamamamızdır. Birçok ürün kusurlu, parçaları kırık ve hatta tehlikeli kimyasallar sızdırıyor olabilir. Çoğu kullanıcının ürünlerin teslim edildiği orijinal ambalajlara sahip olmayacağını tahmin edebiliriz. Tüm bunlar, tersine lojistik operasyonumuzu ileri lojistik sistemimizden çok daha karmaşık hale getirir. Bu belirsizlik nedeniyle tersine lojistik sistemleri geliştirmek çok zordur ve ürün dağıtımının ters ayağını da ileri ayağıyla birleştirebilen kuruluşların sayısı çok azdır. Lojistiğin ileri ayağı çok daha öngörülebilir ve çok verimli çalışacak şekilde tasarlanmıştır. Fakat, ürünleri aynı tedarik zincirinden geri göndermeye başlarsaknürünler, bunların fiziksel durumu, ambalajları ve konumlarındaki öngörülemezlik ve belirsizlik, ileriye dönük lojistik operasyonumuzu da verimsiz hale getirecektir. 

Sonuç olarak, tersine lojistik sistemlerini tamamen ayrı bir tedarik zinciri olarak tasarlamamız ve çalıştırmamız gerekir. Tersine lojistik işlemine sadece ürünlerin üreticiye geri döndürülmesi olarak bakacak olursak çoğu şirketin bunu sağlamak için ileri lojistik ve tersine lojistik operasyonlarını farklı şirketler kullanarak başardığını görürüz. Çoğu durumda, tersine lojistik operasyonunun karmaşıklığı, şirketlerin üçüncü taraf lojistik firmalarına güvenmelerini gerektirir. Bu durumda lojistik firmalarını kullanmanın pek çok avantajları vardır. Bu büyük lojistik firmaları sadece bizim için değil, diğer birçok şirket için de çalıştıklarından ve süreçleri çok daha verimli hale getirdiklerinden işlem çok daha düzenli hale gelebilir. 

Elbette lojistik açısından bakıldığında ana işi bu olan şirketlerin taşıma işini yapmaları taşımanın daha doğru ve en az kaynak harcanarak yapılmasını sağlayabilir. Ama bu şirketler açısından taşıma bir iştir. Sizin evinizden bir kitabı alıp şehrin diğer ucuna götürmek ile bir şirketten acil bir evrakı alıp başka bir şehre götürmek arasında bir değer farkı bulunmak zorunda değildir. Oysa özellikle kullanmadığımız nesnelerin onları kullanacak kişilere ulaştırılması, kıymetli bir evrağın taşınmasına kıyasla oldukça az önem taşıyan bir işlem olabilir. Tam tersine bizim mağazadan satın aldığımızda pamuklara sarıp eve taşıdığımız bir televizyonu kargo şirketi alıp tamire götürdüğünde çoğumuzun içi bir cız eder.

Tüm bu sorunların ötesinde bir de tümümüzün zamansızlık sorunu vardır. Lojistik şirketlerini kullanmamızın bir nedeni de bazen bir eşyayı veya belgeyi elden götürmeye kıyasla daha fazla maliyetli olmasına rağmen götürecek vaktimizin olmamasıdır.

Kağıt üzerinde döngüsellik ve bu sistemlerin işlemesi oldukça mümkün görünmektedir. Yalnız döngüselliğin her adımına ayrı ayrı baktığımızda bu adımların tümünün farklı bir düşünce yapısı ile baştan tasarlanması gerektiğini görürüz. Bugünkü lojistik sistemlerimiz döngüselliğin gereklerini karşılayacak biçimde tasarlanmadıklarından alternatif yöntemlere ihtiyacımız var. Küçük yerleşim yerlerinde iyi çalışabileceğine inandığımız sistemler modern yaşamın zamansızlığı ve küreselleşmenin farklı mekanlara yayılmayı beraberinde getirmesiyle daha zor çalışır hale gelmiştir. Hele de bu sistemleri varolan yapının ötesinde baştan tasarlayabilmek çok daha zorlayıcı bir deneyim olacaktır. Ancak insanlar her geçen zamanda üretim ekonomisinden hizmet endüstrisine doğru bir hareketlenme içine girdiler. Bu da tersine lojistik bağlamında bugün aklımıza ya da işimize gelmeyen çözümlerin kısa zamanda yaratılıp ortaya konulacağının da bir göstergesi olabilir. Modern teknoloji başımıza sorunlar açmış olabilir ama çözümler üreterek gelecekteki hayatımızı kolaylaştırabilir. Bu çözüm alanlarından biri de mutlaka lojistik olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder