28 Nisan 2019 Pazar

İklim değişikliği geleceğinde turizm

Dün Habertürk'te Bakış programının kaydındaydık. Konumuz iklim değişikliği ve turizm ilişkisiydi. Süre o kadar kısaydı ki konuşamadığımız konular konuştuklarımızdan çok daha fazla oldu. Konuşamadıklarımızdan aklımda kalanları paylaşmaya çalışacağım, hem turizm hem de genelde iklim değişikliğinin etkilediği tüm alanlar açısından işimize yarayabilir.

Bir yandan iklim değişikliğini durdurma, diğer yandan da iklim değişikliği nedeniyle karşımıza çıkacak olan belalara önlem alma açısından ortaya çözüm yöntemleri koyduğumuzda kişiler hemen "olmaz öyle" diye ortaya atılıyorlar. "Kimse bunu kabul etmez", "kimse onu öyle yapmaz", "kimse ona o kadar para vermez", "kimse bu dururken şunu yapmaz". Şimdi size turizmden basit bir örnek vereceğim. Belki bu örnek işinize yarayabilir.

Son buzul çağı ile bugün arasındaki ortalama sıcaklık farkı sadece altı derece. Yani son buzul çağında dünya bugünkünden sadece altı derece daha soğuktu. Ama bu altı derece fark dünya açısından büyük farklılıklar yarattı. İklim değişikliği ile bu yüzyılın sonuna gelmeden dünya altı derece daha ısınabilir. Gözümüzde altı derece daha sıcak kavramını canlandırmakta biraz zorlandığımız için belki buzul çağındaki altı derece soğukta hayatın bugünkünden ne kadar farklı olduğunu anlayabilsek bu gelecekteki belayı da algılamamıza yardımcı olur.

Diyelim bu teknolojik gelişmişlikteyiz ama bundan tam 30 bin yıl öncede yaşıyoruz. Yani uçağımıza atlayıp Mauritus'a tatile gidebiliyoruz veya İnternet üzerinden çeşitli tatil imkanlarını araştırıp en ilgimizi çekeni seçebiliyoruz. Ama bir ufak sorunumuz var, buzul çağının ortasındayız. Buzul çağı şöyle bir bir olgu: Kuzey yarım kürede buzullar yaklaşık 45. enleme kadar inmiş durumda. Yani kabaca Karadeniz'in kuzeyinden itibaren her yer yaklaşık 3 kilometre kalınlıkta buzullarla kaplı. Avrupa'da Alplerin kuzeyinde hayat yok, ABD'nin sadece en güneyinde mantıklı bir yaşam olabiliyor. Bugünkü New York'un hemen kuzeyinde 3 kilometre kalınlıkta buzullar var, Kanada hiç yok. Ülkemizin iklimi ise Norveç'e benziyor. Yazlar soğuk ve yağışlı, kışlar ise çok daha soğuk ve karlı. Akdeniz diye bir deniz yok, sadece Girit Adası'nın güneyinden batıya doğru uzanan büyük bir göl var. Marmara Denizi'nin olduğu yerde de mısır yetiştiriliyor. Karadeniz şimdikinden çok daha küçük bir göl sadece, ama gene de çok derin. Yalnız bugün Sahra Çölü dediğimiz yerde dev bir göl var. O gölün kenarında ise tüm dünyanın en çok ziyaret edilen turistik tesisleri bulunuyor. Soğuktan bunalan İtalyanlar ve İspanyollar tatil zamanında soluğu Libya'nın güneyindeki kumsallarda alıyorlar. Bizim turistlerimiz ise daha çok Sudan ve Somali'yi tercih ediyorlar. Tabii doğal olarak kış turizmi diye bir kavram yok çünkü İstanbul'da zaten 6 ay boyunca kar hiç kalmadığından herkes kızaklar ve kayakla hareket etmeye alışmış durumda. Bizim kadar kar görmeyen ülkeler ise genelde Lübnan'ı kayak için tercih ediyorlar. Ülkemiz kış turizmi için biraz fazla soğuk kabul ediliyor.

Bundan 30 bin yıl önce yaşıyor olsaydık karşılaşacağımız durum buna benzer olurdu. Peki bir turizm yatırımcısı olarak size, "önümüzdeki 100 yıl içerisinde öyle bir yaşama doğru gidiyoruz" desem gene de Antalya'da 5 yıldızlı, her şey dahil konseptli bir otele yatırım yapar mıydınız? Ya da Doğu Karadeniz'de kış turizmi için milyonlarca lira saçar mıydınız? Bundan 20 yıl sonra bugün bildiğimizden farklı bir dünyada yaşayacağımızı ve bu yeni dünya için bugünden hazırlananların sadece başarılı olacaklarını anlayabilseniz gene aynı şekilde davranır mıydınız?

Bundan 20 yıl sonra Akdeniz Bölgesinde Haziran-Ağustos aylarında her gün gündüz sıcaklığı 45 derecenin üzerinde olacak ve Rus turistler Antalya'ya gelmek yerine artık Sochi'yi tercih edecek çünkü Sochi yazın sadece 30-35 derece aralığında olacak. "Sizin artık Haziran-Ağustos değil Ekim-Aralık ve Mart-Mayıs aralığında hizmet vermek üzere yapısal değişikliklere gitmeniz gerekiyor" dediğimizde "kim gelir o zaman Antalya'ya" diyenler gelecekte kaybetmek zorunda kalacaklar.

"Ülkemizde 20 yıl sonra yatırımı karşılayacak süre kayak yapılabilecek merkezlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek, ama geri kalan merkezler yazın yayla turizmi için çok çekici olabilir" dediğimizde "olur mu öyle şey canımi bizim turist denizle kum ister" diyene yukarıdaki senaryoyu baştan anlatmakta fayda var bence. Her gün çöl tozları içerisinde 40 derece sıcakta bunalan insanlar tatilde de 45 derecede kumların içinde uzanmak istemeyebilir gelecekte. Belki de klimayı açmak zorunda kalmadan 25 derece bir hafta geçirmek 20 yıl sonra tercih edilecek tatil biçimi olabilir. "Olmaz" demeden 20 yıl sonra başka bir dünyada yaşayacağımızı ve o dünyanın şartlarının bu dünyadan çok farklı olacağını unutmayın lütfen...

9 Nisan 2019 Salı

İklimBU İklim Modellemesi Grubu Olarak Tarihçemiz (2004-2018)

Doktora yaptığım sırada karmaşık sistemler ve karmaşık sistemlerle ilgili kullanılan yöntemleri akla gelen her türlü alana uygulamak herkes tarafından kullanılan bir yöntem olmuştu. Ben de karmaşıklık içerisinden bir düzen düşüncesi yaratma hayaliyle kendi doktoram üzerinde çalışırken bir yandan da bu yöntemleri iklim verilerine uygulamayı düşündüm. Ama o zamanda iklim verilerine ulaşım şimdiki kadar kolay değildi, yalvar yakar ABD’nin doğu kıyısındaki meteoroloji istasyonlarının verilerine ulaştım ve boş vakitlerimde bu verilerle uğraşmaya başladım. Yalnız doktorayı bitirme, postdoc ve sonrasında Boğaziçi’ne dönme derken fazla vakit bulamadım.

Boğaziçi’nde bir düzene oturduğumda konuya geri döndüm. Bu arada da iklim verilerine ulaşmak çok daha kolaylaşmıştı. İstatistik fizik yöntemlerini kullanarak iki makale yazdım. Bunların ilki Fractals’da yayımlanan Application of Detrended Fluctuation Analysis to Monthly Average of the Maximum Daily Temperatures to Resolve Different Climates makalesi (https://doi.org/10.1142/S0218348X04002665) oldu. Bu makalede “Köppen-Geiger sınıflandırmasını sadece aylık ortalama sıcaklıklardan yararlanarak elde etmek mümkün olabilir mi?” sorusuna cevap aradım ve sanırım epey bir yol da kat ettim. Devamında Journal of Statiscal Mechanics’de Detrended Fluctuation Analysis as a Statistical Tool to Monitor the Climate (https://doi.org/https://doi.org/10.1088/1742-5468/2004/07/P07009) makalesinde bu yöntemin ABD’nin Batı kıyısındaki iklime uygulanabilirliğini inceledim. Sonra Levent Tüter, Bora Akgün ve Zeynep İsvan ile bu istatistiki yöntemin iklim değişikliğini incelemek üzere kullanılması konusunda bir makale yazdık, ama ne yazık ki fizik dergileri “bu konu artık fizikten çok iklim ve meteoroloji oluyor” diyerek yayına kabul etmediler. Levent, Bora ve Zeynep de o sırada yurtdışında hayatlarına devam etme aşamasında olduklarından bu makaleye yakın zamanlara kadar geri dönmek mümkün olmadı, şimdi makaleyi iklim alanında yayınlanmak üzere Sinan Ural düzenliyor.

Hem istatistiki yöntemler hem de doktoradan gelen termodinamik ve akışkanlar dinamiği yöntemlerindeki bilgiler beni iklim modellemesi alanına yöneltti ama o noktada karşımda zor bir karar vardı. Benimle birlikte çalışmakta olan öğrencilerin tamamı benimle çalışmaya iklim modellemesi alanında bilim üretmek için başlamamışlardı. Ellerinde olan çalışmaları ve tezleri bitirmeleri gerekiyordu. 2006 yılından sonra benimle çalışmaya başlayacak olan tüm öğrencilere artık iklim alanına yoğunlaşacağımızı söyledim ve ne yazık ki arada bazı pırlantaları da kaybettim. Hamza Altınsoy, Tuğba Öztürk ve Şükrü Murat Cebeci hem doktoraya devam edip hem de iklim alanına kayanlar oldular.

Benim tez danışmanım da profesör odoi.org/10.1088/1742-5468/2004/07/P07009lduktan sonra alan değiştirmişti ama yeni bir alana her ne kadar temel bilginiz olsa da geçmek seneler sürüyor. Biz de altyapımızı tamamladıktan sonra iklim modellemesini öğrenmek için ICTP’den (Trieste, İtalya) araştırmacıları davet ettiğimiz ikişer haftalık iki yoğun çalıştay düzenledik. İkinci çalıştay öncesinde de o sırada yeni çıkmış olan RegCM4.0’ı öğrenmek için iki haftalığına ICTP’ye gittik. Sonunda anlayarak bölgesel iklim modellemesi yapabilen 15 kişilik bir ekibimiz oldu. Bu ekibin çoğu kendi yollarına dağılmış olsalar da  Hamza ve Tuğba doktoralarını aldılar, Tufan Turp doktorasını almak üzere, Kamil Çöllü yeterliliğini geçerek tez çalışmalarına başladı. 
2010 yılında ICTP’deki RegCM4.0 eğitimi sırasında CORDEX kavramı ile tanıştık. O noktaya kadar bölgesel iklim modelleri çalışanların ortaya çıkardıkları sorun herkesin istediği bölgeyi kafasına esen koordinatlarda çalışmasıydı. CORDEX ise bölgesel koordinatları belirleyip bu bölgesel model çıktılarını da toplu halde değerlendiren bir sistem oluşturuyordu. CORDEX bölgeleri ekrana yansıtılarak tanıtıldığında iki ilginç nokta fark ettik. İlki Türkiye bir sürü bölgenin kesişme noktasında olmasına rağmen bizi anlamlı şekilde modelleyen herhangi bir CORDEX bölgesi yoktu. İkincisi de dünyadaki bazı bölgeleri modelleyen kimse yoktu. Bu bölgelerden biri de ülkemizi de içine alan Orta Asya bölgesi idi. Biz Orta Asya bölgesinin sorumluluğunu aldık ve hala da CORDEX projesi içerisinde o bölgenin sorumluluğunu yürütüyoruz.

CORDEX projesi kapsamında ilk makalemiz 2012 yılında Climate Research dergisinde yayımlandı (https://doi.org/10.3354/cr01082). “Simulation of temperature and precipitation climatology for the Central Asia CORDEX domain using RegCM 4.0” (Tuğba, Hamza, Murat Hoca ve MLK) makalesi tüm Orta Asya bölgesini içine alan ilk bölgesel iklim modellemesi çalışması olarak IPCC Beşinci Değerlendirme Raporu’nda (AR5) yer aldı. Bu çalışmada daha çok RegCM modelinin CORDEX Orta Asya bölgesine uygulanması değerlendiriliyordu. Reanaliz veri setleri ERA-40 ve Era-Interim ile istasyon değerlerinden oluşturulmuş olan CRU (University of East Anglia Climate Research Unit) veri seti kıyaslanıyordu. Son olarak da SRES iklim senaryo setlerinden A1B girdi olarak kullanan ECHAM5 küresel modelinin 2070-2100 arasındaki öngörü sonuçlarına yer veriliyordu. AR5 raporuna yetiştirmek istediğimizden sadece bir tek modelin bir tek senaryo çıktısını değerlendirmek zorunda kalmıştık çünkü o noktadaki bilgisayar kaynağımızla bir tek modelin bir senaryo çıktısını elde etmek bile aylar sürüyordu.

Elimizdeki bu veri ile Springer tarafından yayınlanan Advances in Meteorology, Climatology ve Atmospheric Physics dergisinde 2013 yılında Orta Asya’da 2070-2100 aralığında beklenen sıcak hava dalgalarını konu alan “Simulating the Climatology of Extreme Events for the Central Asia Domain Using the RegCM 4.0 Regional Climate Model” (Hamza, Tuğba, Murat Hoca ve MLK) (https://doi.org/10.1007/978-3-642-29172-2_51) makalesini yayımladık. Burada da amaç elimizdeki veriler üzerinde yaptığımız analizlerin sonuçlarını değerlendirmekti.

Bu noktada karşımıza iki olay çıktı. İlki donanım eksikliğimizdi. Bir tek modeli bir tek senaryo ile koşmak bile çok uzun zaman alıyordu. İkincisi de küresel modellerin yeni senaryo setlerini kullanan çıktıları da artık elimizdeydi. Yalnız bir yandan donanımımızı geliştirmek, diğer yandan da yeni setleri koşmak bir hayli uzun sürdü. 2017 yılında Atmospheric Research dergisinden Orta Asya ile ilgili yeni makalemiz yayımlandı (https://doi.org/10.1016/j.atmosres.2016.09.008). “Projected changes in temperature and precipitation climatology of Central Asia CORDEX Region 8 by using RegCM4.3.5” (Tuğba, Tufan, Murat Hoca ve MLK) makalesinde hem RegCM’in yeni sürümü olan 4.3.5, hem de yeni senaryo setleri olan RCP4.5 ve RCP8.5 kullanarak Orta Asya’nın iklimini modelledik. Bu makalede CMIP5 küresel veri setindeki MPI (Almanya) ve HadGEM2 (İngiltere) veri setlerini kullanarak 2011-2100 aralığında iklim parametrelerinin analizini yaptık.

Özellikle Orta Asya gibi bölgelerin iklim modellerini koşmak bir seneden uzun süren bir süreç, bu nedenle o bölgeler koşulurken biz de indirgenmiş model çıktılarından Akdeniz Havzasında oluşması beklenen iklim değişikliğini analiz ederek International Journal of Climatology’de yayımladık (https://doi.org/10.1002/joc.4285). “Projections of climate change in the Mediterranean Basin by using downscaled global climate model outputs” makalesine Tuğba, Murat Hoca ve benim dışımda 2009-2011 arasındaki yaz ve kış okullarında eğittiğimiz ekipten Pelin Çeber de katkıda bulundu. Bu makalede 16 CMIP3 küresel model çıktısının A2, A1B ve B1 çıktıları kıyaslanıyordu.

Bu sırada iklim değişikliğinin turizm üzerine etkisi üzerine de çalışmalar yapıyorduk. Bu çalışmalardan birinin sunumunda Cenk Demiroğlu ile tanıştık. Cenk bir kayakçı, coğrafyacı ve turizmci olarak özellikle kış turizmi ve kar ile ilgileniyordu. Cenk ile birlikte birkaç ilginç kar turizmi çalışması da yaptık. İlki Springer tarafından çıkartılan Sustainable Mountain Regions: Challenges and Perspectives in Southeastern Europe kitabındaki Cenk, Tufan, Tuğba, Nazan ve MLK tarafından hazırlanan “Technical Climate Change Adaptation Options of the Major Ski Resorts in Bulgaria” (https://doi.org/10.1007/978-3-319-27905-3_6) makalesi oldu. Burada iklim değişikliği bağlamında suni kar yapımının ne derece mümkün olduğunu değerlendirdik. İkincisi de Türkiye’nin doğu bölgelerindeki doğal kar ve yapay kar imkanlarının iklim değişikliği ile değişimini inceleyen ve Atmosphere dergisinde yayımlanan “Impact of Climate Change on Natural Snow Reliability, Snowmaking Capacities, and Wind Conditions of Ski Resorts in Northeast Turkey: A Dynamical Downscaling Approach” makalesi (https://doi.org/10.3390/atmos7040052) (Cenk, Tufan, Tuğba ve MLK) oldu.

Bu arada Kasım 2014’de Güney Kıbrıs’ta ilk CORDEX MENA-CA çalıştayı yapıldı. CA: Central Asia - Orta Asya, ama MENA pekçok anlamda karışık bir bölge çünkü coğrafi bir karşılığı yok ama özellikle Arap ülkelerinin baskısıyla oluşturulmuş bir CORDEX bölgesi. ME: Middle East - Orta Doğu, NA: North Africa - Kuzey Afrika, ancak bölge Alplerin kuzeyinden Ekvator’un güneyine uzanıyor, doğuda Hindistan’dan batıda Atlantik Okyanusu’na kadar dev bir alan. Toplantıda bizden RegCM ile bu bölgeyi de koşmamızı rica ettiler. Bu bölge tüm Akdeniz Havzasını içine aldığından ve gelecekteki çalışmalarımızda da kullanabileceğimizden kabul ettik. Bu alanla ilgili ilk makalemiz 2018’de Atmospheric Research’de çıktı (https://doi.org/10.1016/j.atmosres.2018.02.009). Tuğba, Tufan, Murat Hoca ve MLK tarafından hazırlanan “Future projections of temperature and precipitation climatology for CORDEX-MENA domain using RegCM4.4” makalesinde bu büyük bölgeyi değerlendirerek Afrika’ya da adım atmış olduk. 

Yukarıda SCI dergilerinde yayımlanan makalelerimizden kısa bir özet yapmaya çalıştım. Atladıklarım da olabilir, özellikle bu yayınlara katkıda bulunanlar eksikleri söylerlerse bu yazıyı geliştirmeye çalışırım. Bu makalelerden herhangi birine ihtiyaç duyarsanız bizimle temasa geçmekten çekinmeyin lütfen.