24 Şubat 2019 Pazar

Karbonun Sosyal Bedeli

Olmasını beklemiyorum ama diyelim aramızda anlaştık ve artık karbondioksit salımlarını vergilendirmeye karar verdik. Bu verginin de göstermelik değil de karbondioksit salımının gerçek bedeli olması gerektiğini düşündük. Karşımıza epey büyük bir soru çıkıyor: Nedir bu karbonun gerçek bedeli?

Bu soruya cevap vermek için üç ayrı yoldan gidebiliriz: Bugün atmosfere bir ton karbondioksit saldınız ve devlet aynı çöp toplar gibi bunu temizlemek zorunda kaldı. Bu atığı temizlemenin masrafı ne kadarsa karbonun bedeli de o kadardır diyebiliriz ya da saldığımız karbondioksidi temizlemeyi düşünmeyiz ama bunun gelecekte vereceği zarar neyse o zararın bedelini bugüne çevirerek bu bedeli bir ceza olarak tahsil edebiliriz. Bu ikisini de yapmayıp kafamızdan insan davranışlarını değiştireceğini düşündüğümüz bir bedel belirler ve gelecekteki davranış değişikliklerine göre bu bedeli ayarlarız. Aklınıza başka bir yöntem de gelebilir ama bu üç yöntem genelde kabul gören hareket tarzlarını yeterince temsil ediyor.

Sonuncudan başlamak daha kolay olabilir: Evinizin kışın sıcaklığını 24 derecede değil 21 derecede tutmak için doğal gazın fiyatı ne kadar olmalı? Veya sabahları işe giderken kendi arabanızla değil otobüsle, servisle veya bisikletle işe gitmek için benzinin fiyatı ne kadar yükselmeli? Bu soruların cevapları doğal olarak kişiden kişiye değişiyor ve durum böyle olduğunda da değişiklik yaratabilmek zorlaşıyor. Değişiklik de ilk olarak en düşük gelirlilerden başlıyor çünkü onların zaten bu konuda kullanabilecekleri kaynaklar kısıtlı. 

Sizlere fazla detay vermeden şunu söyleyeyim, davranış değişikliği için ortaya konulan rakam bir depo benzinde yaklaşık 35 TL daha fazla ödemenizi gerektiriyor. Şimdi biraz düşünelim: Bir depoyu yaklaşık 300 TL’ye doldurduğumuzu düşünecek olursak, 300 TL yerine 335 TL ödeyecek olmak sizde bir davranış değişikliğine yol açar mı? Pek sanmıyorum. Peki bir depo benzine 300 TL yerine 600 TL ödüyor olsaydınız bu bir değişikliğe yol açar mıydı? Sanırım bunun etkisi epey daha yüksek olurdu. 300 TL yerine 1300 TL ödüyor olsak sanırım çoğumuz bisikletle işe gitmeyi tercih ederdi. Benzer şekilde bu karbon vergisi domatesin fiyatına da yansıyacağı için eminim çürüyerek çöpe giden domates miktarında önemli bir azalma görülürdü.

Karbona bir bedel biçme açısından düşünebileceğimiz ikinci yol karbondioksidin gelecekteki zararını bugüne çevirmek olacaktır. Bu çalışmayı burada yapmak kolay olmaz, o nedenle bu konuda daha önce yapılmış çalışmalardan örnekler verelim:

  • Bu tür çalışmaları yapanların temel düşüncesi gelecekte oluşabilecek ortalama bir zarara göre hesap yapmaktır. Bu tür hesapların ortalamasını alan bir çalışma bir depo benzinde 87.5 TL karbon vergisi verecek olsak gelecekteki zararları karşılayabileceğimizi söylüyor.
  • Simon Dietz ve Nicholas Stern hesaplamalarında belirsizlikleri de hesaba katarak eğer bugün bir vergi veriyor olsak bunun bir depo benzinde 31.5 TL ile 112 TL arasında olması gerektiğini söylüyor.
  • Liz Stanton ve Frank Ackermann bu bedelin 24 TL ile 755 TL arasında olabileceğini söylüyor.


Bir depo benzinde 24 TL karbon vergisi ödemek bizim davranış biçimimizi değiştirmemize yetmez, 755 TL gayet yeterli olabilir, ama bir de şunu düşünelim: İleride başımıza bir şey gelirse bunun bedelini karşılayamayacağımız için şimdiden bu konuda yatırım yapmamıza verilen bir isim var: Sigorta. Sigortayı neden yaptırırız? En iyi ihtimal için değil başımıza gelebilecek en kötü ihtimal için. İklim değişikliği nedeniyle başımıza gelebilecek en kötü şey nedir? Ölmek. “Peki bunun karşılığı olarak kaç para almak istersiniz?” diye sorulacak bir sorunun anlamsızlığının farkındayım ama yukarıdaki tüm hesaplar da bu önemli faktörü göz ardı ediyorlar. Yapılan hesaplar bir kayıp olduğunda mahsül kaybını yerine koymaya, yıkılan bir binayı yeniden yapmaya ya da sular altında kalan bir okulu onarmaya dayanıyor, ama bunun içerisindeki can kaybı hesabın herhangi bir noktasına konulmuyor. Bu eksiklik de söz konusu hesabı neredeyse tamamen çöpe atmamız için gayet iyi bir sebep.

Bu hesaplara son derece şüphe ile yaklaşmak için bir tane daha sebebimiz var: Çoğumuz arabamızı ya lastiğimiz patlarsa ya da yolda cama taş sıçrarsa diye sigorta ettirmeyiz. Sigorta nedenimiz çoğunlukla arabanın tamamen kaybolması veya hasar görmesine karşı kendimizi koruma isteğimizdir. Yani günlük hayat içerisinde bütçemizi zorlasa da çözebileceğimiz problemler için değil felaketler için sigorta yaptırırız. İnsanlık açısından iklim felaketi de küresel ısınmanın Sibirya’daki permafrost dediğimiz yüzeyin birkaç metre altındaki donmuş metan yataklarını çözmesidir. Bunun olması ihtimali sizin yeni aldığınız arabanın ilk sene içerisinde pert olması ihtimali ile kıyaslanabilir. Permafrostun çözülmesi küçük bir ihtimal olsa da göz ardı edilemeyecek kadar büyüktür ve bu gerçekleşecek olursa değil insan yaşamı, bu gezegendeki tüm yaşam tehlikeye girebilir. Peki böylesi bir felakete kaç TL fiyat biçeceğiz? Ekonomide böylesi bir felaketin sigorta bedelini hesaplayabilecek bir yöntem olmadığından kısaca sonsuz diyebiliriz. Yani en iyi ihtimalde bir depo benzine 24 TL karbon vergisi ödüyorsak en kötü ihtimali düşünecek olursak bir daha araba kullanmamamız gerekiyor.

Son olarak karbon salımlarımızı azaltmak yerine saldığımız karbonu yakalayıp saklamak istersek bunun da bir bedeli var. Mesela bir depo benzini yaktığımız zaman çıkan karbondioksidi emebilmek için 12.5 yetişkin ağacın bir sene boyunca beslenip büyümesi gerekiyor. Türkiye’de kayıtlı yaklaşık 23 milyon araç var. Bunlar ortalamada senede 10 depo benzin yaksalar her sene yetişmiş yaklaşık 3 milyar ağaca ihtiyacımız var, sadece araçlardan çıkan karbondioksidi tekrar geri doğaya geri döndürmek için. Taşıtlar toplam karbondioksit salımımızın yaklaşık beşte biri. Tüm karbondioksit salımımızı yakalamak istersek 15 milyar ağaç dikip bunların başına bir şey gelmemesine dikkat etmemiz gerekiyor. Şu andaki ağaç varlığımızın 8 milyar civarında olduğunu düşünecek olursak karşımızdaki problemin maddiyat dışındaki boyutu da ortaya çıkar. Ağaç dikmek yerine en gelişmiş yosunları kullanmak istersek ülkemizin salımını emmek için kullanacağımız yosunların yaklaşık Marmara Bölgesi büyüklüğünde bir sulak alana ihtiyacı oluyor. “Ama ne güzel denizler var” derseniz karşımıza maliyet çıkıyor. Ben oturup hesaplamadım ama Karadeniz’de yaklaşık 15 milyon hektarlık bir deniz yüzeyinde yosun yetiştirmek sizce ne kadara mal olur? Tabii bunun da yaratacağı diğer çevresel sorunları daha hesaba dahil etmiyoruz.

Daha önce defalarca neden olamayacağını anlattığımız karbondioksidi yakalayıp yer altına gömme sistemleri çalışacak olsa bile bir depo benzinin fiyatı 56 TL artacaktır. Hemen iştahlanmasanız iyi olur. Daha arabalardan salınan karbondioksidi tutup saklama teknolojisi dünyada yok ve olması için bir çaba da yok. Karbon tutma ve saklama ancak büyük termik santraller için tasarlanıyor, o durumda bile ciddi problemler var. Özellikle de tutulan bu karbondioksidin nerede depolanacağı konusunda. Bugüne kadar her an sızma ihtimali olan boğucu bir gazı kendi evinin altındaki bir kayada saklayabileceğini söyleyen kimseyi duymadım, duyacağımı da pek sanmıyorum.

Konuyu daha önceden bilenler için birimleri kısaca açıklayayım. Bir depo benzine 35 TL karbon vergisi konulması karbondioksidin tonunun 50 dolar olması anlamına geliyor. Bir depo benzinin karbon vergisinin 35 TL olmasının herhangi bir davranış değişikliğine neden olmaktan çok uzak olacağını konuşmuştuk. Bu nedenle de eğer karbona bir fiyat biçiyorsak bunun 50 dolar gibi komik bir rakamın çok üzerinde olması gerektiği aşikardır.