1 Eylül 2014 Pazartesi

Hava Olaylarının Nedenleri Üzerine

Baştan uyarmak isterim ki biraz bilimsel bir yazı olacak. Böylece basın organlarında çıkan çeşitli bilimsel yorumları anlamlandırmanız daha kolay hale gelebilir.

Öncelikle şuradan başlayalım; Dünya Güneş'in etrafında, 150 milyon km ötede dönen yaklaşık 12000 km çapında bir kaya parçasıdır. Güneş'ten Dünya'nın her metrekaresine ortalama 342 Watt güç gelir. Yani, bunu dünyanın her metrekaresinin üzerine 342 Watt'lık bir ampul konulmuş gibi düşünebilirsiniz. Dünya'nın yaklaşık 400 km kalınlığında, çoğunluğu azot ve oksijenden oluşan bir atmosferi vardır. Bu atmosfer hiç olmasaydı Güneş'ten gelen enerji uzayın soğuğuna karşı dünyayı ancak -17oC sıcaklığa kadar ısıtabilecekti. Ama uzun yıllar boyunca bizim atmosferimiz ve bu atmosferin içindeki sera gazı dediğimiz, ısıyı hapseden gazlar sayesinde Dünya'nın atmosferi ortalama +16oC sıcaklıkta dengelendi. Bu sera gazlarının başında hepimizin bildiği gibi karbondioksit gelir. Karbondioksidin atmosferdeki miktarı tarihte hep 280 ppm (milyonda parçacık, yani 1 milyon hava molekülü alsak, bunun sadece 280 tanesi) civarında kaldı. Ancak milyonda 280 parçacık bile dünyanın sıcaklığını -17oC'den +16oC'ye arttırmasında yeterli oldu.

Sonra insanlar ilginç bir şey keşfetti. Büyük kazanlardaki suyu kömür yakarak ısıtıp, buharlaştırıp, oluşan buharla makineler çalıştırmak mümkündü. Bu keşifle birlikte milyonlarca yıldır yeraltında bulunan kömür çıkartılıp yakılmaya başlandı. Sonra fark edildi ki sadece kömür değil, petrol ve doğal gaz da aynı işe yarıyor. Böylece son 250 senede ana enerji ihtiyacı kömür, petrol ve doğal gazın yakılması ile karşılanan bir endüstri sistemi bize bugün yaşadığımız modern hayatı sağladı. Buraya kadar her şey güzel ama fosil yakıtlar dediğimiz bu üçlünün yanmasıyla atmosfere bol bol karbondioksit de salmış olduk. Bugün atmosferdeki karbondioksit miktarı milyonda 400 parçacığa çıktı.

Burada hepimizin düşünmesi gereken temel soru şu: Eğer milyonda 280 parçacık dünyanın sıcaklığını binlerce yıl boyunca -17oC'den +16oC'ye, yani, 33oC arttırdıysa, milyonda 400 parçacık ortalama sıcaklığa neler yapabilir? Bu sorunun cevabını basitçe 280'de 33 artarsa 400'de kaç artar türü bir denklemle vermemiz mümkün değildir, ancak bir artma olacağı da kesindir.

Bilim insanlarının şu anda üzerinde düşündükleri temel konu da bu. Atmosferdeki artan karbondioksit oranı Dünya'nın ısınmasına yol açacak ama a) bu ısınma ne kadar olacak ve b) bu ısınma her yerde aynı mı olacak? Yalnız unutmayın, burada tartışılan ısınıp ısınmayacağı değil, nerede ve ne kadar ısınacağı.

Şimdi gelelim hava olaylarına: Hava ne kadar sıcak olursa o kadar çok su buharlaşır. Özellikle de toprağın içindeki suyun, yani toprak neminin buharlaşması tarımsal kuraklığın ana nedenlerinden biridir. Yani hava ne kadar ısınırsa kuraklık ihtimali de o denli artar.

Ama bu buharlaşan nem sonsuza kadar atmosferde kalamaz ve bir şekilde yere inmek zorundadır. Bildiğiniz gibi buna yağmur veya kar diyoruz. Unutmamamız gereken temel şey, yerden ne kadar fazla su buharlaşırsa yağacak olan yağmur da o denli şiddetlenir.

Atmosferin ısınması demek atmosferin barındırdığı enerjinin artması demektir. Atmosferin barındırdığı enerji demek atmosferi oluşturan hava moleküllerinin barındırdığı enerji demektir. Bu da en basit şekliyle bu moleküllerin havadaki hızları demektir. Hava ne kadar ısınırsa, havadaki moleküllerin hızı da o denli artar. Havadaki molekülleri hızlı hareket ettirebilmek demek rüzgarın da ortalama hızını arttırabilmek demektir. Hızlı esen rüzgar, şiddetli fırtınalar demektir. Havanın ortalama enerjisinin artması, havada hareket eden her şeyin hızlanması anlamına gelir ki, bu da tüm alışık olmadığımız hava olaylarının en temel nedenidir.

Şimdi gelelim esas konumuza: Tüm bu gördüğümüz olaylar iklim değişikliğinin bir etkisi midir? Evet, tüm bu olaylar iklim değişikliğinin bir etkisidir. İklim değişikliği daha da fazla etki etmeye başladığında bu olayların sıklığı ve şiddeti de benzer şekilde artacaktır.

Peki sizin elinizde tüm bu olayları iklim değişikliğine bağlayabilecek nasıl bir kanıt var? Bunun için en önemli kanıt temel termodinamik bilgisidir. Biz atmosfere fazla sera gazı salarak atmosferin yapısını ve bununla birlikte atmosferin ısı miktarını değiştiriyoruz. Atmosfer bir gazdır, gazların tüm özellikleri içerdikleri toplam enerjinin bir fonksiyonudur. Ne kadar suyun buharlaşacağı, ne kadarının yağmur olarak düşeceği, dolu tanelerinin büyüklüğü, rüzgarın hızı ve ne yönden eseceği ve hatta batarken güneşin ne renk görüneceği bile atmosferin ortalama sıcaklığının, yani toplam enerjisinin bir fonksiyonudur. Bu sebepten aslında bu soruyu tersten sormak daha uygundur. Atmosfer böylesine ciddi bir şekilde ısınırken herhangi bir hava olayının iklim değişikliği ile alakası olmadığını nasıl kanıtlayabilirsiniz?

Dolayısıyla aniden bastıran sağanak yağışlar, yağmurun artık sakince yağmamasından dolayı beslenemeyen yeraltı suları ve dereler, bundan dolayı boşalan barajlar, 70 sene sonra İstanbul'un Marmara kıyılarında görülen hortumlar, fındık rekoltesine zarar veren don olayları, bu yaz kayısı yememizi neredeyse imkansız kılan dolu fırtınaları ve diğer yandan son iki senede ülkemizin geniş bir bölümünü etkileyen kuraklık, iklim değişikliğinin en önemli göstergeleridir. Senelerdir “iklim değişikliğinden dolayı bizi neler bekliyor?” dendiğinde son aylarda yaşadığımız hava olaylarını anlatıyorduk, şimdilerde ise “gelecekte yaşayacağız” dediğimiz tüm aşırı hava olayları bugünün normali oldu. Sizlerin, iklim değişikliğini durduramayacak olursak bizi nelerin beklediğini artık tüm açıklığıyla kavradığınızı umarım. İklim değişikliği daha kontrolden çıkmadı, hep birlikte bu soruna da çözüm bulabiliriz, yeter ki birlikte çalışalım.

Yazının yayınlanmış halini EKOIQ Eylül 2014 sayısında bulabilirsiniz.