7 Şubat 2012 Salı

Yarın buzul çağına girmiyoruz!

Orijinal yayın: 07.02.2012 T24 İnternet gazetesi

Hatta seneye de girmiyoruz, belki üç bin sene sonra girebiliriz, ama o da kesin değil. Kesin olan bir şey varsa o da basının bu şekilde haber yaparak para kazandığı. İklimdeki değişiklikler genelde yavaş yavaş olur. Dünyanın altı ay içerisinde buzul çağına girmesi görülmemiş bir olgu değildir. Ancak bunun meydana gelebilmesi için korkunç bir şeyin gerçekleşmesi gerekir. Mesela dünya bundan 11.000 sene önce de 1.000 yıl süren bir buzul çağına girdi ve bu buzul çağına girmesi bir seneden kısa sürdü. Bu buzul çağının sebebi o zamanlar Kuzey Amerika'nın büyük çoğunluğunu kaplayan bir tatlı su gölünü tutan doğal barajın yıkılarak suların tamamının korkunç bir sel şeklinde Atlantik Okyanusu'na akmasıydı. Bugün için dünyada böylesi bir ani felaket beklemediğimiz için iklim değişikliklerinin yavaş gerçekleşmesini bekliyoruz. 

Peki basında son zamanlarda “buzul çağı geliyor” haberlerini neden sıklıkla okumaya başladık? Öncelikle unutmayalım, basının bize her an doğruları söylemek gibi bir zorunluluğu yok. Basın doğruları söylemek için değil insanlara haber vererek para kazanmak için var. İnsanlar hangi haberleri duymak ve okumak istiyorsa basın da o haberleri sunarak para kazanıyor. O haberlerin ne derece doğru olduğu fazla önem taşımıyor, yeter ki kaynağından doğrulanabilsin. Yani ben bugün çıkıp “Polonyalı bir grup bilimcinin yaptığı çalışmaya göre Atlantik Okyanusu'ndaki sıcak su akıntısı yavaşladığı görülüyor, bu da 11.000 sene önceki olayın bir benzerini yaratarak bizi altı ay içerisinde buzul çağına sokabilir” desem, yarın basında manşet olabilirim. Aslında fazla da yalan söylemem gerekmez. Böyle bir çalışma var. Ancak o çalışmanın tersini söyleyen başka çalışmalar da var. Dolayısıyla bilimsel etiği bir kenara bırakarak ünlü olmak hevesiyle haber yaratmak çok da zor değil. Basın da zaten satışını arttırmak için böylesi haberleri beklediği için manşetten “Mini buzul çağı geliyor” haberleri duymamız mümkündür. 

Basındaki iklim haberlerini değerlendirmenin bir diğer yolu da alınan reklamlara bir bakmaktan geçiyor. Basının para kazanma yollarının başında aldıkları reklamlar geliyor. “Mini buzul çağı geliyor” haberini manşet yapan gazetemizde o gün yer alan 33 reklamdan 20 tanesi direkt olarak atmosfere karbondioksit yayan ürünlerle ilgili reklamlar. O reklamları veren firmalar emin olun atılan başlıktan memnuniyet duymuşlardır. Ne de olsa atmosfere yaydığımız karbondioksit miktarını arttırmamız aslında buzul çağına girmemizi güçleştireceği için temelde faydalı bir iş oluyor bu habere göre. Daha basınımızda iklim değişikliğinin zararları üzerine yoğun bir yayın furyası görmediğimiz için reklam verenlerin de bu konudaki baskısını hissetmiyoruz. Ama benim inancım yakın zamanda eğer bir yayın organı bu konuda ağırlıklı yayın yapmaya başlayacak olursa reklam verenler tarafından kolu bükülerek doğru yola yöneltilecektir. NTV geçen senelerde bir Yeşil Ekran atağı yapmıştı. Yeşil Ekran'la biz mi ilgilenmedik, reklam veren kuruluşların ve tabi NTV'nin bağlı olduğu kuruluşların baskısıyla mı bilmiyorum ama artık diğer kanallar gibi bir rengi var NTV'nin. 

Kime güveneceksiniz peki bu konuda? Bu yazıyı okuyorsanız İnternet erişiminiz var demektir. Bulduğunuz her haberde durmayın, gidip kaynağını araştırın. Haberde İngiliz Met Office ve University of Reading'de bu konuda yapılan çalışma diyorsa girip o kurumların web sitelerine bakın. Bu önemde bir bulguları varsa eminim önce onlar manşet yapmışlardır bunu. Sonra bir durup düşünün, böylesi bir haberden kimin menfaati olur diye. Gene de karar veremiyorsanız bana yazın, ben sizin için yorumlarım, ama lütfen önce mantığınızın süzgecinden geçirmeden bu saçmalıklara inanmayın.