19 Şubat 2008 Salı

Amerika neden imzalamadı, biz neden imzalamıyoruz?

Orijinal yayın: 19.02.2008

11.03.2008 itibariyle dünyada neredeyse bir biz bir de ABD kaldı Kyoto anlaşmasını kabul etmeyen. Bizim büyüklerimiz her fırsatta imzalamama nedenlerini Amerika'ya dayandırıyorlar, ama konu gerçekten öylesine basit mi? Bu işin tarihçesi şöyle gelişti:

Clinton başkanlığı sırasında özellikle Al Gore'un bastırması sebebi ile ABD Kyoto Anlaşmasını kabul edeceğini söyledi. Ancak Amerika'da aynen bizde olduğu gibi tüm anlaşmalar Senato ve Meclis onayından geçmek zorundadır. Senato bu anlaşmaya 95-0 oyla "eğer gelişmekte olan ülkeler de aynı şartlara uygun davranmazlarsa biz bu anlaşmayı imzalamayız" dedi. Onlar bu kararı alınca Meclis toplanmadı bile, konu da orada kapandı. Yani Amerika'nın imzalamama sebebi konunun doğru veya yanlışlığına inanması değil, durum ne olursa olsun bizim de onlarla aynı şartlara tabi olmamızı istemesi.

Biz neden imzalamadık? Her zamanki gibi, hareket etme zamanında hareket etmediğimiz için gelişmiş-gelişmekte olan ülkeler ayırımında biz gelişmiş ülkeler statüsüne konduk. Bunun da temel sebebi, bu tür panellerde görev alması için devletin görevlendirdiği kişilerin temelde bilimden uzak olmak bir yana yurtdışı seyahatlerini gezme tozma olarak görüp, bu panellerde fikir bildirip ülke çıkarlarını sorunmaktan uzak olmaları. Sonuç olarak da Kyoto Anlaşması'nda biz gelişmiş ülkeler statüsüne sokulduğumuz için hükümetlerimiz bunu bahane edip anlaşmayı imzalamadılar.


Yani sonuç olarak bizim imzalamama sebebimiz "biz gelişmiş değiliz valla", Amerika'nın ki ise "gelişmiş olsanız da olmasanız da aynı şartlara tabi olmanız lazım".

8 Şubat 2008 Cuma

Devrilme Noktası

Orijinal yayın: 08.02.2008

Sosyal bilimlerde devrilme noktası, normal şartlarda çok seyrek olarak görülen bir şeyin şartlar değiştiği için çok sık görülmeye başlamasıdır. Fen bilimlerinde ise bu bir faz geçişidir. Basit bir örnekle anlatılmak istenirse, her ne kadar bizim toplumumuzdan uzak da olsa, Amerikan hayatının bir gerçeği olarak beyazlar siyahların yaşadıkları mahallelerde yaşamak istemezler. Mahalle temelde beyazların oturduğu ve siyahların azınlıkta olduğu bir mahalle olduğu müddetçe beyazlar yaşamaya devam ederler. Ancak o mahallede yaşamaya başlayan siyahların sayısı hafifçe artarsa beyazlar mahalleden taşınmaya başlarlar. Siyahların oranı da belirli bir seviyenin üzerine çıkarsa beyazların büyük çoğunluğu kısa sürede mahelleden taşınırlar. Bu siyahların oranının belirli bir seviyenin üzerine çıkmasına devrilme noktasının geçilmesi diyoruz. Bu nokta geçildikten sonra beyazları o mahallede tutmak artık mümkün değildir (white flight - beyaz kaçış). Burada dikkat edilmesi gereken şudur: Normal denge ile bu konuyu karıştırmamak gerekiyor. Mesela bir dolabı devirmeye çalışırken dolabı bir denge noktasına kadar iteriz, o denge noktası aşıldıktan sonra da dolap kendiliğinden devrilir. Ancak devrilmeye henüz başlamış bir dolaba onu devirmek için sağladığımız kuvveti ters yönden verecek olursak dolap tekrar dengeye döner. Fakat beyazlar artık ciddi ciddi mahalleyi terk etmeye başlamışlarsa mahalleye birkaç beyaz ailenin geri gelmesini sağlamak problemi geri çevirmeye yeterli olmaz. Dolayısıyla temel konu sistemin geri beslemesidir. Bu bağlamda, sistem denge noktasından ayrıldıkça sisteme yapılan geri besleme bu sistemi denge noktasına geri getirecekse bu geri beslemeye negatif geri besleme, denge noktasından uzaklaştıracaksa pozitif geri besleme diyoruz.

İklim de benzer davranan bir sistemdir. Sistemin içerisinde hem pozitif hem de negatif geri beslemeler mevcuttur. Mesela atmosferdeki karbondioksit miktarının artması bu gazın kızılötesi ışınımı geçirmeyip geri yansıtmasından dolayı pozitif bir geri besleme yaratır. Yani sıcaklık arttıkça atmosfer yayılan ışınımın daha fazlasını yeryüzüne geri yansıtır, bu da sıcaklığı daha da arttırır. Buna karşılık aynı gaza bitkiler açısından baktığımızda negatif geri besleme görürüz. Atmosferdeki karbondiyoksit miktarı arttıkça bitkiler daha fazla fotosentez yaparlar, fotosentez sırasında daha fazla karbondioksit harcarlar, bu da karbondioksit miktarını azaltır. Sisteme etki eden negatif geri beslemelerin miktarı pozitif geri beslemelerin miktarından fazla olduğu zaman sistem denge noktasına geri döner (burada geri besleme kavramlarını sistem teorisinden farklı biçimde ekoloji bağlamında kullanıyorum).

Ancak bilimadamları dünya için dokuz tane devrilme noktası belirlediler. Bu devrilme noktalarının herbirinin geçilmesi kendi içerisinde geri dönülmez sonuçlar doğurabilecek nitelikte. Ancak bu noktaların tamamı geçildiğinde artık bizim bildiğimiz anlamda bir yaşama devam etmek mümkün olmayacak. Bu dokuz nokta şu şekilde sıralanıyor:


  1. Hindistan yaz mansununun çökmesi - bir yıl içerisinde
  2. Sahara/Sahel alanının yeşillenmesi ve Batı Afrika mansununun bozulması - on yıl içerisinde
  3. Arktik deniz buzunun erimesi - on yıl içerisinde
  4. Amazon ormanlarının yok olması - elli yıl içerisinde
  5. Kuzey ormanlarının yok olması - elli yıl içerisinde
  6. El Nino Güney Salınımının artması - yüz yıl içerisinde
  7. Atlantik termohaline dolaşımının çökmesi - yüz yıl içerisinde
  8. Grönland buzlarının erimesi - üçyüz yıl içerisinde
  9. Batı Antartika buzulunun erimesi - üçyüz yıl içerisinde


Çalışmayı yapan grubun başkanı East Anglia Universitesi'nden Tim Lenton bunların içerisinde en tehlikelilerinin Arktik deniz buzunun erimesi ve Grönland buzları olduğunu belirterek listedeki en az beş tehlikenin beklenenden daha kısa sürede de gerçekleşebileceğini belirtiyor kendi web sitesinde. Çalışmaya Postdam Institute of Climate Impact Research (PIK), Carnegie Mellon University, Newcastle University and Oxford University'den ellinin üzerinde bilim adamı katılmış ve bu çalışma bu haftaki PNAS'de yayınlandı.