1 Mayıs 2023 Pazartesi

Kuraklık ve Tarımsal Sürdürülebilirlik

Ülkemiz oldukça uzun bir süredir ciddi bir kuraklık altındadır. Bu kuraklığın etkilerini kış boyunca barajlardaki su miktarı olarak algılıyor olsak da esas sorun kendini kuraklık yaza kadar devam edecek olursa tarım alanında gösterecektir. Akdeniz coğrafyasında bulunan ülkemizde çoğu tarım alanı hepimize küçük yaşta öğretildiği gibi, yazları sıcak ve kurak, kışları serin ve yağışlı diye kabaca anlatılabilecek bir iklim rejimine sahiptir. Bu kışı oldukça yağışsız geçirdikten sonra önümüzdeki yaz pek çoğumuzu epey korkutuyor.

Kuraklık, hepimizi etkilemenin ötesinde tarımsal üretimin sürdürülebilirliği üzerinde önemli etkiye sahip olan doğal bir afettir. Ürünlerin ihtiyaç duydukları anda suya ulaşabilmelerini kısıtlayan tarımsal kuraklık, üretim için en önemli tehditlerden biridir ve özellikle iklim krizinin bir sonucu olarak dünya genelinde endişe verici bir şekilde artmaktadır. Kuraklık, tarımsal üretimin verimliliğini ve kalitesini azaltarak aynı zamanda çiftçilerin gelirini de azaltır ve gıda güvenliğini tehlikeye atabilir. Ayrıca kuraklık, ekolojik dengeyi bozarak tüm canlıların ihtiyacı olan su kaynaklarını tüketebilir.

Kuraklık, tarımsal verimliliği ve kalitesini olumsuz etkileyerek tarımsal çıktıyı azaltır. Özellikle sulama sistemlerine bağımlı olan bölgelerde, su kaynaklarının azalması nedeniyle kuraklık, sulama sistemlerinin verimliliğini düşürür. Ayrıca, kuraklık bitkilerin kökleri tarafından emilen su miktarını azaltarak bitki büyümesine ve verimliliğine zarar verir. 

Tarımsal kuraklık ayrıca tarımsal ürünlerin çeşitliliği ve kalitesini etkiler. Kuraklık, bazı bitki türlerinin büyümesi için gerekli olan su kaynaklarının azalması nedeniyle üretkenliklerini azaltır. Bunun yanında kuraklık, bazı bitki türlerinin de büyümesini tamamen engelleyebilir veya düşük kaliteli ürünler üretmelerine neden olabilir. Bu da tarımsal ürünlerin çeşitliliğini azaltır ve çiftçilerin gelirini düşürür.

Kuraklık ayrıca tarımsal üretim maliyetlerini artıran bir etkendir. Kuraklık, hem sulama maliyetlerinde hem de su kaynaklarının tüketiminde artışa neden olarak üretim maliyetlerini yükseltir. Ülkemiz gibi tarımsal sulamada kullanılan suyun bir girdi olarak kabul edilmediği ülkelerde bile pompa maliyetleri masrafların önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Ayrıca, kuraklığın neden olduğu üretim maliyetlerindeki artış, tüketici bazında ürün fiyatlarının yükselmesine neden olur. Bu da tüketicilerin satın alma gücünü azaltır ve çiftçilerin ürünlerini pazarlamasını zorlaştırır.

Bunun ötesinde tarımsal kuraklık ekolojik dengeyi bozabilir. Kuraklık nedeniyle tükenen su kaynakları doğal habitatları da yok eder. Bu durum, gıda zincirini ve doğanın dengesini bozarak su kaynaklarına ve ekosistemlere uzun vadeli zarar verebilir.

Toprak kalitesi de kuraklıktan etkilenir, bu da toprak verimliliğini azaltabilir, toprakta yaşayan canlıların yaşamını ve bitkilerin büyümesini zorlaştırabilir. Ayrıca kuraklık, toprak erozyonuna ve bozulmasına neden olarak tarım arazilerine uzun vadeli zarar verebilir. Ülkemizde sıklaşmaya başlayan toz fırtınaları gerek ülkemizde gerekse de yakın coğrafyalarda oluşan kuraklıklarla yakından ilişkilidir.

Arazi kullanımında değişiklikler, ormanlık ya da sulak alanların yok edilmesi gibi doğal yaşam alanlarının kaybı da çoğu zaman kuraklıkla ilişkilendirilebilir. Bu değişiklikler doğal habitatları bozarak ve bölgedeki bitki ve hayvan türlerinin sayısını azaltarak ekolojik sürdürülebilirliği olumsuz etkiler.

Kuraklığın tarımsal sürdürülebilirliğe zarar veren etkilerini azaltmak için birkaç önlem alınabilir. Bu önlemler şunları içerir:

Verimli Su Yönetimi: Su kaynaklarının verimli yönetimi, kuraklığın tarım üzerindeki etkisini azaltmak için hayati önem taşır. Devlet ve çiftçiler, su kaynaklarının sorumlu kullanımını sağlamak için birlikte çalışmalıdır. Bugün için ülkemizde çokça kullanılan vahşi sulama yöntemlerinden daha verimli sulamaya geçilebilmesi için çiftçinin desteklenmesi gereklidir.

Tarımsal Ürünlerin Çeşitlendirilmesi: Tarımsal ürünlerin çeşitlendirilmesi, kuraklığın tarımsal üretim üzerindeki etkisini azaltabilir. Hem zamansal hem de mekansal bağlamda artacak çeşitlilik, bazı ürünlerin verimliliğindeki azalmaya rağmen çiftçilerin hala gelir elde etmelerini sağlayabilir. Ancak giderek monokültüre yönelen tarım çalışmaları bu bağlamda sürdürülebilirliği kısıtlamaktadır.

Toprak Koruma: Toprak koruması, kuraklığın toprak kalitesi üzerindeki etkisini azaltmak için temel bir önlemdir. Devlet ve çiftçiler, toprak erozyonunu ve bozulmasını en aza indirmek için toprak koruma uygulamalarını sürdürmek için birlikte çalışmalıdır. Aslında bu uygulamaların önemli bir kısmı bizim tarım kültürümüzde bulunmakla birlikte son yıllardaki endüstriyel tarıma geçişle unutulmaya yüz tutmuştur.

Araştırma ve Geliştirme: Devlet ve üniversiteler, kuraklığın tarım üzerindeki etkisini azaltmak için yeni ve daha etkili yollar bulmak için araştırma ve geliştirme alanına daha fazla yatırım yapmalıdır. Bu yatırım, kuraklığa daha dayanıklı yeni ürün çeşitleri geliştirmeyi ve sulama sistemlerini iyileştirmeyi içermek zorundadır. Bugünün küreselleşen dünyasında bir yerlerden gıda bulabileceğimize emin olsak da orta vadede yeryüzünün geneline yayılacak kuraklık veya yağış rejimi değişiklikleri gıda güvenliğimizi tehlike altına atabilir. 

Sonuç olarak tarımsal kuraklık, üretkenliği, kaliteyi ve geliri etkiler ve tarımsal üretimin sürdürülebilirliği için önemli bir tehdittir. Ayrıca kuraklık, su kaynaklarını tüketerek ve doğal habitatları yok ederek ekolojik dengeyi bozar. Kuraklığın tarım üzerindeki etkisini azaltmak için devletin ve çiftçilerin, verimli su yönetimi, tarımsal ürünlerin çeşitlendirilmesi ve toprak koruması konularında kalıcı önlemler almaları gerekmektedir. Bu önlemler, kuraklıktan etkilenen bölgelerde tarımsal üretimin uzun vadeli sürdürülebilirliğini sağlamak açısından çok kıymetlidir.

Bu yazı Sürdürülebilir Üretim Dergisi'nde yayımlandı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder