23 Eylül 2023 Cumartesi

İklim Krizinin Muhasabesinden Bir Kesit

Probleme parça parça baktığımızda aklımıza cin fikirler gelebiliyor ama birkaç adım geri çekilip sorunun bütününü ele aldığımız zaman elimizde bir tek çözüm kalıyor. İklim krizini durdurmak için yapılması gereken şey kömür, petrol ve doğalgaz yakmayı bırakmaktır. Geri kalan tüm çözümler ya teknik ya da maddi eleklere takılarak eleniyorlar.

Şimdi size çok iyi bir fikir söyleyeyim, bugün 20. Uluslararası Muhasebe Konferansı’nda konuşurken bir yabancı konuktan geldi bu fikir. Bu konferansı düzenlerken salınan tüm sera gazlarını atmosferden geri toplayıp emmek için 15 bin dolar harcanması gerektiğini hesapladık. Böylece konferans karbon-sıfır bir konferans haline gelebiliyordu. Eğer o 15 bin doları da havadan karbon emip yer altına gömen bir şirkete verirsek hem o şirket gelişiyor hem de konferans net-sıfır olabiliyordu. Bu tür, karbonu atmosferden emip depolayabilecek şirketlerin yeterince gelişmemesinin nedeni bizim bu parayı o şirketlere vermekten kaçınmamızdı. Dolayısıyla, hepimiz saldığımız her ton karbondioksit için 300 dolar ödeyecek olsak sorun piyasa koşulları içerisinde çözülebilecek. Yabancı konuğun Amerikalı olduğunu da kolayca tahmin edebilirsiniz sanırım.

Aslında bu fikir genel olarak değişik açılardan oldukça kabul görüyor ve karbon tutma ve saklama teknolojilerinin de hala konuşulmasına yol açıyor. O nedenle bunun neden çalışmayacağını hem konferans özelinde hem de küresel ölçekte neden çalışmayacağını anlatmakta fayda var. Konferans özeli oldukça kolay. Zaten olduğu halinde bu tür konferansları yapabilmek oldukça zor çünkü maddi kaynak bulmak için çok fazla takla atmak zorunda kalıyorsunuz. Eğer konferans bütçesine 15 bin dolar daha eklenecek olursa konferansın yapılamaz hale geleceğine daha konuşmam sırasında karar verildi. Dolayısıyla konferans düzenlemenin üzerine bir de o konferanstan yayılan karbonu emip dürüst biçimde sistemden çıkartmanın bedeli eklenecek olursa konferans düzenlenemez hale geliyor. Aslında bu da fena bir şey değil, aynı konferansı internet üzerinden yapmanın yollarını düşünmeye başlamak da zaten atmamız gereken önemli adımlardan biri ve belki de en önemlisi. Yani çözümler kullanıcıların davranış değişikliğine bağlı olarak gelişmeli.

Şimdi düşünün yeryüzünde saldığımız tüm sera gazlarına bir bedel ödedik ve bu sera gazlarını yerin altına gömdük. Böylece hayatımızda hiçbir değişiklik yapmadan devam edebiliyoruz, ödediğimiz karbon bedeli hariç. Senede kabaca 50 milyar ton sera gazı salıyoruz. Bunu ton başına en az 300 dolar ödeyerek yakalayıp yerin altına gömebiliriz. Yani her sene 15 trilyon dolar, karbonu yer altına gömebilmek için harcanması gereken bedel. Dünya ekonomisi yaklaşık 100 trilyon dolar. Bunun üzerine 15 trilyon dolar daha eklememiz gerekiyor ki yaşam stilimizden bir şey değiştirmeden bunu gerçekleştirelim. Dünya ekonomisini sadece karbon emecek teknolojiyi geliştirerek %15 büyütmenin mümkün olmayacağını söylemem gerekmiyor sanırım. O zaman çözüm bu 15 trilyonu sistemin içinden üretmek. O da bizim tüm tüketimimizi ve yaşam standardımızı 15 trilyon azaltmamız anlamına geliyor. Hani başta yaşam şeklimizi değiştirmeden demiştik? Şimdi de bütçemizin %15’ini karbon için harcamaktan bahsediyoruz. Perhizle lahana turşusunun birlikte olmaması gerektiğini gayet iyi biliriz hepimiz. 

O zaman ne olacak? Eğer hepimiz gelirimizin %15’ini sera gazlarını azaltmak için verecek olursak bütçemizden keseceğimiz ilk şey de fazla sera gazı salan aktiviteler olacaktır. Bir de maaşımızın %15’i karbonu azaltmaya gidiyorsa bir dahaki seçimde emin olun “daha fazla kömürlü termik santral yapacağım” diyen parti iktidara gelemez. Sonuç olarak da salımlar kendiliğinden azalmaya başlar. Dikkat edin, burada salımları azaltan şey havadaki karbonun tutulması değildir. Karbona bir bedel biçilmesi ve bu bedelin de küresel olarak herkesten salımları oranında tahsil edilmesi durumunda bu salımlar doğrudan azalacaktır.

Şimdi bir sorun daha kalıyor. Karbonun tonu başına 300 dolar gibi bir bedel biçmiştik atmosfere saldığımız tüm karbonu emebilmek için. Bu ölçek ekonomisi çerçevesindeki bir bedeldir. Yani daha az karbon emilecek olursa, bu bedel de doğal olarak artar. Havadan 1 ton karbondioksit emip yer altına gömmenin bedeli ile 1 milyar ton emip gömmenin ton başına bedeli farklıdır. İkincisinde gerekli teknolojiler de geliştirildiği için fiyat çok daha ucuz olur. Dolayısıyla ne kadar az emmemiz gerekse de ödememiz gereken bedel fazla düşmez.

Burada elbette karbon yakalama ve saklama teknolojilerinin risklerinden ve bu risklerin de fiyatlara katılma maliyetlerinden bahsetmedik. Yukarıdaki hesap tabiri caizse “kemiksiz fiyatı”. Emin olun o fiyatın üzerine şirket kazançları, vergiler vs. eklenecek olursa karbon tutma ve saklama için harcanması gereken bedel ödenemeyecek bir seviyeye çıkar.

Peki alternatif ne? Konuyu uzun uzadıya anlatmadan şunu söyleyelim. Kimseden karbon vergisi falan almadan, karbona fiyat biçmeden, kömür, petrol ve doğal gaz sistemlerine yapılan destekleri keselim. Bugün yeryüzünde her sene tam 7 trilyon dolar biz daha fazla karbondioksit salalım diye fosil yakıt endüstrisine destek olarak veriliyor. Sadece bu parayı kesmek bile bence sorunu çözme yolunda önemli bir adımdır.

Bugün fosil yakıtlardan enerji üretmek alternatiflerine göre çok daha pahalıdır. Daha ucuzmuş gibi görünmesinin ardındaki tek neden bizim verdiğimiz vergilerden devletlerin karbondioksit salınmasını desteklemesidir. Devletler fosil yakıtlara verdiği 7 trilyon dolar desteği yenilenebilir enerjiye ya da enerji verimliliğine yatıracak olsa ortada iklim krizi diye bir sorunumuz kalmazdı. Hadi abartmayalım, bu sorun oldukça küçük bir problem haline dönüşürdü.

Ancak ne yazık ki bunu yapmak aynı zamanda enerjinin demokratikleşmesi anlamına geliyor. Bu da devletlerin pek işine gelmiyor. Hepimiz kendi enerjimizi üretir hale gelecek olsak, üretim ve tüketim biçimleri de ciddi biçimde değişeceğinden başka bir dünyada yaşardık. Keşke o günleri de görebilsek.

Bu yazı Yeşil İş Dünyası Platformu'nda yayımlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder