1 Mart 2023 Çarşamba

Sorumlu gübre üretimi ve tüketimi

İklim değişikliği, başta karbondioksit olmak üzere sera gazlarının atmosfere salınmasından kaynaklanmaktadır. Bu gazlar Güneş’ten gelen ısıyı hapsederek küresel sıcaklıklarda bir artışa yol açar. Sıcaklıklardaki bu artış atmosferin ısı dengesini bozarak atmosfer sistemi içindeki tüm olayların daha şiddetlenmesine, daha uzun sürmesine ve geçmişte olduklarından daha geniş alanlara yayılmasına neden olur. Kömür, petrol ve doğal gaz yakarak atmosfere saldığımız karbondioksit (CO2) iklim değişikliğinin en önemli sebebidir. Bunun yanında çoğunluğu pirinç üretimi, doğal gaz hatlarındaki kaçaklar ve büyükbaş hayvancılıktan kaynaklanan metan gazı (CH4) bir diğer sebeptir. Nitröz oksit  de (N20) motorlu taşıtlardan ve tarımdaki gübre kullanımından kaynaklanan önemli bir sera gazıdır. Bu üç gazın toplam etkisi iklim değişikliğinin de nedenidir.

Çevre kirliliği, zararlı veya zehirli etkileri olan bir maddenin çevreye yayılmasıdır. İklim değişikliği çevre kirliliğinin bir türüdür. Ürettiğimiz her türlü atık sisteme geri kazandırılmadığı sürece çevre kirliliğine neden olur. Bugün denizlerimizde ve genelde doğada bulunan çoğu plastik madde buna güzel örneklerdendir. Bu tür kirlilikleri kolayca görebiliyor olsak da doğal olduğunu düşündüğümüz ama aslında doğayı çok kötü etkileyen başka kirlilik türleri de vardır.

Suni gübre bitkilerin büyümesini artırmak için üretilir. Geçen yüzyılın başlarında bulunan bir yöntemle havadaki azot gazını bitkileri besleyecek bir şekle döndürmeyi başardık. Bu yöntem ürettiğimiz tarım ürününün fiyatı ve faydasıyla kıyaslandığında oldukça ucuza mal olduğu için uzun süredir tarımda aşırı gübre kullanımına yol açtı. Şu anda dünyanın çoğu yerinde çiftçiler gerektiği kadar değil güçleri yettiği kadar gübre kullanmayı seçtiklerinden kullanılan aşırı gübre de önemli bir çevre kirliliğine yol açar.

İklim değişikliği, tarım ve gıda üretimi de dahil olmak üzere çevre üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Artan sıcaklıklar, mahsul verimini etkileyebilecek yağış sistemlerinde değişikliklere yol açabilir. Daha yüksek sıcaklıklar ayrıca mahsul verimini daha da azaltabilen yabani otların, zararlıların ve hastalıkların büyümesini artırır. Ek olarak, kuraklık ve sel gibi aşırı hava olayları da ekinlere zarar verebilir ve gıda kıtlığına yol açabilir. Bundan dolayı çiftçiler ürünlerini korumak için her gün biraz daha artan şekilde suni gübre ve ilaç kullanımına yönelmişlerdir. Bu da ürün fiyatlarını artırmanın ötesinde ciddi bir çevre kirliliğine de yol açar.

Suni gübre üretimi ve kullanımı iki farklı nedenle iklim değişikliğine ve çevre kirliliğine yol açar. Öncelikle havadaki azotu alıp toprağa faydalı hale getirmek oldukça enerji yoğun bir işlemdir. Bu işlem sırasında da bolca kömür ve doğal gaz kullanılır. Bu kullanım sonunda da atmosfere salınan karbondioksit gazı iklim değişikliğine neden olur. Kısaca, ne kadar çok gübre üretirsek, o kadar fazla iklim değişikliğine neden oluruz. Bu gübre üretimini kısalım anlamına gelmek zorunda değildir. Sadece şu anda ihtiyacımız olanın hayli üzerinde gübre üretip bu gübreyi oldukça yanlış kullanıyoruz. Yanlış zamanda, yanlış toprakta ve aşırı kullanılan gübre ise yağan yağmurla akıp göllere ve denizlere ulaşıyor. Karada fotosentez yapan bitkiler için gübre ne kadar güzel bir besinse deniz ve göllerde bulunan planktonlar için de aynı şekilde güzel bir besin oluyor. Bunun sonuçlarını geçtiğimiz yazın başında Marmara Denizi’ni kaplayan müsilaj ile gayet açıklıkla öğrendik.

Dolayısıyla, aşırı gübre üretimi de aşırı gübre kullanımı da iklim ve çevre kirliliği açısından önemli sorunlardır. Bu iki sorunu ayrı biçimde değerlendirerek onlara ortak bir çözüm bulmamız gereklidir. Öncelikle gübrenin yanlış kullanımı bir bilinçlendirme sorunudur. Çiftçiyi gübre ile kendi başına bıraktığınızda mucizevi biçimde doğru çözümleri bulmasını beklemeniz doğru değildir. Doğru gübre kullanımının ne derece kıymetli olduğunu algılayarak çiftçiye bu bağlamda maddi ve manevi desteği vermemiz gerekir. Çiftçiyi tarım marketlerle başbaşa bıraktığımızda toprak yapısından ve kullanım özelliklerinden bağımsız bir suni gübre kullanımı ile karşılaşmamız şaşırtıcı değildir. Özellikle ülkemiz gibi iklim krizinden tarımsal bağlamda son derece kötü etkilenmesi beklenen bir bölgede tarım birinci önceliğimiz olmak zorundadır. Bu nedenle de ziraatçılık yapılacak sıradan işlerden bir olmaktan çıkarılıp aranan bir meslek haline getirilmelidir.

Ne yazık ki son senelerde suni gübre üretimi de enerji kaynaklarının ve özellikle de doğal gazın bolca bulunduğu ülkelere kaymaktadır. Rusya ve Ukrayna arasındaki kriz önemli tahıl üretiminin sekteye uğramasının ötesinde suni gübre üretiminin de etkilenmesine sebep olmuştur. Bu tür krizlerin geleceğin dünyasında sıkça görüleceğinin bilincinde olarak her ülke kendi tarım üretimini garanti altına almaya çalışmalıdır. Bu çaba gıda güvenliği için gerekli besinlerin üretilmesinin ötesinde gübre gibi gerekli tarım girdilerinin sağlanmasını da kapsamalıdır.

Gübre üretim sistemleri bugün için neredeyse tamamen doğal gaz ve kömür kullanımına dayanmaktadır. Kendi kömür kaynaklarımız ülke ihtiyacının ancak yarısını karşıladığından ithalata yönelmek zorundayız. Ayrıca doğal gazın neredeyse tamamını da ithal etmek mecburiyetindeyiz. Dolayısıyla küresel bir enerji krizinde diğer unsurların ötesinde gübre üretimimiz de sekteye uğrayacaktır. Buraya Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı çerçevesinde gübre üretiminin de mercek altındaki sektörlerden biri olduğunu eklemekte fayda var. Bu konuların tümünü birleştirdiğimizde suni gübre üretimi için yeni bir yöntem geliştirmemiz gerektiği açıktır.

Gübrenin ana maddesi olan azot serbestçe havadan elde edilebilir, ancak bu işlem için bolca enerji gereklidir. Kendi öz kaynağımız olan rüzgar ve güneşe dayalı olarak yapılacak gübre üretimi bizim için zor günlerde bir kurtarıcı olabilir. Ayrıca bütünsel tarım uygulamaları içinde hayvan gübresi kullanımı ve hatta bu hayvan gübresinden daha faydalı bir gübre üretilerek bunun da hayvan yemi üretiminde kullanılması döngüsel bir üretim sistemi kurulmasına da yardımcı olabilir. Bu hususların tümünü acilen araştırıp, deneyip, öğrenip kullanmaya başlamamız gerekiyor. İklim krizinin ülkemizi bir çöl haline çevireceği noktayı bekleme lüksümüz kalmadı artık. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder