24 Mart 2023 Cuma

IPCC İklim Raporu

Birleşmiş Milletler 1988 yılında Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ve BM Çevre Programı’na (UNEP) iklim değişikliği konusunda toplumu ve daha da önemlisi karar vericileri bilgilendirmek amacıyla bir oluşum kurma görevini verdi. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) bu görevi düzenli olarak yayımladığı raporlarla yerine getirmektedir. Bu raporlar bir yandan politika yapıcıların bilgi edinmek istedikleri özel konular haricinde bir de yaklaşık 6 - 7 senelik aralıklarla hazırlanan iklim değişikliğinin durumunu ayrıntısıyla anlatan çalışmalardan oluşur. Bu ayrıntılı raporlardan şimdiye kadar beş tane yayımlanmıştır. Her rapor dört bölümden oluşur ve her bölüm ayrı zamanlarda sunulur. Şu anda altıncı rapor (AR6) dönemini kapatıyoruz, yani raporun ilk üç bölümü 2021 ve 2022’de çıktı, son bölümü ise bu hafta açıklandı.

Raporun ilk bölümü iklim değişikliğinin bilimsel temellerini ve gelecekte bizi nasıl değişikliklerin beklediğini anlatıyor. İkinci bölümde iklim krizinin etkileri ve uyum, üçüncü bölümde de iklim değişikliğini durdurmak için yapılması gerekenler anlatılıyor. Bu bölümlerin tümünün yazarlarını değişik ülkelerden farklı bilim insanları oluşturuyor. İlk üç bölümün yayımlanmasından sonra bu bilim insanları bir araya gelerek bu üç bölümün bir sentezini hazırlıyorlar. Bu hafta yayımlanan da AR6 raporunun sentezi ve bu rapor bugün için iklim değişikliği hakkındaki bilimin en kapsamlı değerlendirmesi olarak kabul ediliyor. İklim krizi hakkında edindiğiniz herhangi bir bilginin güncel bilime uygun olup olmadığını öğrenebileceğiniz yer bu rapordur. Bu rapor elinizdeki bilgiyi destekliyorsa güvenilir olduğu anlaşılabilir.

AR 6 Sentez Raporuna göre, insan etkisiyle iklim sistemi "kesin" olarak değişiyor ve iklim değişikliğinin etkileri dünya genelinde hissediliyor. Basit bir cümlede anlattığımız bu bilgi üç değişik unsuru içeriyor: İklim kesinlikle değişiyor. Bu değişiklik sadece yeryüzünün bir bölgesini değil her tarafını etkiliyor. Bu değişikliğin sebebi kesinlikle insanlıktır. Artık “peki şu da olamaz mı?” şeklindeki şüphelere son vererek çözümlere ve uyuma yönelmemiz gerekiyor. Rapor, küresel sıcaklıkların sanayileşme öncesi döneme göre 1,5°C artmak üzere olduğunu ve bu artışın yüzyıl ortasında 2°C'ye ulaşabileceğini söylüyor. Bu arada raporun verilerinin herhangi bir tartışmaya yol açmamak için olabildiğince olumlu olduğunu söylemek gerekiyor. Bilim insanlarının önemli bir kısmı bu gidişle ısınmanın 2℃’de durmayacağını da söylüyorlar ama en azından “2°C'ye ulaşabileceği” dendiği zaman buna itiraz eden kalmıyor. Buna günümüz açısından bakacak olursak, şimdilik sadece 1,2℃ ısınmış durumdayız ve bu sene yaşadığımız ve yaşamakta olduğumuz kuraklığı hepimiz gördük. Üstüne bir de Şanlıurfa ve Adıyaman’da olan sel felaketlerini ağlayarak seyrettik. Sıcaklık artışının 2℃’ye çıkması bu sorunların ve felaketlerin de en az iki kat artması anlamına geliyor ne yazık ki.

Rapor ayrıca yükselen deniz seviyeleri, daha sık ve yoğun sıcak dalgaları, kuraklıkları, selleri ve orman yangınlarını ve biyolojik çeşitliliğin kaybını da içeren birçok iklim değişikliği etkisine dikkat çekiyor. Bu bağlamda yorum yapan çoğu önemli bilim insanı raporda beklendiği söylenen çoğu etki konusunda çok tutucu davranıldığını, gerçekte beklenmesi gereken sorunların çok daha büyük olacağını söylüyorlar. Son yıllarda gördüklerimiz bizlere bu konuda biraz bilgi verdiyse, bu kadar ısınmayla gelecekte yaşanacak olayların, özellikle bizim coğrafyamızda çok daha ciddi sonuçlar doğuracağını söyleyebiliriz.

Böylesi kötü sonuçlarla karşılaşmamak için başta karbondioksit olmak üzere sera gazı salımlarını azaltmak gerekiyor. Küresel ısınmayı sınırlamak için acil ve iddialı önlemlere ihtiyaç olduğu vurgulanıyor. Burada her iki kelimenin de altını defalarca çizmek gerekiyor. Geciktiğimiz her sene sorunu biraz daha çözülmez hale getiriyor. Bunun ötesinde alacağımız önlemlerin de bugünkü yaşamı “azıcık” değil kökünden değiştirmesi gerekli çünkü göstermelik çözümler durumu değiştirmeye yeterli olmuyor. Raporda ayrıca düşük karbonlu bir ekonomiye hızlı ve kapsamlı bir geçiş gerektiği vurgulanıyor ve hükümetler ile iş dünyasından bu geçişi hızlandıracak politikalar ve uygulamaları hayata geçirmeleri talep ediliyor.

Yalnız bu rapor konusunda oldukça ciddi eleştiriler de bulunuyor. Ama bu eleştirilerin iklim değişikliği karşıtlarından geldiğini düşünmeyin. Öncelikle bu raporun hazırlanması 6 - 7 senelik hummalı bir çalışmayı gerektiriyor. Bilim insanları bu çalışmanın onların hayatlarından neyi eksilteceğini bilerek bu işe gönüllü olarak ve para almadan katılıyorlar. Artık bilim çevresindeki seslerin birazı da bu işin gönüllülükten çıkarak verilen emeğin karşılığının sağlandığı bir yöne doğru gitmesi üzerinde yoğunlaşıyor. Bunun ötesinde raporların gönüllülük bağlamında uzun aralıklarla çıkması önemini artırsa da arada oluşan bilimsel gelişmeleri geç aktarması bakımından da eleştirilerek daha sık raporlar üretilmesine çalışılması isteniyor. Son olarak IPCC raporları, adında da olduğu gibi, hükümetlerin onayından geçen raporlar. Dolayısıyla da en az kötü çıktılar öne çıkartılarak tüm hükümetlerin kabul etmesi amaçlanıyor ama gerçekler bu raporlarda yazılanlardan çok daha kötü ve buna bir çare bulunması gerekiyor.

Genel olarak, AR6 raporu iklim krizinin ciddiyeti ile aciliyetini vurguluyor ve etkilerini hafifletmek için hızlı ve kararlı önlemlerin alınması gerektiğini gösteriyor. Dinleyip önlem almak bizlere düşen görev, eğer akıllıysak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder