8 Aralık 2023 Cuma

COP28'de Neler Oluyor?

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı (COP28) bu hafta Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai kentinde başladı. Her senenin sonunda yapılan bu toplantılar iklim konusunda yapılanların ve yapılması gerekenlerin tartışıldığı en önemli forum olma özelliği taşıyor. Bu toplantıların bazıları nispeten daha önemli, bazıları da nispeten daha sıradan toplantılar olabiliyor. Bu seneki toplantı oldukça sıradan sayılabilecek toplantılardan biri.

Ülkemiz de 2026 yılında yapılacak olan konferansı düzenlemeye aday olduğundan bu seneki konferansın Dubai’de düzenlenmesinin etkilerini anlamamız faydalı olacaktır. Geçen sene gene bu zamanlarda Mısır’da düzenlenen COP27 sonrasında ülkeler arasındaki iklim liderliği bayrağı Birleşik Arap Emirlikleri’ne teslim edildi. Yani konferansın lideri olan Şeyh El-Caber, aynı zamanda da bir senedir iklim politikasına yön veren kişi oldu. Bu konferans sonunda atılması gereken adımları da o senenin ev sahibi hazırlayarak konferansa sunuyor. Elbette ulusal petrol şirketi başkanı olan El-Caber’in iklim liderliği sırasında da önemli adımların atılmasını beklemek hayal olurdu. Ancak bu toplantıdan ciddi adımlar beklemememiz gerektiğini de zaten COP27’de bayrağın BAE’ye teslim edilmesiyle görmüştük. El-Caber de bizleri pek de şaşırtmadı.

COP27’de oldukça önemli bir konu olan kayıp ve zararlar gündeme gelmişti. Yani gelişmiş ülkeler bunca senedir kömür, petrol ve doğal gaz yakarak iklim krizini bu noktaya taşıdılar ancak şu anda zararların kötü kısmı bu krizde pek de suçu olmayan az gelişmiş ülkelerin üstüne yüklendi. Bu ülkeler de zararlarının tazmini olmasa bile bu zararlarının olabildiğince karşılanmasını istiyorlar. COP28’in açılış gününde bir Kayıp ve Zarar Fonu oluşturuldu. Gelişmiş ülkeler de bu fona para koymayı vadetmeye başladılar. Bu ilk bakışta çok güzel bir ilerleme olarak görülebilir ama içinde en az iki ciddi sorun barındırıyor. Öncelikle vadetmek ile gerçekten o parayı götürüp fonu çalıştıracak olan Dünya Bankası’na yatırmak arasında büyük bir fark var. Bu nedenle de ABD iklim elçisi John Kerry sürekli “biz vadediyoruz ama Kongre’nin onayı gerekli” deyip durdu.

İkinci ciddi sorun çok daha önemli bir hususta: En az gelişmiş ülkelerin her sene iklim krizi kaynaklı kayıp ve zararlarının karşılanması için 500 - 700 milyar dolar arası bir finansmana ihtiyaçları var. COP28 süresince bu fonda şimdiye kadar toplanan para sadece 700 milyon dolar oldu, yani gerekenin binde biri ve o da “Kongre’nin onayı gerekli” gibi koşullara bağlı. Bu bağlamda gelişmiş ülkeler bir şeyler yapıyor gibi gözükmek istiyorlar, gerçekte de yaptıkları fazla bir şey yok aslında. Konuşmalardan birinde “şu ana kadar fonda toplanan para miktarı ancak Suudi Arabistan’ın futbol ligine yaptığı para yardımı seviyesinde, bu da gelişmiş ülkelerin bu konuya verdikleri önemi gösteriyor” denildi. Şimdilik futbol en az gelişmiş ülkelerin kayıp ve zararlarından çok daha kıymetli görünüyor.

Bir diğer önemli konu da aslında çoğumuza önemsiz görünse de bu toplantılarda kullanılan dilin gittikçe karmaşıklaşması ve uzman olmayan kişiler tarafından neredeyse anlaşılmaz hale gelmesi. Elbette bunun temel nedeni aslında bir gelişme olmadığını insanlığın gözünden kaçırma çabası. Öyle kelimeler var ki devlet başkanları kullandığında çok fiyakalı duruyor ama arkasını karıştırdığınızda bir ilerleme sağlamaya yönelik olmadığı anlaşılıyor. Son iki COP’da bu konudaki en fiyakalı terim “unabated fossil fuel use”. “Unabated” kelimesinden devletlerin kastı “iklime olan zararı ortadan kaldırılmamış”, ama fosil yakıtları, yani kömür, petrol ve doğal gazı yaktığınız zaman atmosfere karbondioksit salarsınız. Karbondioksit salmadan fosil yakıt yakmanın ise bugün için genel kullanıma açık bir yolu yok. Çok küçük tesislerde bunun denenmesi mümkün ama senede saldığımız 50 milyar ton karbondioksidin ancak binde biri yakalanarak zararsız hale getirilebiliyor. Ama pek çok devlet bu kavramı kullanarak yollarına devam ediyorlar.

Yeryüzünün ihtiyacı olan acilen sera gazı salımlarının azaltılması ve en kısa zamanda da sıfırlanmasıdır. Ancak COP28’de şimdiye kadar gördüğümüz, toplantılar böyle devam edecek olursa, devletlerin ne sera gazı salımlarını azaltmaya ne de gerçekten zarar gören ülkelere yardım etme niyetlerinin olduğu. Bizim gibi sivil topluma düşen de bu konuyu oldukça fazla gündemde tutarak devletlerin bizleri dinlemesini sağlamaktır.

Bu yazı Dünyahali'nde yayımlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder