17 Kasım 2022 Perşembe

COP27'nin ardından

Daha COP27 bitmeden “COP27’nin ardından” isimli bir yazı yazmanın çok mantıklı olmadığının ben de farkındayım. Ama inanın bana, bu yazıyı bir hafta sonra da yazsam çok büyük fark olmazdı. Gene de gelecek hafta bu sözümü yutmaya hazırım.

Tüm ülkelerin toplandıkları bu büyük iklim konferansından kimlere ne sonuçlar çıktı kısaca anlatmaya çalışacağım:

Gelişmiş ülkeler: Bildiğimiz gibi devam edelim, zaten iklim krizi kötüleştiğinde bizim savaşacak kaynaklarımız olacak onun için şimdiden rahatımızı bozacak önemli değişiklikler yapmaya gerek yok. Hem zaten Rusya bizim ekmeğimize yağ sürerek savaş çıkarttı, artık o savaşı bahane ederek hiçbir şey yapmamaya devam edebiliriz. COVID19 kışa biraz canlanırsa işimiz daha da kolaylaşır, hatta Zelensky’e Putin’le görüşmemesini telkin edelim ki bahanemiz biraz daha uzasın. Ayrıca bu fakir ülkeler de bizden para isteyip duruyorlar, onlara para verecek olursak bizim yaşlanmakta olan nüfusumuza bakma imkanımız kalmaz, onların olsa olsa yıkılan binalarını yaparız, daha iyi tarım yapmaları için tohum ve traktör satıp işimize bakarız.

Gelişmekte olan ülkeler: Zenginler bir kez daha sözlerini tutmadılar. Tutmayacaklar da.

Türkiye: Bizim tarihi sorumluluğumuz yok, iklim krizini biz yaratmadık. Neden biz çözmeye çalışalım? Bizim ekonomik istikrar gibi çok önemli bir sorunumuz var, ekonomiyi düzlüğe çıkartmak öncelikli konumuz, iklim değişikliği politikası da ülkemize değer katacaksa, görüşme masasında varız.

Sivil toplum: Bir daha demokratik hakların kısıtlandığı ve üstüne üstlük esnaf tarafından aşırı kazıklandığımız Mısır gibi  bir ülkede yapılacak COP'lara katılmayacağız. Buranın hiç zevki olmadı. Fazla steril ve kontrol altında.

Petrol şirketleri: Yaşasın Mısır, keşke her ülke iklim görüşmelerinde bize kapıları Mısır kadar açsa da bizler yeryüzünü nasıl yapıp da daha beter hale getirebileceğimiz konusunda ülke yetkililerini kandırabilsek.

Al Gore: Ben şimdi size tüm ülkelerin ne kadar karbon saldıkları konusunda ne kadar yalan söylediklerini söylemeyeceğim ama biz öyle bir uygulama geliştirdik ki sizin mahallenin çöplüğünden çıkan sera gazı miktarının bile ne kadar olduğunu görebilirsiniz. Böylece kimse ne kadar salım yaptığını saklayamayacak.

Şirketler: Şimdi burada ne oldu? Bizi etkileyen bir şey yok gibi duruyor ama bu kadar jargonun arasından gerçekte neler olup bittiğini anlamak kolay değil. Biz de gelip konuştuk ama geri döndüğümüzde “bu toplantı sonuçları şirketimizi nasıl etkileyecek?” diye sorsalar verilebilecek bir cevap yok. Sanırım verilebilecek en iyi cevap, en azından Türkiye için, her şey eski tas, eski hamam devam edecek.

Bilim dünyası: Bu zirve sonunda alınan kararlar doğrultusunda küresel sera gazı salımlarının 2030 yılına kadar ortalama olarak yüzde 10,6 artması öngörülüyor. Bu patikada devam ettiğimiz sürece gezegenimizin yüzyıl sonundaki ortalama sıcaklığının da Sanayi Devrimi öncesi döneme oranla 2,2 ila 2,9℃ arasındaki bir miktarda artması bekleniyor. Bunun yaratacağı sorunlarla baş edebilmek için iklime dayanıklı kalkınma modelleri uygulanması ve bu sırada da kırılgan topluluklara öncelik verilmesi gerekiyor.

Ben: Hemen harekete geçmek zorundayız, yeryüzü elden gidiyor. Hem bu ısınmayı durdurmak hem de kendimizi felaketlerden korumak için çabalamamız gerekiyor. Bize bizden başka kimsenin yardım edeceği yok. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder