10 Nisan 2022 Pazar

Yalanlar, yalanlar

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) Birleşmiş Milletlerin iklim değişikliğinin bulunduğu durumu karar vericilere anlatmak için bir araya getirdiği bilim insanlarından oluşur. Bu panel düzenli aralıklarla iklim değişikliğine dair değerlendirme raporları yayımlar. Bu raporlar iklim değişikliğinin bilimsel temelleri, etkileri ve uyum sağlama yöntemleri ile azaltım için yapılması gerekenler şeklinde üç bölümden oluşur. Bu hafta IPCC’nin Altıncı Değerlendirme Raporu’nun Üçüncü Bölümü yayımlandı. Dünyadaki Ukrayna - Rusya savaşı ve ülkemizdeki ekonomik problemlerin yanında bu rapor basında kendisine fazla yer bulamadı. Oysa hepimiz açısından son derece mühim noktalara işaret eden bu raporu okumak ve mümkün olduğunca anlamaya çalışmak geleceğimiz için oldukça önemli.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres aslında raporu sunumu sırasında çok kısa biçimde özetledi: “Bu problemi çözmek için devletler ve şirketler çok şeyler yaptıklarını söylüyorlar ama yapmıyorlar. Onlar yalan söylüyorlar.” Konu bu kadar basit. İnsanları oyalamak için imzalanan Paris İklim Anlaşması Dünya’yı felakete götürecek bir ısınmayı engellemekten çok uzak, dahası ülkeler bu anlaşma bağlamında verdikleri sözleri bile yerine getirmiyorlar. Sözlerini yerine getirmemenin ötesinde insanları uyaranları radikal ve vatan haini olarak nitelendiriyorlar. Gutierres sözlerinin sonuna asıl radikal olanların iklim krizini durdurmak için harekete geçmeyen devletler olduğunu da ekledi.

Yüzde 65’ini karbondioksidin oluşturduğu sera gazlarındaki artış, azalmayı bırakın hızla devam ediyor. Sadece, son on yıl içerisinde artış hızı biraz azalmış gibi görünüyor. Kendi içinde bu bile oldukça iyi bir haber sayılsa da devletlerin ve şirketlerin yavaş yavaş sera gazı salımlarını azaltmalarını bekleyecek zamanımız kalmadı artık. Sera gazı salımları her yıl yüzde 1,3 artarken, ısınmayı 1,5℃’de tutabilmek için yapmamız gereken bu salımları önümüzdeki 8 yıl içerisinde yüzde 43 azaltmak. “1,5℃ o kadar da kıymetli değil, biz 2℃ ısınma ile de idare ederiz” diyorsanız, 2030 yılında sera gazı salımları yüzde 27 azalmış olmak zorunda. Çevrenizdeki kamu kurumlarının ya da özel kuruluşların bu konuda ciddi adım atmasını bırakın, adım attığını görüyor musunuz? Kesinlikle hayır.

İklim krizini engelleyecek adımları atmak günlük hayatımızdan “azıcık” değişiklik yaparak varabileceğimiz bir hedef değil. 1,5℃ hedefini tutturmak için sera gazı salımlarımızı her sene ortalama yüzde 6,7 azaltmak zorundayız. Bir sonraki arabamızın elektrikli olması bu hedefe varmak için yetmez çünkü hala elektrik enerjimizin önemli kısmını kömürlü termik santrallerden sağlıyoruz. “Çocuklar büyüdüğünde daha merkezi bir yere taşınıp her yere yürüyerek giderim” yetmez çünkü bu krizde çocukların büyümesini bekleyecek kadar vaktimiz kalmadı. “Hemen, şimdi” değil, bundan otuz yıl önce harekete geçmiş olmamız gerekiyordu. 

Akılcı çözümler var. Bu çözümler için yeni bir Einstein çıkmasını beklememize gerek yok, ama günlük hayatımızdaki rahatı bir kenara bırakarak birlikte çaba sarf etmemiz gerekiyor. Artık ne eskisi gibi yaşayabiliriz ne de eskisi gibi iş yapabiliriz. Hepimiz dört elle bu çözümlere sarılmak zorundayız çünkü alternatif bugüne kıyasla cehennemi andıran bir dünyada yaşamak olacak.

Bir başka alternatif de gelecekte bulunacak mucizevi çözümlere güvenmek olabilir. IPCC raporu bunlardan da söz ediyor. Mesela bu mucizevi yöntemlerle 2100 yılına kadar atmosferden 1000 milyar ton karbondioksit yakalayıp bunu yerin altında saklarsak 1,5℃’nin altında kalabiliriz. Bu teknoloji var mı? Ben yalancı değilim, var. Senede 10 bin ton karbondioksidi bu yöntemlerle yakalayıp yerin altına gömebiliyoruz. Daha fazlasını yapmaya devletler son yirmi senede büyük kaynak ayırdılar ama ölçeği büyütmek hiç de kolay değil. Hem de bu yöntem en başta daha fazla petrol üretebilmek için kullanılan bir yöntem, yani sakladığımız her bir birim karbondioksit yerine üç birim karbondioksit çıkartacak kadar petrol üretiyoruz. İşte bundan dolayı hepimize yalan söylüyorlar. 

Böyle gelmiş olabilir ama böyle gitmesi hiçbirimizin işine gelmiyor, devletler ve şirketler hariç. Çünkü onlar çocuklarını ve torunlarını değil önümüzdeki üç - beş senede neler kazanacaklarını düşünüyorlar. Yuvamız Dünya için yapılan bu savaşta doğru tarafta durmayı başarmamız ve yalanlara kanmamamız gerekiyor, yalanlar ne denli çekici olsalar da.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder