1 Mayıs 2013 Çarşamba

İklim Değişikliği, Hava Kirliliği ve Ozon Tabakası

İklim değişikliği atmosferde normalde de bulunan karbondioksit gibi sera gazlarının miktarının insan etkisi ile artmasının, iklimin dengesini bozmasına verdiğimiz isimdir. Milyonlarca yıldır dünyanın iklimi, insanlığın geliştiği ılıman dönem ve filmlerden bildiğimiz buzul çağları arasında gidip gelmiştir. Bunun sebebi dünyanın güneş etrafındaki hareketidir. Ilıman dönemlerde karbondioksit miktarı milyonda 280 moleküle (280 ppm) çıkmış, buzul çağlarında ise milyonda 180 moleküle (180 ppm) inmiştir. 180 ppm ile 280 ppm arasındaki bu salınım doğaldır. Ancak; bugün, insanlık yeraltında bulduğu tüm kömür, petrol ve doğal gazı yaktığı için bu sayı 394 ppm'e çıkmış ve her sene de 2-3 ppm artmaktadır. Bu, dünyanın milyonlarca yıldır yaşamadığı anormal bir sıcaklık artışına sebep olmaktadır ve olmaya da uzun süre devam edecektir. 

Hava kirliliği de insanların ve fabrikaların atmosfere saldığı gazlar ve parçacıklardan oluşmaktadır. Burada ana suçlulardan biri gene karbondioksittir(;) ancak iklim değişikliğinin baş suçlusu karbondioksit olsa da hava kirliliğinin suçluları arasında karbondioksit küçük bir yer kaplar. Asit yağmuru diye bildiğimiz temel hava kirliliği olayını yaratan parçacıklar kükürt bileşikleridir ve bu bileşiklerin iklim değişikliği ile alakaları yoktur. Kükürt bileşikleri de karbondioksit gibi özellikle termik santrallerin bacalarından salınırlar ama karbondioksidin aksine bunların bacalardan salınmasını engellemek daha kolaydır. 1970'lerin ortasından itibaren yapılan çalışmalarla atmosferdeki kükürt bileşiklerinin miktarı çok azalmıştır.

İklim değişikliği söz konusu olduğunda ise bu kükürt bileşikleri birim dostumuzdur; çünkü onlar gelen güneş ışığını geri yansıtarak dünyanın fazla ısınmasını engellerler. Bu da 1970'lerden beri hava kirliliğini azaltmaya yönelik yaptığımız çalışmaların aslında iklim değişikliğini arttırıcı yönde bir etki gösterdiği anlamına gelir. Gene de şunu unutmamak lazım, iklim değişikliğinin de hava kirliliğinin de temeli bizim yaktığımız kömür, petrol ve doğalgazdır. Bunları yakmayacak olsak ne hava kirliliği kalır ne de iklim değişikliği.

Ozon tabakasının delinmesinin ne iklim değişikliğiyle ne de hava kirliliği ile alakası vardır. Ozon tabakası yerden 50 km yukarıda bulunur ve bizi güneşin zararlı mor ötesi ışınlarından korur. Bu tabakanın zarar görmesi özellikle cilt kanseri vakalarının artmasına neden olur. Doğal şartlar altında bu tabakanın zarar görmesine imkan yoktur; ancak, tamamen insan yapısı olan bir molekül (CFC) ozona büyük zarar verir. Bu zarar da 1970'lerin ortalarında fark edildiğinden, 1987 yılından itibaren ozona zarar veren bu moleküllerin üretilmesi ve kullanımı tüm dünyada yasaklanmıştır. Ozon tabakası da kendi haline bırakıldığında kendisini tamir etmeye başlamıştır. CFC molekülleri aynı zamanda kuvvetli bir sera gazı olduklarından bunların üretiminin yasaklanması iklim değişikliğinin engellenmesi yolundaki çabalara katkıda bulunmuştur.

Görüldüğü gibi hava kirliliği ve ozon tabakasının delinmesinin iklim değişikliği ile ilgileri vardır, ancak bu ilgi genelde düşünüldüğünden çok daha zayıf bir ilişki olduğundan bu üç konuyu birbirinden ayrı olarak ele almakta fayda vardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder