Son dönemde biraz hafiflemekle birlikte son iki buçuk seneyi çok önemli bir pandemi ile geçirmek zorunda kaldık. Bu konuda iyi haber, COVID19’un Kara Veba kadar öldürücü olmaması ve Kara Veba kadar çok insanı öldürmemiş olması. Bugünlük iyi haber bu kadardı. Kara Veba 1330’ların sonunda Çin’den yola çıktı ve 12 yıl sonra 1349’da Londra’ya ulaştı. Bu hastalık Avrupa’da 50 milyondan fazla insanın ölümüne yol açtı. Bugün ise benzer bir pandemi 12 saatte Çin’den Londra’ya ulaşabiliyor. Biyoteknoloji ve salgınlar hakkındaki bilgilerimiz o döneme göre çok daha gelişmiş durumda, ancak bu hastalıkların yayılma yöntemleri de bizim etkimizle çok daha verimli çalışıyor. Dolayısıyla bugün ve yakın gelecekteki salgınlar konusunda çok dikkatli davranmamız gerekiyor.
Bilim dünyasının en başta gelen dergilerinden birinde yayımlanan bir makaleye göre iklim krizi; su yoluyla bulaşan yaygın virüslerden veba gibi ölümcül hastalıklara kadar, dünya çapında insanların temas ettiği bulaşıcı hastalıkların %58'ini daha da kötüleştirebilir. İnsanlarda görülen 375 salgın hastalığı inceleyen bilim insanları bunlardan 218 tanesinin neden olacağı zararın iklim değişikliği nedeniyle artabileceğini ortaya koydu. Bir de bunun üstüne, iklimle alakası olmasa da küreselleşmenin insani hareketliliği artırmasını ve her sene yeni hastalıkların türemesini ekleyecek olursak sorunun ne derece büyük olduğunu kolayca görebiliriz.
Peki bu hastalıklar iklim krizinden nasıl etkileniyor? Araştırmayı yapan grup bu etkileri dört ana grupta incelemiş.
1. İklimle ilgili yaşanan sorunlar patojenleri insanlara yaklaştırıyor:
Bazı durumlarda, iklim krizinin yarattığı etkiler, tehlikeli patojenik hastalıklar için vektör olarak görev yapan hayvan ve organizma çeşitlerini değiştiriyor. Örneğin, ısınma veya yağış düzenlerindeki değişiklikler, çok sayıda hastalığının vektörü olan sivrisineklerin dağılımını değiştirebilir. Son yıllarda, sıtma ve dang humması gibi sivrisinek kaynaklı hastalıkların salgınlarındaki coğrafi değişiklikler bu iklimsel tehlikelerle ilişkilendirilmiştir. Batı Nil virüsü gibi ülkemizden çok daha uzak coğrafyalarda görülen hastalıklar bile taşıyıcı sivrisineklerin burada da yaşayabilmeleri nedeniyle ülkemizde görünür oldu.
2. İklimle ilgili tehlikeler insanları patojenlere yaklaştırır.
İklim felaketleri ayrıca insan davranış kalıplarını patojenlere maruz kalma olasılıklarını artıracak şekilde değiştirebilir. Örneğin, sıcak hava dalgaları sırasında insanlar genellikle suda daha fazla zaman geçirir ve bu da su kaynaklı hastalık salgınlarının artmasına neden olabilir. Mesela, 2014 yılında kuzey İskandinavya'da yaşanan bir sıcak hava dalgasının ardından İsveç ve Finlandiya'da genellikle balıklarda görülen enfeksiyonların insanlara da bulaştığı ve bu salgının önemli ölçüde arttığı görülmüştür.
3. İklimle ilgili tehlikeler patojenleri artırır.
Bazı durumlarda, iklimle ilgili tehlikeler ya patojenlerin vektörlerle etkileşime girme fırsatlarını artırabilen ya da patojenlerin insanlarda ciddi hastalıklara neden olma yeteneklerini artırabilen çevresel koşullara yol açmıştır. Örneğin; yoğun yağış ve sel nedeniyle kalan durgun su, sivrisinekler için üreme alanı sağlayarak sarı humma, dang humması, sıtma ve Batı Nil humması gibi hastalıkların bulaşmasının artmasına neden olabilir.
Hastalandığımızda ateşimizin çıkmasının nedeni çoğu virüsün yüksek sıcaklıklara dayanıklı olmamasıdır. Yalnız iklim krizi nedeniyle artan sıcaklıklar bu virüslerin de daha yüksek sıcaklıklara dayanıklı olmasını sağlayarak öldürücülüklerini de artırmıştır.
4. İklim krizinin getirdiği felaketler, vücudun patojenlerle başa çıkma yeteneğini zayıflatır.
Bu iki temel yolla oluşabilir. Afetler sonrasında insanlar daha tehlikeli koşullarda yaşamak zorunda kalabilirler. Afet hasarı, kalabalık koşullarda yaşayan ve iyi sağlık koşullarından yoksun olan insanların sayısını artırabilir.
Kuraklık gibi sorunlar yetersiz beslenme yoluyla vücudun patojenlerle savaşma kapasitesini de azaltabilir. İklimsel felaketlerle yaşamak aynı zamanda stresten insan vücudunun bağışıklık tepkisinde bir azalmaya yol açabilir.
Bu felaketler karşısında alınacak en önemli önlem iklim krizini durdurmaya çalışmaktır. Bunu asla unutmuyoruz, ama bu küresel bağlamda herkesin elini taşın altına koymasını gerektiriyor. Oysa salgın hastalıkların önemli bir kısmı bizi yerelde etkiliyor. Bu nedenle de salgın hastalıkların bulaşma yöntemlerini kısıtlayacak önlemleri şimdiden almaya başlamamız gerekiyor. COVID19 bizlere istemeden de olsa büyük boyutta bir pandemiye karşı nasıl savaşmamız gerektiğini kısmen gösterdi. Bundan sonraki senelerde de bu salgınlardaki artışa kendimizi hazırlamak zorundayız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder