1 Ağustos 2022 Pazartesi

Uçurumdan önce son çıkış

İçimizde çoğunlukla geleceğin daha iyi olacağına dair bir ümit var. İçimizdeki ümit azaldığında birilerinin bize geleceğin güneşli olacağını anlatmasını istiyoruz. İşler kötüye doğru gittiğinde de hep o kötülüğün neden bugün ve burada olduğuna dair sebepler uyduruyoruz ve o sebeplere tüm kalbimizle inanıyoruz. Biz inanmasak bile birileri bizim yerimize bu yalanları uydurarak inanmamıza destek oluyor. En azından günlük hayatımızı günlük hayatın kargaşası içinde yaşayıp daha güzel bir gelecek umuduyla yatağımıza yatıyoruz, en azından çoğumuz. Oysa böyle devam edecek olursak parlak bir geleceğin bizleri beklemediğini bugünden görüyor olsak belki de bir şeyleri değiştirebilirdik. Ne yazık ki bize sunulan kolay yalanlara inanıp yaşamaya devam etmek çoğu zaman acı gerçekleri görüp değişmekten daha kolay oluyor çoğunlukta.

Böylesi iç karartıcı bir başlangıç için özür dilerim ama gerisi de sizi çok mutlu etmeyecek. O nedenle isterseniz Matrix filminde olduğu gibi mavi hapı alıp hayatınıza devam edebilir ve yarının bugünden güzel olacağını düşünerek mutlu olabilirsiniz.

Belki siz de hissetmişsinizdir: Dünya’da işler pek de yolunda gitmiyor. Bunun iki temel sebebi var: İlki, biz çok kalabalığız ve bu gezegen bizim yükümüzü artık kaldırmıyor. İkincisine gelince sistemimizin kötü olması ve neredeyse iflas etmek üzere olmasıdır. İyi işleyen bir sistem içinde yaşasaydık aslında yeryüzü ile de barış içinde yaşıyor olacaktık.

Gezegenin sınırlarından daha önce bahsetmiştik. Bilim insanları eğer bu gezegende sürdürülebilir bir biçimde yaşamak istiyorsak dikkat etmemiz gereken unsurları gayet açık bir biçimde ortaya koyuyorlar. Bu sınırların ilki ve belki de en önemlisi iklim krizi ile aşılıyor.

İnsanlık aslında oldukça garip bir tür. Bizim bu derece ilerlemiş olmamızın bir nedeni de değişik ortamlara hızlı adapte olabilmemiz. Sahra Çölü'nden kutuplara kadar çoğu noktada teknolojiye dayanmadan ayakta kalabiliyoruz. Dünya’daki çok az canlı türü bizimle benzer esnekliğe sahip. Ama ne yazık ki teknolojinin yardımıyla ayakta kalmayı becerdiğimiz her yerde yaşamın diğer öğelerinin de var olabileceğini düşünüyoruz. Doğadaki diğer canlılar bizim kadar uyumlu değiller ve onların yaşayabilmesi için iklimin çok fazla değişmemesi gerekiyor. İnsanlığın iklim üzerinde yarattığı değişiklik neredeyse dinozorların çağında düşen meteorun yarattığı etkiye benzer. Yalnız bu etki bir anda değil yıllar içerisinde görüldüğünden bizler her sabah yarının dün gibi olacağına inanarak uyanıyoruz. Oysa doğadaki diğer canlılar bizim gibi kendilerini kandırmıyorlar. Dünya her geçen gün ısınıyor ve diğer canlılar bunu biliyor. 

Neden oluyor bu ısınma? Çünkü biz kömür, petrol ve doğal gaz yakıyoruz. Bunlar yanınca atmosfere karbondioksit gazı yayılıyor ve bu gaz yeryüzünün ısınmasına neden oluyor. 

Başka sebebi var mı? Var, ama karbondioksidin yanında detay sayılır. Diğer tüm sebepleri iyileştirsek bile biz kömür, petrol ve doğal gaz yaktığımız sürece yeryüzü ısınmaya devam edecek.

Peki biz kömür, petrol ve doğal gaz yakmayı bugün bıraksak yeryüzü eski haline dönebilir mi? Hayır. Bugün bu yakıtları yakmayı bıraksak bile şimdiye kadar saldığımız karbondioksidin etkisi yeryüzünü bir süre daha ısıtmaya devam edecek, yani sıcaklık daha da yükselecek. Bir süre sonra, belki torunlarımızın torunları zamanında yeryüzü bir dengeye gelecek ve yavaş yavaş soğumaya başlayacak. Yalnız unutmayın, bu ancak biz bugün kömür, petrol ve doğal gaz yakmayı bırakırsak olacak. Böyle devam edecek olursak geri dönebilmek de yüzlerce değil belki milyonlarca yıl sürecek.

Ama devletler küresel ısınmayı durdurmak için çaba sarf ediyorlar, değil mi? Hayır. Küresel ısınma günlük dertleriniz arasında kaçıncı sıradaysa devletler için de o sırada. Siz ne zaman iklim değişikliğini yaşamınızdaki en önemli problem olarak kabul ederseniz, devletler de o zaman bu problemi ciddiye alırlar. Şu anda dünyadaki hiçbir büyük devlet bu konuda ciddi bir adım atmıyor ve atmayacak da. O nedenle kendinizi kandırmayın.

İklim krizini geri çevirmek mümkün olmasa da durdurmak mümkün mü? Evet, ama yukarıda sözünü ettiğimiz iki problemi çözmemiz gerekiyor. Yani nüfus artışını hızla durdurmamız ve insanları daha fazla şeye sahip olduklarında daha mutlu olduklarına inandıran sistemi bırakmamız gerekiyor. “İmkansız” diyorsanız şunu da kabul edin: Bunu yapmazsak yarın daha güzel bir gün olmayacak.

Teknolojik bir mucize gerçekleşip iklim krizini çözebilir mi? Hayır. Teknolojik mucizeler bile doğanın kanunlarına uyarak çalışır. Evrende enerjinin korunumunu bozacak bir makine yapmamız mümkün değil. Havadan karbondioksit emen bir makine yapmak mümkün mü? Evet. Bu makineyi güneş enerjisiyle çalıştırmak mümkün mü? Evet. Bu makinelerden milyonlarca yapıp Sahra Çölü'nü bunlarla kaplasak sorunu çözer miyiz? Evet. Peki bunu neden yapmıyoruz? Çünkü öncelikle parasını kimse ödemek istemiyor. Hiç emek harcamadan bu makinenin bir de Sahra Çölü'nde çalışmaya başlaması mümkün mü? Kesinlikle hayır. Bugün kömür, petrol ve doğal gaz yakmayı bırakıp yenilenebilir enerji kaynakları ile hayatımızı sürdürecek teknoloji var elimizde, ama faturayı kimse ödemek istemiyor. Bu fatura da aslında öyle ahım şahım yüksek bir fatura değil, her sene yeryüzünde yarattığımız tüm maddi varlığın yüzde beşi sürdürülebilir bir hayat sürmemize yetiyor. Tüm bu kavga o nispeten küçük miktarı vermemek üzerine kurgulanıyor.

Ayrıca bir büyük sorunumuz daha var. Biri parasını verecek olsa havadaki tüm karbondioksidi emip yerin altına gömebilecek bir sistem yapabilir miyiz? Hayır. Çünkü tek derdimiz para ve karbondioksit de değil. Yüzlerce yıldır yeryüzünün kaynaklarını hiç bitmeyecekmiş gibi harcadık ve kaynaklar artık tükenmeye başladı. Lityum, hidrojen ve helyumun ardından evrende oluşan ve oldukça da sık rastlanan bir elementtir. Güneş panellerin ve pillere dayalı bir teknoloji üretmek istediğimizde bolca lityuma da ihtiyacımız var ama lityum kaynaklarımız artık oldukça azalmış durumda. Elektrik iletiminde kullandığımız bakırı bile yakın bir zamanda artık bulamayacak hale geleceğiz çünkü kolay bulunan tüm bakırı çıkarttık ve kullandık. Otomobil endüstrisinin ihtiyaç duyduğu kurşun kısa süre içinde kalmayacak. Tarımda kullandığımız suni gübrenin içeriğinde azotun yanında potasyum ve fosfor bulunur. Bu iki element de yeryüzünde tükenmekte olan iki madendir.

Bu listeyi epeyce uzatmamız mümkün ama ana mesaj sanıyorum oldukça açık. Yeryüzünün bize verdiği imkanları har vurup harman savurduğumuz ve bunu da doğaya zarar verecek sonuçlarla yaptığımız için yolun sonuna doğru yaklaşıyoruz. Uçurumdan önce son çıkışa artık çok yakınız. Ama siz gene de bu gece yatarken petrol fiyatlardaki artışın Rusya-Ukrayna krizi ile ilgili olduğunu, onlar barıştığı zaman gıda fiyatlarının düşüp enflasyonun da tüm ülkelerde çok düşük seviyelerde seyredeceğini düşünerek uykuya dalabilirsiniz. Ne de olsa mavi hap sizi mutlu etmek için icat edildi. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder