1992 yılında Rio’da düzenlenen Yeryüzü Zirvesi’nde üzerinde anlaşmaya varılan önemli konulardan biri Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi'ydi. 1993 yılında yürürlüğe giren bu sözleşmeyi Amerika Birleşik Devletleri hariç tüm dünya ülkeleri onaylamıştır. Ancak Yeryüzü Zirvesi sonunda imzalanan diğer anlaşmalar gibi bu sözleşmenin de yaptırım gücü yoktur. Biyoçeşitlilik konusunda ülkelere yaptırımlar getirecek alt anlaşmaların hazırlanması daha sonra iki yılda bir yapılması planlanan Taraflar Konferanslarına bırakılmıştır.
Bu bağlamda 2000’de imzalanan ilk anlaşma Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi'ne Ek Biyogüvenlik Cartagena Protokolü’dür. Bu protokol, modern biyoteknolojiden kaynaklanan genetiği değiştirilmiş organizmaların bir ülkeden diğerine hareketlerini düzenleyen uluslararası bir anlaşmadır. Ülkemiz de bu protokole taraftır.
2010’da imzalanan diğer anlaşma, Genetik Kaynaklara Erişim ve Kullanımlarından Kaynaklanan Faydaların Adil ve Adil Paylaşımına İlişkin Nagoya Protokolü'dür. Bu protokol Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi'nin üç ana hedefinden biri olan genetik kaynakların kullanımından kaynaklanan faydaların adil ve hakkaniyetli paylaşımının etkin bir şekilde uygulanması için şeffaf bir yasal çerçeve sağlar. Ülkemiz bu protokolü imzalamamış ve ona taraf olmamıştır.
Biyoçeşitlilik Sözleşmesi'nin 2010 yılında Nagoya’da düzenlenen 10. Taraflar Konferansı’nda ayrıca 2011 - 2020 yılları arasındaki dönemde biyoçeşitliliğin korunması için bir stratejik plan hazırlanmıştır. Bu stratejik plan aynı zamanda Aichi Hedefleri adı verilen beş temel amacı içerir. Bu amaçları kısaca şöyle özetlemek mümkündür:
- Stratejik Amaç A: Biyoçeşitliliği hükümet ve toplum genelinde ana akım haline getirerek biyoçeşitlilik kaybının altında yatan nedenleri ele almak
- Stratejik Amaç B: Biyoçeşitlilik üzerindeki doğrudan baskıları azaltmak ve biyoçeşitliliğin sürdürülebilir kullanımını teşvik etmek
- Stratejik Amaç C: Ekosistemleri, türleri ve genetik çeşitliliği koruyarak biyolojik çeşitliliğin durumunu iyileştirmek
- Stratejik Amaç D: Biyoçeşitlilik ve ekosistem hizmetlerinden herkese sağlanan faydaları artırmak
- Stratejik Amaç E: Katılımcı planlama, bilgi yönetimi ve kapasite artırımı yoluyla uygulamayı geliştirmek
2011 - 2020 arasında bu amaçlara ulaşmak açısından önemli bir ilerleme kaydedilmediğini, hatta biyoçeşitlilik açısından bakıldığından yeryüzünün 2011 öncesine oranla daha kötü durumda olduğunu söylememe gerek yok sanıyorum. Her ne kadar biyoçeşitlilik gezegenimizin doğal ve aşılmaması gereken sınırlarından biri olsa da bu konu ne yazık ki iklim krizi kadar gündeme gelmiyor. Gerçi “iklim krizi bu kadar gündeme geliyor da o konunun çözümünde ne derece başarı sağladık?” diye soracak olursanız durumun çok da iç açıcı olmadığını kabul etmemiz gerekir.
Biyoçeşitlilik Sözleşmesi’nin 15. Taraflar Konferansı’nın 2020 yılı sonlarında Çin’in Kunming kentinde yapılması planlanıyordu. Aichi Hedefleri 2011 - 2020 aralığını kapsadığı için yeni bir planın ortaya konulması beklenen bu konferans ne yazık ki pandemi nedeniyle 2021 yılına ertelendi. 2021’de şartlar hala düzelmemiş olduğundan da konferansın biri çevrimiçi ve Ekim 2021’de, biri de yüz yüze ve Nisan 2022’de olmak üzere iki ayrı oturumda yapılması planlandı. Ekim 2021’de tamamlanan oturumda “Ekolojik Medeniyet: Dünyadaki Tüm Yaşam İçin Ortak Bir Gelecek İnşa Etmek” başlığında bir belge ve bununla birlikte 21 hedef üzerinde uzlaşmaya varıldı. Nisan 2022 oturumunda da bu belgenin kabul edilmesi ve uygulamaya konması bekleniyor.
Nisan 2022 oturumundan sonra da biyoçeşitlilik konusuna liderlik etme sorumluluğu iki seneliğine ülkemize geçiyor. Dolayısıyla, Ekolojik Medeniyet Belgesini ve sözleşmenin yeni hedeflerini gelecek aylarda özümseyerek paylaşmak başlıca görevlerimizden biri olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder