6 Ekim 2021 Çarşamba

Paris Anlaşması bize ne değişiklikler getirecek?


Bir sabah kalktığımızda ülkemiz Paris Anlaşmasını meclisten geçirmiş olacak. Bu değişikliğin bizim günümüze nasıl bir etkisi olacak dersiniz? Bu soruya bugün cevap verecek olursak normal bir birey için herhangi bir değişikliğin olmayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bunun temel nedeni de ülkemizin Paris Anlaşması bağlamındaki taahhütlerini zaten yerine getiriyor olmasıdır. Bundan dolayı da herhangi birimize ek bir yükümlülük gelmeyecek.

Yalnız, Paris Anlaşması bağlamında Eylül 2015’te verdiğimiz taahhüdü de iyileştirmemiz gerekiyor. Eylül 2015’te 2030 yılına kadar ekonomimizin her sene ortalama %6.5 civarında büyüyeceğini ve sera gazı salımımızın da buna paralel olarak 2030 yılında 1175 milyon tona çıkacağını söylemiştik. Eğer gelişmiş ülkeler bize maddi destek sağlarlarsa da bu seviyeden en fazla %21 azaltım yapabileceğimizi belirtmiştik. 

Öncelikle aradan geçen 6 sene içerisinde %6.5 ortalama büyümeye ulaşamadığımızı gördüğümüzden, verdiğimiz taahhüdü kolaylıkla yerine getirdik, hem de gelişmiş ülkelerin bize gerekli maddi desteği sağlamamalarına rağmen. Anlaşma şartlarına göre bu taahhüdü iyileştirmemiz gerektiğinden 2030 yılı için öngördüğümüz 1175 milyon ton sera gazı salımından bize maddi destek sağlamasanız da en az %21 azaltım sağlayacağız dememiz çok kolay olur. Bu da Paris Anlaşmasına gayet uygun bir adımdır. Ülkemiz önümüzdeki aylarda Paris Anlaşmasını onaylamanın ötesinde muhtemelen 2053 senesine kadar saldığı sera gazı miktarı ile doğanın emebildiği sera gazı miktarını eşitlemeye karar verdiğini de açıklayacak. Bu kendi başına Paris Anlaşmasını onaylamanın çok daha ötesinde ve çok daha ciddi bir adımdır.

Ülkemizin 2053 senesine kadar “karbon nötr” olmaya karar vermesi bizim açımızdan büyük değişikliklerin gelmekte olduğunun bir göstergesidir. Bugün ülkemiz yaklaşık 500 milyon ton sera gazı salıyor ve ormanlar gibi yutak alanlarımız da 80 milyon ton sera gazı emiyor. Saldığımız bu 500 milyon ton sera gazını önümüzdeki 32 sene içerisinde 80 milyon seviyesine düşürmek ülke ekonomisi açısından dev bir adımdır. Türkiye’nin bu büyüklükte bir adımı Glasgow’da yapılacak olan iklim zirvesinde ortaya koyması zirvenin en çok konuşulacak olaylarından biri olacaktır. Bunun temel nedeni de dünya açısından bu adımın önemli bir iyileşme sağlamasından ziyade zirveden söz edilmeye değecek bir sonuç çıkmayacak olmasıdır.

Konuya bu denli kötümser yaklaşıyor olmamın ardındaki temel neden de senelerdir bu zirvelerde gelişmiş ülkelerin uzlaşmaz tutumlarından dolayı iklim krizini önlemeye yönelik ciddi adımların atılmamasıdır. Geçen hafta içerisinde iklim aktivisti Greta Thunberg’in de Türkçe’ye çevirdiğimizde argoda “laga luga yapmak” olarak adlandırdığı bu görüşme tarzı dünyayı uzun süredir bir felakete doğru sürüklemektedir. Bu zirvede bir sihirli değnek değmişçesine tüm gelişmiş ülkelerin düşünce yapılarını değiştirmelerini beklemediğimizden Glasgow’da da bir ilerleme olmayacağı açıktır. Bundan dolayı artık gençlerin ümitleri ülkelerin kendi ortaya koydukları hedeflerde ve bu hedeflerin iyileştirilmesinde yatmaktadır. Bu bağlamda bakıldığında da ülkemizin 2053 senesi için açıklayacağı hedef diğer ülkelerin önemli kısmının ortaya koyduğu hedeflerden çok daha ileridir.

Yalnız, diğer pek çok ülkede olduğu gibi önemli olan güzel hedefler ortaya koymanın ardından hayal kırıklığı yaratan sonuçlara ulaşmak değil, bu hedeflere giden yolda azimle yürümektir. Bu nedenle inşallah ülkemiz de sadece güzel hedefler koymakla kalmaz ve o hedefleri gerçekleştireceğimiz adımları da bir an evvel atmaya başlar. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder