Başka bir yaşam şekli mümkün. Epey uzun süredir bu şekilde yaşadığımız için bize bundan başka türlü yaşam mümkün görünmüyor olabilir ama inanın bana, mümkün. Bugün size yakın gelecekte gerçekleşecek bir hayalden bahsedeceğim. Bu hayali altı ay önce anlattığımda sanırım benden başkası inanmamıştı ama bugün çoğumuz hoşlanmasak da Mark Zuckerbeg gibi biri de benzer bir hayalin peşine düştü. Hayalin artık bir adı da var: Metaverse.
Şöyle bir olay düşünün: Evinizde oturuyorsunuz, maç vakti geliyor. Üç boyutlu gerçekleştiricinizi kafanıza geçiriyor ve kendinizi bir anda stadyumdaki koltuğunuzda buluyorsunuz. Yanınızdaki koltukta da şehrin öbür ucunda oturan en yakın arkadaşınız oturuyor. Birbirinize dokunmanız “şimdilik” teknolojik olarak mümkün değil ama onu görebiliyorsunuz ve onunla konuşabiliyorsunuz. Üstüne oturduğunuz koltuktan üç boyutlu olarak maçı seyredebiliyorsunuz. Salonunuzdaki koltuktan kalkmadan hem de. Elbette bu maçı gerçekten seyretmenin yerini tutmaz ama iki boyutlu televizyonlarda seyretmekten çok daha zevkli olabileceğini de kolayca hayal edebiliriz. Ayrıca bizi ilgilendiren kısmı da şu: Maç her nerede oynanıyor olursa olsun, kişi başı sadece yaklaşık 300 gram sera gazı salımına neden olarak maçı bu şekilde izleyebilirsiniz.
Bugün baktığımızda bu bir hayal gibi geliyor. Sanal Gerçeklik (VR) gözlükleri daha yeni piyasada dolaşmaya başladı. Bu gözlüklerin öncelikle çok daha fazla gelişmesi ve aynı anda da kulaklık sistemleri ile birleşerek hem görüntü hem de sesi aynı anda taşıması gerekiyor. Bu teknoloji bugün biraz pahalı olsa da birkaç seneye çoğu evde bulunabileceğini hayal etmemiz pek de zor değil. Gerisi sadece yazılıma kalıyor. Burada da son haftalarda anlaşıldığı üzere Mark Zuckerberg ve Facebook göreve talip oluyor. Zuckerberg’in peşinde koştuğu metaverse kavramı tamamen bu ses ve görüntü nakleden cihazları kullanarak sanal bir ortamda dostlarımızla muhabbet edebilmenin yolunu açıyor. Yani, bir grup arkadaş, bu sistemleri taktığımızda birden kendimizi sanal bir odada bulacağız. Herkesin birer kendine benzer avatarı olacak ve o avatarlar bizim gibi konuşup hareket edecekler. Bunu yakın zamana kadar çok filmde izledik. Hatta Bruce Willis’in oynadığı Surrogates’de insanlar evden çıkmayı bırakıp kendilerini andıran robotları kontrol ederek bunu gerçekleştiriyorlardı. Ama amaç sera gazı salımlarını engellemekse maça bizim yerimize avatarımızı göndermek çok kazançlı bir yöntem değil. Bunun yerine Ready Player One’da gördüğümüz sistem çok daha avantajlı. Herhangi bir yerden sanal aleme, yani "metaverse"ye girip oradaki avatarımız sayesinde maçları da arkadaşlarımızla izleyip konserlere de birlikte katılabiliriz.
Bilim kurgu dünyasında son zamanda bunu konu alan çokça eser ortaya çıkmaya başladı. Ay’a gerçekten gitmeden önce de Jules Verne vardı. Dolayısıyla bu kurgular, Mark Zuckerberg gibi elinde çokça yazılım imkanı bulunan bir zenginle buluştuğunda çok yakın zamanda yerimizden kalkmadan dünyayı gezmeye başlamamız hiç de büyük bir sürpriz olmaz diyebiliriz.
Bir de şunu unutmayın, COVID19 ne ilk salgın ne de modern yaşamın son salgını olacak. Bu nedenle de artık bazı ortamlara gerçekten gitmek yerine avatarımızla katılmak tercih edilecek bir çözüm olabilir. Karbon ayak izimizi azaltacağı da kuşkusuz doğru.
O zaman sıra takımlarımızın da karbon ayak izlerini azaltmaya geldi. Eminim çok kısa zamanda onları da içine alacak projelerimizden sizleri haberdar ediyor oluruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder