Genel yaklaşımlarına bakıldığı zaman ABD'de Cumhuriyetçi başkanlar döneminde paraya ve dış ilişkilere fazla, çevre sorunlarına az önem veren bir yönetim tarzı görülür. Demokrat başkanlar yönetiminde de tam tersi.
ABD geçtiğimiz yedi küsur sene boyunca Demokrat bir başkan tarafından yönetildi. Bu süre içerisinde çevreyi ve atmosferi korumaya yönelik çok önemli kararlar alınıp uygulamaya geçildi. Bu kararların önemli biri de iklim değişikliğini önlemek için yürürlüğe girmesine çalışılan Paris Anlaşması'na taraf olmak.
Kasım ayının ilk Salı günü ABD'de başkanlık seçimi yapılacak. Seçilecek olan başkan da Ocak ayının sonunda göreve başlayacak. Bu seçilecek kişi her ne kadar sadece ABD'nin başkanı olacak olsa da ABD'nin dünya politikası ve ekonomisi üzerindeki önemli ağırlığı yeni başkanın da görüşlerini hepimiz açısından önemli kılıyor.
Cumhuriyetçiler'in başkan adayının Donald Trump olması kesinleşti. Seçim çalışmaları sırasında yaptığı değişik konuşmalarla dikkat çeken Trump'ın başkan adaylığı kesinleştikten sonra daha ciddi ve uygulayacağı politikalara yönelik konuşmalar yapması bekleniyor. Adaylığının kesinleşmesinden sonra ilk konuşmasını da petrol endüstrisinin düzenlediği bir konferansta yaptı.
Obama izin vermedi
Trump'ın söyledikleri konusunda bir fikre varmak için üzerinde konuştuğu konunun da temelini bilmemiz gerekiyor. Mesela Trump başkan seçilecek olursa Başkan Obama'nın yapımını durdurduğu Keystone XL petrol boru hattının yapımına izin vereceğini söyledi.
Mayıs ayının başından bu yana Kanada'nın Alberta eyaletinde yanmakta olan büyük araziyi biliyorsunuz. Bu bölgenin hemen kuzeyinde ise büyük katran kumulları bulunuyor. Kanada bu katran kumullarından ham petrol üreterek dünyanın en önemli petrol üreticilerinden biri haline geldi. Ancak esas problem bu üretilen petrolü dünya piyasalarına taşımak, çünkü Alberta Amerika kıtasının neredeyse ortasında yer alan bir bölge. Kuzeyinden taşımak Kuzey Buz Denizi nedeniyle imkansız, doğu ve batısında yaşıyan yerli halklar da bir boru hattı yapılmasına karşı çıkıyorlar. Bu nedenle tek seçenek güneyde ABD'den geçerek Meksika Körfezi'ne inen bir boru hattı kurmak. Bu boru hattının geçeceği bölgedeki insanların rahatsızlıkları da göz önüne alınarak Başkan Obama bu boru hattının yapımına izin vermedi. Bu nedenle de gerek Kanada'da gerekse de ABD'nin iç bölgelerinde petrol üreten üreticiler ürettikleri petrolü ucuz bir yöntemle denizlere ulaştırmayı sağlayamadılar.
Küresel ısınma sonunda Dünya'nın ortalama sıcaklığının iki derecenin altında kalarak insanlığın geleceğini tehdit etmemesi için bu yeni petrol yataklarından petrol üretilmemesi gerekiyor. Ancak Trump ne küresel ısınmanın varlığına ne de küresel ısınmanın insan kaynaklı olduğuna inandığından bu boru hattının yapımına destek veriyor.
İkinci önemli konu Paris Anlaşması
Trump'ın konuşmasında değindiği ikinci önemli konu Paris Anlaşması. Başkan seçilecek olursa Paris Anlaşması'nın yeniden görüşüleceğini söyleyen Trump bu anlaşmanın temeli konusunda yeterli bilgiye sahip değil gibi görünüyor. Paris Anlaşması Dünya'nın sera gazı salımlarının en az %55'ini yapan en az 55 ülke tarafından kabul edilecek olursa yürürlüğe giriyor. Şu anda birçok ülke bu anlaşmayı meclislerinden geçirmek için çalışmalar yapıyorlar. ABD'nin bu noktada yapabileceği sadece anlaşma şartlarını uygulamamak olur ki zaten Paris Anlaşması devletler açısından bağlayıcılığı olmayan bir anlaşma. Ancak Trump kendisine oy verebilecek olan çevre duyarlılığı olan kişileri ürkütmemek için “Paris Anlaşması'ndan çekiliriz” demek yerine yapılması neredeyse imkansız olan “Paris Anlaşması'nın baştan görüşülmesini sağlayacağız” söylemine başvuruyor.
Fakat Trump başkan olsa da bu tür önemli kararları kendi başına vermekte zorlanabilir. Aynı şey hangi demokrat aday seçilecek olursa onun için de geçerli. Bir yandan çevre koruma ile ilgili çoğu kanun uygulamaya başlanmış durumda. Bunları geri çevirebilmek için mahkemelerde uğraşmak, sonunda ise Anayasa Mahkemesi'ne gitmek gerekiyor. Şu anda Anayasa Mahkemesi'nde bir boş üyelik bulunuyor. Bu boş üyelik Başkan Obama tarafından doldurulacak olursa Trump'ın istediği bir değişikliği mahkemeden geçirmesi imkansızlaşır. Öte yandan Demokrat bir adayın başkan seçilmesi durumunda da çevre ve iklim konusunda yerine getirmek isteyeceği sorumlulukları üstlenmek için paraya ihtiyacı olacak. Paranın musluğu ise başkanın değil meclisin elinde ve mecliste de Cumhuriyetçiler çoğunluktalar. Bu bakımdan her ne kadar Trump çevre ve iklim konusunda yapacağını söylediği radikal değişikliklerle dünyanın geri kalanının uykularını kaçırıyor olsa da başkanlığı durumunda söylediği kadar büyük değişiklikleri yerine getirebilmesi oldukça zor görünüyor.
Yazının orijinalini CNNTürk web sitesinde bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder