1 Mayıs 2016'da Kanada'nın Alberta
Eyalati'nde bir orman yangını başladı. Başlangıçta özel veya
önemli bir yangın değildi, ama bu yazının yazıldığı
saatlerde yangın neredeyse üç haftadır devam ediyor ve
yayılıyordu. Bu yangın bize gelecekten bir uyarıdır. Eğer
akıllıysak bu uyarıdan ders alarak Dünya'nın gidişatını
değiştiririz, eğer bu uyarıyı görmezden gelirsek de gelecek
benzer yangınlarla dolu olur.
Alberta Eyaleti Kanada'nın orta
batısında yer alır. Yangının çıktığı Fort McMurray bölgesi
de Alberta Eyaleti'nin kuzey doğusunda bulunur. Dolayısıyla yangın
Kanada'nın neredeyse tam ortasında, belki az batıya doğru bir
noktada başladı denebilir. Çoğumuz bu bölgeyi hayal edecek olsak
soğuk, kar ve buz düşünürüz. Normalde de öyle. Mayıs ayının
başında normal sıcaklıklar bu bölgede 14 derece iken yangının
başladığı sırada bundan tam 20 derece daha yüksek, yani 34
derece civarındaydı. Sene başından bu yana da düşmesi gereken
karı bırakın fazla yağmur bile yağmadığından tüm ormanlık
alanlar alışılmışın çok çok üzerinde sıcak ve kuruydu.
El Nino Pasifik Okyanusu'nun doğu
kıyısında, yani Peru açıklarındaki okyanus sularının
normalden fazla ısınması ile ortaya çıkan doğal bir iklim
olayıdır. Her 2-7 senede bir görülür ve o bölgeden başlayarak
Dünya'nın çoğu yerini etkileyen bir doğa olayına dönüşür.
Dünya'nın atmosferi bir noktada normalden fazla ısınacak olursa
bu ısınmanın diğer çoğu noktayı da etkilemesi doğaldır.
2015-2016 sezonu da önemli bir El Nino olayına tanıklık ediyor.
Bu El Nino olayı da Amerika kıtasının orta bölgelerinde
sıcaklıkların normallerin çok üzerine çıkıp yağışın
azalmasını beraberinde getiriyor. Yüksek sıcaklıklar ve düşük
yağış da Fort McMurray'deki yangının en önemli sebebini
oluşturuyor.
Buraya kadar her şey anlaşılır
halde. Doğal bir olay olan ve zaten görülmesi beklenen El Nino
ortaya çıkıyor ve normal etkisini gösterip sıcaklıkları
arttırıp yağışı düşürüyor ve bu da orman yangınlarına
neden oluyor. Peki bu konunun iklim değişikliği ve gelecekle
alakası ne o zaman?
Öncelikle El Nino Pasifik
Okyanusu'ndaki deniz sıcaklığı ile ilgili bir olgu. Okyanusun
sıcaklığı ne derece yüksek olursa El Nino olaylarının görülme
sıklığı da o denli yüksek olur. Yaşamakta olduğumuz küresel
ısınma sonucu denizlerin ortalama sıcaklığı endüstri öncesi
döneme oranla bir dereceye yakın artmış durumda. Bu artış da
doğal olarak El Nino olaylarının artmasına neden oluyor. Zaman
içerisinde biz kömür, petrol ve doğal gaz yakmaya devam ettikçe
atmosferdeki sera gazlarının oranı artacak, bu artan sera gazları
Dünya'nın daha da ısınmasına yol açacak. Isınan Dünya'da
okyanuslar da ısınacak ve El Nino olaylarının sıklığı da
artacak ve neredeyse devamlı bir El Nino olayı içinde yaşıyor
olacağız. Bu da Alberta'daki yangınların bugün için ender
görünen bir felaket olsa da yakın gelecekte sık görülen doğal
felaketler olmasına neden olacak.
Dünya ne kadar fazla ısınırsa El
Nino olaylarının şiddeti de benzer şekilde artıyor. 1998 yılında
görülen En Nino o zamana kadar görülmüş olan El Nino'ların en
şiddetlisiydi ve Dünya'nın ortalama sıcaklığı o sene için çok
yüksek değerlere çıktı. Ancak 2015 yılında görmeye
başladığımız El Nino 1998 yılındakinden de şiddetli ve bu da
Dünya'daki ortalama sıcaklıkların çok daha yükselmesine neden
oldu. Geçtiğimiz 12 ayın her biri ayrı ayrı tarihte ölçülen
en sıcak ay oldu. Yani küresel ısınma El Nino olaylarının
sıklığını ve şiddetini arttırıyor, artan El Nino olayları da
küresel ısınmanın daha da şiddetli hissedilmesine neden oluyor.
Bu sarmaldan çıkabilmenin tek yolu ise küresel ısınmaya yol açan
sera gazlarının üretimine son vermekten geçiyor.
Ancak Alberta yangını bu denli basit
bir konu değil çünkü yangının merkezinde yer alan Fort McMurray
bir yandan yangından zarar gören yerlerin başında yer alırken
öte yandan bu yangının en önemli sebeplerinden biri olarak
karşımıza çıkıyor. Anlatalım:
Atmosfere saldığımız her
karbondioksit molekülü Dünya'nın iklimini geri dönülmez biçimde
değiştiriyor. Atmosferdeki bu ısınma da doğada bir hasara yol
açıyor. Bu hasarı durdurmanın tek yolu atmosferdeki karbondioksit
miktarını Endüstri Devrimi öncesine, yani milyonda 280 parçacık
(280ppm) seviyesine düşürmek. Bunu yapabilmek için sadece
salımları durdurmak yetmiyor, aynı zamanda aktif olarak
atmosferdeki karbondioksit fazlasını da temizlememiz gerekiyor.
Günün şartları içerisinde bunun imkansızlığının farkında
olduğumuzda karşımıza çıkmış ve çıkacak olan hasarın ne
kadarının kabul edilebilir olduğunu hesaplamamız gerekiyor. Bu
hesaplama sonunda bilim insanları küresel ısınmanın iki derece
ile sınırlandırılması gerektiğini, aksi halde tüm doğanın
geri dönülemez biçimde zarar göreceğini ve insanlığın
geleceğinin tehlikeye gireceğini ortaya koyuyorlar.
Şu anda küresel ısınma bir
derecenin üzerine çıkmış durumda, biz bu hızda fosil yakıt
tüketmeye devam ettiğimiz sürece de yaklaşık 15 sene içerisinde
ortalama sıcaklıkları iki dereceden fazla arttıracak
karbondioksit gazını atmosfere salmış olacağız. İki derecenin
altında kalabilmek için atmosfere en fazla 500 gigaton
karbondioksit daha salma iznimiz var, ondan sonrası geri dönülemez
bir cehennem olacak. Şu anda bilinen ve kullanılan fosil yakıt
rezervleri ise 750 gigaton karbondioksit salınmasına neden olacak
büyüklükte. Yani bu bilinen ve kullanılan rezervlerin bile tümünü
tüketmememiz gerekiyor. Bilinen ve kullanılan rezervler deyince
aklınıza Suudi Arabistan'da açılan petrol kuyusundan fışkıran
petrol gelmeli. Ancak son senelerde petrol şirketleri alışılmışın
dışında petrol kaynakları da bulmaya başladılar. Bu
kaynaklardan biri Kuzey Kutbu'nda denizin dibindeki kayaların
içindeki petrol, diğeri de kumla karışık halde bulunan katrandan
petrol elde edilmesi yöntemi. Bu tür kaynakların toplamı 2000
gigaton karbondioksit salabilecek kadar fosil yakıt içeriyor. Bu
kaynaklara el atacak olursak değil iki derece, beş derece ısınma
ve üstü ile karşı karşıya kalabiliriz. Bu da Dünya'nın
felaketi demek olur.
Fort McMurray, bu katran kumulları
dediğimiz petrol üretiminin en önemli merkezlerinden biri.
Buradaki yangın şu ana kadar katran kumullarına sıçramış
durumda değil, ama bu bölgedeki petrol üretimini tamamen durdurmuş
durumda. İklim değişikliğinin körüklediği bu dev yangının
iklim değişikliğine neden olan petrol yataklarından birini hedef
almış olması belki de doğanın kendini koruma çabası gibi
iyimser bir açıdan da ele alınabilir. Ama şimdilik en büyük
dileğimiz yangının bu katran kumullarına da sıçramaması, çünkü
bu kumullar Arabistan'daki gibi yerin altında değil yüzeyde yer
alıyor ve sıçrayacak bir yangınla aylar, hatta yıllar
sürebilecek bir yangına yol açabilir. Bu yangından atmosfere
salınacak gigatonlarca karbondioksitten bahsetmiyorum bile.
Genelde iklimden bahsederken “bu yaz
şu olacak, bu kış böyle geçecek” türü yargılardan uzak
durmak gerekiyor. Doğadaki hızlı değişiklikler kısa dönemde
bizi yalancı çıkartabilir, ancak uzun vadede korktuklarımızın
doğru çıkma olasılığı oldukça yüksek, gelecek ülkemizde de
bu tür büyük yangınların sıkça görülmesine neden olabilir.
Bundan dolayı bizim de dikkatli olup önlem almamızın vaktidir.
Yazının yayınlanmış halini EKOIQ Haziran 2016 sayısında bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder