6 Eylül 2024 Cuma

Neden elektrikli araçlar daha hızlı yayılamıyor?

Elektrikli arabalar, uzun zamandır temiz ulaşımın geleceği olarak övülse de, çeşitli nedenlerle çekiciliğini kaybetmeye başlıyor. Küresel karbon salımını azaltma çabalarında önemli bir rol oynadıkları halde, elektrikli arabaların enerji verimliliği, ağır bataryaların etkisi ve petrol şirketlerinin tüketici davranışları üzerindeki etkisi gibi konular bu arabaların tam bir çözüm olmaktan uzaklaşmaya başladığını gösteriyor. Elektrikli araçlara yönelimin son zamanlarda neden azalmaya başladığını inceleyelim.

Öncelikle arabalar genel olarak enerji açısından oldukça verimsiz araçlardır. Geleneksel benzinli arabalar, yakıt enerjisinin önemli bir kısmını ısı ve mekanik kayıplar yoluyla boşa harcar, bu da elektrikli arabalara geçiş için önemli bir argüman sunar. Benzinli araçlar benzinin kendilerine verdiği enerjinin en çok %16-18'ini harekete çevirebilirler. Elektrikli araçlarda bu oran %80'in üzerine çıkabilir. Ancak, elektrikli arabalar benzinli arabalara kıyasla daha verimli olsalar da, genel tabloya bakıldığında en enerji verimli seçenek olmaktan uzaktırlar.

Arabaların doğası gereği, toplu taşıma, bisiklet ya da yürüme gibi diğer ulaşım araçlarına kıyasla enerji verimliliği düşüktür. Bunun en önemli nedeni aracın ağırlığıdır. Kolay anlaşılması için bir geleneksel benzinli aracın yaklaşık 1000 kilogram ağırlıkta olduğunu kabul edelim. Bu araç, gene kolaylık açısından, ortalamada 100 kilogram ağırlığında insan taşır, yani 1,5 kişi. Yani motor benzinin verdiği enerjinin en iyi ihtimalle %18'ini harekete dönüştürürken aslında bu enerjinin çoğunu aracı, azını da insanı taşımaya harcar. Harcanan enerjinin insanı taşımaya giden kısmı %2'den azdır. Yalnız, bu mühendisliğimiz yetersiz olmasından ve buna benzer sebeplerden ortaya çıkmaz. %18 çıktı termodinamiğin bir yasasıdır ve elde edebileceğiniz en yüksek verimdir. Mühendislik ve teknoloji bu %18'in en verimli biçimde harekete dönmesini sağlar ki orada da kayıplar olmasın. Elektrikli arabalar, salımları azaltmalarına rağmen, ağır bataryaları nedeniyle hareket etmek için daha büyük miktarda enerjiye ihtiyaç duyar. Bu bataryalar sadece arabanın ağırlığını artırmakla kalmaz, aynı zamanda çevresel olarak zararlı olan lityum, kobalt ve nikel gibi enerji yoğun materyallere bağımlıdır. İnsanları taşımada elektrikli araçlar benzinli araçlara göre 2-3 kat daha verimlidir, ancak bu gene de verdiğimiz enerjinin sadece %5-6'sı insanları taşımaya kullanılır anlamına gelir. Kısacası benzinli olsun elektrikli olsun otomobil son derece verimsiz çalışan bir araçtır.

Bunun üzerine bir de tüketilen elektriğin kaynağı tamamen yeşil değildir. Yani "atmosfere sera gazı salmayalım" düşüncesiyle elektrikli otomobil alıyoruz, ancak tükettiğimiz her kWsaat elektrik enerjisi için gene de 0,435 kilogram karbondioksit salınmasına neden oluyoruz. Bunun detayına girip İstanbul - İzmir arası yolculukta elektrikli ile benzinli araç arasındaki farkı daha net biçimde ortaya koyabiliriz ama ülkemizde ve çoğu ülkede elektrikli araçların cazibe kaybı bu noktadan kaynaklanmıyor, o nedenle konuya devam edelim.

Elektrikli araçların cazibesini kaybetmesinin bir diğer nedeni, petrol şirketlerinin rolüdür. Bu dev şirketler, fosil yakıtların ulaşımdaki hakimiyetini koruma konusunda büyük bir çıkar sahibidir ve elektrikli araçların benimsenmesini caydırmak için yoğun bir şekilde çalışmaktadırlar. Yanlış bilgilendirme kampanyaları finanse etmekten hükümet teşviklerine karşı lobi yapmaya kadar, bu şirketler elektrikli mobiliteye geçişi yavaşlatmak için önemli kaynaklarını kullanır.

Pek çok durumda, petrol şirketleri, elektrikli arabaların menzil endişesi, şarj altyapısı sorunları ve yüksek başlangıç maliyetleri gibi eksikliklerine vurgu yapan reklamlar yapıyorlar. Bu kampanyalar, potansiyel alıcıların mevcut endişelerini kullanarak, elektrikli arabalara geçme kararlarını sorgulamalarına neden oluyor. Temelde petrol şirketleri, pazardaki üstünlüklerini sürdürmek için koordine edilmiş bir strateji kullanıyor ve bu sırada benzinli alternatifleri daha güvenilir gösteriyor.

Elektrikli arabaların önemli dezavantajlarından biri, onları çalıştırmak için gereken ağır batarya paketidir. Elektrikli araç bataryaları hem pahalı hem de ağırdır, bu da aracın genel enerji verimliliğini olumsuz etkiler. Batarya ne kadar büyükse, aracı hareket ettirmek için o kadar fazla enerji gerekir ve bu da elektrikli arabaların daha fazla enerjiye ihtiyaç duymasına yol açar. Buna ek olarak o büyük bataryaları şarj etmek de oldukça uzun sürer.

Bataryaların ağırlığının yanı sıra, maliyeti de ayrı bir sorundur. Batarya fiyatları son on yılda önemli ölçüde düşse de, hala aracın toplam maliyetinin büyük bir kısmını oluşturmaktadır. Bu durum, uzun menzilli elektrikli arabaların genellikle benzinli araçlara kıyasla daha yüksek fiyatlandırılmasına neden olur ve bu da onları ortalama tüketici için daha az erişilebilir kılar.

Bu noktada zamanımızda elektrikli otomobillerin neden gelişmeyeceğini kısaca toparlayalım:

1. Elektrikli otomobillerin geleneksel benzinli otomobillere karşı önemli bir kalite üstünlüğü bulunmuyor.

2. Elektrikli otomobiller toplam kullanım maliyeti bağlamında daha ucuza gelmiyor.

3. Petrol şirketleri elektrikli otomobil kullanımını durdurmak için ellerinden geleni yapıyorlar.

4. Elektrik enerjisinin ağırlıklı olarak fosil yakıtlardan üretildiği günümüzde elektrikli otomobilllerin çevresel kazançları da o denli net değil.

5. Elektrik şebekesindeki gelişme devletin yatırımını gerektiriyor, devletler ise bugünkü ekonomik durumda altyapı yatırımına pek sıcak bakmadıklarından çoğu yerde elektrikli otomobillere tanınan avantajlar azalmaya başlıyor.

Elbette bu maddeler genele yönelik konular. "Benim çatımda güneş enerjim var, arabamı da bununla şarj ediyorum ve sadece günde 30 kilometre kullanıyorum" diyenler vardır. Ya da "elektrik motoru olan arabada 3 saniyede sıfırdan yüze çıkıyorum" diye düşünenler de mutlaka var. "Gidip herkesten daha çevreci ve zengin olduğumu göstermek için en son model elektrikli otomobili ben aldım" diye böbürlenenler kesinlikle vardır. Ancak elektrikli otomobil satışlarının benzinli araç satışlarını yakalayıp geçmesi bu kişilerin desteğiyle değil normal insanların tercihlerini elektrikli araçtan yana kullanmalarıyla olur. Ne yazık ki şu anda çoğu ülkede elektrikli araç satışları istenildiği ölçüde artmıyor ve çok sayıda şirket tüm araçlarını elektrikli üretme hedeflerinden geri dönerek bir kısım araçları elektrikli üretmek, geri kalanda da hibrit araçlara yönelmek yolunu seçiyorlar.

Ülkemiz açısından fazla önemli değil ama Elon Musk'ın politik duruşu da bu konuda kararsız olanları kötü etkilemiş durumda. Şu anda durum elektrikli aracın avantajına ilerlemiyor.

Elektrikli arabaların cazibesini kaybetmesi, enerji verimliliğindeki sınırlamalar, petrol şirketlerinin etkisi ve batarya üretimiyle ilgili çevresel ve etik endişeler gibi karmaşık nedenlere dayanmaktadır. Elektrikli arabalar, sera gazı salımlarını azaltmada geleneksel benzinli araçlara göre iyileştirmeler sunsa da, sorunlarımızın nihai çözümü değildir.

Sonuç olarak, daha sürdürülebilir bir gelecek için bütüncül bir yaklaşım benimsemek, sadece elektrikli arabalara odaklanmanın ötesine geçerek, ulaşım, enerji üretimi ve tüketim alışkanlıklarında daha geniş değişiklikler yapılması gerektiğini gösteriyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder