“Uzmanlardan Kıyamet Buzulu Uyarısı” yazısını son zamanlarda bolca okumaya başladık. Aslında bu cümleyi Google’a yazıp arama yaptığınızda uzmanların epey zamandır aynı uyarıyı yapmakta olduklarını görebiliyoruz. O zaman problem ne? Uzmanlar bizi hep uyarıyorlar da biz dinlemiyor muyuz? Yoksa basın gene bizim ilgimizi çekmenin bir yolunu mu arıyor?
Cevap her ikisi de. Bilim insanları çıkıp “Yeryüzündeki kritik ve büyük buz kütlelerinden biri beklenenden çok daha hızlı eriyebilir” dese çoğunuzun gözünde bardağın içine attığınız buz küpünün erimesinin ötesinde bir resim oluşmaz. Ama “Uzmanlardan Kıyamet Buzulu Uyarısı” dendiğinde dikkatimizi kısa süre de olsa çekmeyi başarıyorlar. Yalnız, aynı uyarıyı aynı cümlelerle üç - dört ayda bir verdiklerinde bu uyarının da fazla bir etkisi kalmıyor ne yazık ki. Öyleyse ne bilmemiz gerekiyor?
Antarktika ve Grönland üzerinde epey kalın birer buz tabakası var. Bu buz tabakaları eridiği zaman yeryüzünün deniz seviyesi bugünkünden 70 - 80 metre daha yüksek olacak. Dikkat ederseniz, “eriyecek olursa” değil, “eridiğinde” dedim. Yani, biz atmosfere o denli fazla karbondioksit saldık ve salmaya da devam ediyoruz ki ısınan atmosfer bu buzulların da eninde sonunda erimesine yol açacak. Ama bugün bilimin tartıştığı konu bu erimenin nasıl olacağı ve ne kadar uzun süreceği. Uykunuz kaçmasın diye baştan söyleyeyim deniz seviyesinin 70 metre yükselip Taksim’in bir ada olduğu günü bizler görmeyeceğiz. Bu epey uzak gelecekte yaşayacağımız bir felaket.
Bilim insanları deniz seviyesinde gelecekte oluşacak yükselmeyi hesaplarken Antarktika ve Grönland’daki buzulların hızla eriyeceğini hesaba katmıyorlar. Belki kenar kısımlarından kopan parçalar deniz seviyesinin azıcık yükselmesine neden olabilir ama iklim krizinin yaratacağı en büyük tehlike bu değil düşüncesindeler. Deniz seviyesinde yüzyılın sonuna kadar beklenen 1 - 2 metrelik artış da aslında ısınan deniz suyunun genleşmesi veya Himalayalar’daki eriyen buzullara dayanıyor, biraz da Antarktika ve Grönland’a. Fizik bilimi genelde böyle çalışıyor. Isınan su genleşiyor, okyanus suyunun sıcaklığı birkaç derece artacağından bu artışın genleşmede önemli bir etmen olacağı ve deniz seviyesindeki artışa neden olacağı düşünülüyor. Himalayalar’daki buzulların üzerine de güneş ışığı düştükçe onları eriteceği hesaplanıyor.
Fakat bu “Kıyamet Buzulu” diye adlandırılan türdeki buzulların bir kötü özelliği var. Bunlar Antarktika ve Grönland’ın denize yakın sayılabilecek tepelerinden denize kadar uzanıyorlar. Bu buzulların kayıp denize düşmesini ise hemen kıyıda ve deniz üzerinde bulunan birkaç yüz metre kalınlıktaki deniz buzları engelliyor. Bu deniz buzları eriyecek ya da kopacak olursa bunların tuttuğu dev buzullar da hızla yokuş aşağı kayarak denize düşebilirler. İşte esas tehlike burada çünkü bilim insanları deniz seviyesinde bu tür bir olay sonucu meydana gelebilecek yükselmeyi normal hesaplarının içine hiç katmıyorlar.
“2050’den bana ne, ben 2021’den sağ çıkmaya bakıyorum” diyenlere söyleyecek bir lafım yok ama “benim çocuklarım 2050’de sağ olurlar” diyenlerimiz için hiç güzel bir haber değil bu. Neyse ki bu tür buzulların erimesi hesaba katmadığımızı bildiğimiz bir olay. Esas hesaba katmadığımızı bilmediğimiz olaylar uykumuzu kaçırmalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder