7 Nisan 2021 Çarşamba

Net Sıfır Ne Ki?

Devletler, 2015 yılında iklim krizine çözüm getirebilmek için, Birleşmiş Milletler Paris İklim Anlaşmasıyla 2°C'nin çok altında, ideal olarak küresel ısınma için sanayileşme öncesi seviyelere göre 1,5°C ısınmayı bir tavan olarak belirledi. Dünya liderleri ayrıca yüzyılın ikinci yarısında sera gazı emisyonlarını dengeleme konusunda anlaştılar. Bu sınır insan faaliyetlerinden yayılan tüm sera gazlarının toplamının net sıfır olmasını öngörüyor. Bu hedefi yerine getirebilmek için, her geçen gün daha fazla ülke, kurum ve şirket “net sıfır” hedeflerini duyuruyor. 

Ülkelerin ve şirketlerin bu bağlamdaki iyi niyetlerini görebilmek güzel, ancak “net sıfır” için yapılan planları karşılaştırmak oldukça zor ve burada kullanılan tanımlar da fazlasıyla gevşek. "Net sıfır" etiketlerinin ardındaki ayrıntılar çok farklıdır. Bazı ülkelerin hedefleri yalnızca karbondioksite odaklanır. Diğer ülkelerin hedefleri tüm sera gazlarını kapsar. Şirketler, yalnızca doğrudan kendi  kontrolleri altındaki salımları dikkate alabilir veya tedarik zincirlerinden ve ürünlerinin kullanımından veya elden çıkarılmasından kaynaklanan salımları dahil edebilir. Bundan dolayı da saha kenarından izleyen bizler için konu çoğu noktada elmalarla armutları kıyaslama noktasına kadar gelebilir.



Konuya daha fazla dalmadan bir noktayı ortaya koymakta büyük fayda var. Şu anda devletlerin ve şirketlerin verdikleri taahhütler ile küresel ısınmayı 2°C'nin çok altında tutmamıza imkan yok. Christiana Figueres son kitabında şu andaki taahhütlerin yerine getirilmesi durumunda dahi Dünya’nın 3 - 3,5°C ısınacağı öngörüsünde bulunuyor. Gerekli olan çok daha sert önlemler almak. Bu önlemlere göre 2°C ısınmanın altında kalabilmek için 2030 yılına kadar gelişmiş ülkelerin sera gazı salımlarını kesmeleri ve gelişmekte olan ülkelerin ise en az yarıya düşürmeleri gerekiyor. Bunu uluslararası ortamda bu açıklıkla konuşmamamız için de sayfaların altına küçük yazı ile şunlar yazılıyor: “Bu azaltımın dünya ekonomisi için ne denli zor olduğunu bildiğimizden, tüm ülkelerin 2050 yılında karbondioksit salımlarını “net sıfır” yapmaları, 2060 yılında da tüm sera gazı salımlarını “net sıfıra” düşürmelerini bekliyoruz. Arada oluşacak olan farkı da şu anda var olmayan ama gelecekte keşfedileceğini umduğumuz karbon tutma ve saklama teknolojileri ile kapatmayı umuyoruz.” Kısaca, dünya ekonomisi zarar görmesin diye azaltım planları çok sert uygulanmayacak ve umutlar var olmayan bir teknolojiye bağlanacak. Bunu şimdilik bir kenara bırakalım isterseniz, çünkü konumuz “net sıfır”. 

“Net sıfır” kavramından bilim insanlarının anladıkları şu: Atmosferdeki sera gazlarının oranı bağlamında Dünya için tehlikeli sınırı epey zaman önce geçtik. Şimdi ülkelerin saldıkları sera gazlarının toplamı ile ormanların emdiği vs. sera gazlarının toplamı sıfır olacak olursa kurtulma şansımız olur. Çünkü dünyadaki en büyük karbondioksit yutağı okyanuslarda bulunur ve biz karadaki net salımımızı sıfır yaparsak okyanuslar orta ve uzun vadede atmosferdeki karbondioksidi emerek eski haline döndürme şansına sahip olurlar.

Gelelim “net sıfır” söylemine: Avrupa Birliği “net sıfır” dediği zaman bu “net sıfır” Çin’in “net sıfır” kavramı ile aynı mı? Öncelikle neyi sıfırladığımızı sorgulamamız gerekiyor. Karbondioksidi mi yoksa tüm sera gazlarını mı? Karbondioksidi sıfırlamak diğer sera gazlarını sıfırlamaktan çok daha kolay olduğundan çoğu ülke “net sıfır” ile karbondioksit salımlarını sıfırlamayı kabul ediyor.

Eğer sera gazı salımlarını sıfırlamaktan bahsediyorsak bu, sera gazlarının hiç salınmaması anlamına geliyor. Oysa “net sıfır” tam olarak bu değil. Saldıklarımızla yutakların emdiklerinin farkını almamız gerekiyor. Peki, yutakların ne kadar sera gazı emdiklerini doğru hesaplıyor muyuz? Mesela bir ağaç diktiğimiz an o ağacın 20 sene boyunca emeceği karbondioksidi mi hesaba katıyoruz yoksa o sene emeceği karbondioksidi mi? Hesabımız içerisinde enerji verimliliği ne kadar yer tutuyor? Mesela 1 milyon kişinin araba ile işe gitmesi yerine toplu taşıma kullanmasını yutak olarak mı hesaplıyoruz?

Daha da kötüsü, ülkemizde hiç azaltım yapmadan Afrika’daki bir ülkede diktiğimiz ağaçları mı yutak olarak kabul ediyoruz? Hatta daha da ileri gidelim, bu diktiğimiz ağaçların emdiği karbondioksidi çifte muhasebe yöntemiyle hem Afrika’daki bir ülke hem de ağaçları diktiren ülke yutak hesaplarına kullanıyor olmasınlar?

Kısacası bu “net sıfır” konusu kötü niyetli kullanıma çok açık bir konu. Tabii, daha herhangi bir azaltım hedefi belirlememiş bir ülkenin vatandaşları olarak başka ülkelerin azaltım planlarını eleştirmek büyük ihtimalle bizlere düşmeyebilir, ama o konuda da uğraşlarımız devam ediyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder