15 Mart 2021 Pazartesi

Karbon kredisi nasıl çalışabilir?

Başlamadan şunu söylemeliyim: Ben ekonomist değilim. Ekonomi bilgim aldığım mikroekonomi ve makroekonomi dersleriyle sınırlı, onun üzerinden de hatırlayamayacağım kadar uzun süre geçti. O nedenle ekonomi konusunda benim anlamadığım ya da bilmediğim bir şey olursa şimdiden özür dilerim.

Hatırladığım kadarıyla mikroekonomide bir şeyin fiyatı o şeye ne kadar talep olduğu ve o şeyden ne kadar bol bulunduğunun dengesiyle belirleniyordu. Yani herkesin istediği ama hiç bulunmayan bir şey çok pahalı; her yerde insanların istemediği kadar bol bulunan şeyin fiyatı da ucuz oluyordu.

Şimdi bunu ülkemizdeki karbondioksidin fiyatına uygulayalım: Havaya istediğimiz kadar bol karbondioksit salabiliyor muyuz? Evet. Bu saldığımız karbondioksidi satın almak isteyen kimse var mı? Hayır. O zaman benim vatandaş mantığım “Havaya saldığımız karbondioksit bedavadır.” diyor. Bedava olan bir şeyin de ticaretinin olması mantıklı değildir. Bir metanın ticaretinin yapılabilmesi için bir fiyatı olması gerekir.

Peki, karbondiokside ülkemizde nasıl fiyat biçebiliriz? İçinde yaşadığımız koşullarda fiyat biçemeyiz çünkü karbondioksit salmak tamamen serbest. Paris Anlaşması’nı meclisten geçirsek fiyat biçebilir duruma gelir miyiz? Gene de hayır. Çünkü Paris Anlaşması için verdiğimiz Niyet Beyanı’na göre 2030 yılına değin karbondioksit salımlarımızı 1990 seviyesinin 6 kat üzerine çıkartabiliriz, yani karbondioksit salmak gene de serbest olacak. “O zaman şu andaki koşullarda ne karbondioksidin bir fiyatı ne de ticareti olabilir” diyorsanız, kesinlikle haklısınız. Bu nedenle de karbon kredisinden bahsetmek abes olmasa da abese yakın bir konudur.



“Eee ama İBB Hindistan’a 1 milyon 625 bin ton karbon kredisi satmış, o nasıl oluyor o zaman? Hani serbestçe havaya salabildiğimiz karbonun bir fiyatı olamazdı?” derseniz, işin özünde haklısınız, ama gerçek tam da öyle değil. Diyelim siz içinizi rahatlatmak istiyorsunuz. Geçen sene uçakla Maldivler’e gidip geldiniz ve bu nedenle saldığınız karbondioksit nedeniyle vicdanınız rahat değil. Yan komşunuz da size dedi ki, “Ben çatıya yeni bir güneş paneli koydum ve bu sayede doğal gaz harcamamı %68 kıstım, istersen aradaki farkı sana satabilirim.” Aranızda el sıkıştınız ve komşu size salmadığı 2 ton karbondioksidi 10 TL’ye sattı. Sizin vicdanınız rahatladı, komşu da 10 TL kazandı. (Bu arada, 10 TL farazi bir miktar değil, yukarıda İBB’nin Hindistan’dan aldığı tutara denk geliyor.) Peki bu gerçekten işe yaradı mı? Yani atmosfere daha az karbondioksit salınmasını sağladı mı? Hayır. Komşu siz alsanız da almasanız da zaten 2 ton daha az karbondioksit salacaktı. Siz de zaten Maldivler’e giderek bolca karbondioksit saldınız. Dolayısıyla olan sizin vicdanınızı rahatlatmak için verdiğiniz sadaka boyutunda bir paradır ve sonuçta da iklim değişikliğini durdurmaya yönelik bir işlem yapılmamıştır.

Ülkemizde karbon piyasasına doğru hazırlık çalışmaları yapılsa da bu çalışmaların sonucunda oluşturulacak bir karbon piyasası sizinle komşunuz arasındaki alışverişin ötesinde atmosferdeki karbondioksit miktarının azaltılmasına yönelik bir rol oynamayacaktır. Çalışır bir karbon piyasasına sahip olabilmek için birincil ihtiyacımız gerçekçi bir karbon fiyatlamasıdır. Gerçekçi bir karbon fiyatı da ancak devletlerin Paris Anlaşması’nın ana hedefini ciddiye alarak bu yolda çaba sarf etmeleri ile gerçekleşebilir.

Bu bağlamda tüm dünyada yaklaşık 500 - 1000 milyar ton arasında karbondioksit eş değeri sera gazı salım yapma hakkımız kaldı. Bunun ötesinde negatif karbon teknolojileri büyük ölçeğe kısa vadede çıkamayacakları için gerçekçi değildir. Bundan dolayı da ülkeler yaklaşık 750 milyar tonluk bir karbon bütçesini aralarında bölüşürler ve herkes taşın altına elini koyar. Ülkemize de muhtemelen buradan 7.5 milyar tonluk bir karbon bütçesi düşer. Şu anda senede yaklaşık 500+ milyon ton karbondioksit eş değeri salım yaptığımızdan bu bütçe bize 13 yıl yeter. Yani böyle devam edersek 13 yıl sonra net karbon salmayan bir ülke olmak zorundayız. Hemen azaltmaya başlarsak bu süre 13 seneden 20 seneye ya da 30 seneye uzayabilir. Diyelim bu bütçeyi 30 sene içinde kullanıp 2050 senesinde net sıfır karbon salan bir ülke haline gelmeye karar verdik. İşte o zaman karbondioksit salmamak az bulunan ve aranan bir beceri olur. Bu da karbondioksit salmadan iş yapabilmenin bir avantaj olarak fiyatı olmasına neden olur. Ederi olan bir şeyin de ticareti yapılabilir.

Kısacası, karbonun ülkemizde bir fiyatı olabilmesi için öncelikle ülkemizin bir karbon bütçesini ve buna bağlı olarak da net sıfır karbon salacağı seneyi belirlemesi gerekir. Bu iki nokta kanun hükmünde yürürlüğe girmeden de karbon piyasası vicdanınızı rahatlatmanın ötesinde bir fayda sağlamaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder