Orijinal yayın: 24.08.2010 T24 İnternet Gazetesi
İklim değişikliği alanında son zamanlarda sık duymaya başladığımız sayıların başında 350 geliyor. Bu sayıya yönelik eylemler düzenleniyor ve gruplar kuruluyorsa bu sayının öncelikle ne olduğunu sonra da neden bu kadar önemli olduğunu açıklamamız gerekiyor.
Eğer yazının gerisini okuyacak vaktiniz yoksa kısa özeti: Atmosferdeki karbondioksit miktarı arttıkça dünyanın atmosferi de ısınıyor. Bugün için dünya atmosferindeki karbondioksit miktarı milyonda 393 parçacık (393ppm) ve bu miktar her sene 3ppm artıyor. Atmosferdeki karbondioksit miktarı bugün için ciddi iklim değişikliğine sebep olduğu ve bunun etkileri görülmeye başlandığı için bu miktarı acilen azaltmamız gerekiyor. Azaltacağımız nokta için kendimize koymamız gereken hedef de 350ppm. Eğer acilen bu atmosferdeki karbondioksit miktarını bu seviyeye indirmeyecek olursak iklim değişikliğinin kötü etkileri her geçen gün artarak dünyadaki hayatı tehdit etmeye başlayacak.
Şimdi gelelim uzun versiyonuna: Son 600.000 yıl boyunca dünya altı buzul çağı geçirdi. Buzul çağı sırasında atmosferdeki karbondioksit miktarının 180ppm’e indiği, buzul çağlarının arasındaki ılıman dönemlerde de 280ppm’e çıktığı artık tartışılmayan bilimsel bir gerçeklik. Buzul çağları sırasında dünyanın sıcaklığı şimdikinden 5-10 derece düşük olduğuna göre atmosferdeki karbondioksit miktarındaki 100ppmlik bir değişikliğin iklim anlamında ne gibi bir değişikliğe de sebep olacağını öngörmek hiç de zor değil.
Endüstri Devrimi sırasında 280ppm olan karbondioksit miktarı bugün 390ppm seviyesini aştığına göre bunun getireceği global ortalama sıcaklık artışının da benzer seviyelerde olacağı kabul edilebilir. Buzul çağları ile bugün arasındaki temel fark buzul çağlarının başlaması veya bitmesi ile karbondioksit miktarındaki değişmenin binlerce yılda meydana gelmesi. Bunun getirisi de sıcaklık farklılıklarının binlerce senelik bir zaman yayılması. Günümüzde ise bu karbondioksit artışı birkaç yüz yılda gerçekleşmiş olduğu için iklim sistemi tepki vermeye daha yeni yeni başlıyor. Ancak sistem tepki vermeye bir kez başladı mı, o noktadan sonra karbondioksit miktarını hızla düşürmemiz de bir işe yaramayacak, çünkü sistemin bu değişime tepkisi gene yavaş olacak. Dolayısıyla bizim olabildiğince hızlı bir şekilde atmosferdeki karbondioksit miktarını tehlike seviyesinin altına indirmemiz gerekiyor.
Buradaki temel sorun tehlike seviyesinin ne olduğuna karar verme aşamasında yaşanıyor. Bir yandan 280ppm seviyesinin aslında güvenilir tek seviye olduğunu kabul edecek olursak hemen bugün karbondioksit salımımızı neredeyse sıfıra indirmemiz lazım, bu da endüstrinin bize sağladığı nimetleri hemen bir kenara bırakmak demek. Diğer yandan gelişmiş ülkelerin teklif ettiği gibi karbondioksit miktarını 550ppm seviyesinde sabitlemeye çalışacak olursak, endüstrinin nimetlerinden yararlanmaya devam edeceğiz ve yavaş yavaş gerekli dönüşümü yaparak karbondioksit salmayı bırakacağız.
Karar noktasında en önemli bilimsel adım 2008 yılında başta James Hansen olmak üzere pek çok önemli iklim bilimcinin yazdığı Target Atmospheric CO2: Where Should Humanity Aim? (Atmosferdeki CO2 hedefi: İnsanlık nereyi hedef almalı?) makalesiyle atıldı. Beni ilk okuduğumda içinde bilimsel bir şey yok diye düşündürten bu makale özellikle iklim değişikliği alanında çalışan aktivistlerden çok olumlu bir tepki aldı çünkü ilk defa somut bir hedef belirleniyor ve bu hedefe ulasmak için de bir takvim ortaya konuyordu. 350 hareketinin başlangıcı bu makale oldu. Çünkü konu ve hedef gayet basitti, biz bilimciler konuyu anlaşılmaz hale getiriyorduk, endüstri şirketleri ve politikacılar da bu anlaşılmazlıktan faydalanarak 550ppm gibi zaten tutmayı düşünmedikleri, ama tutsalar bile bizi felakete götürmesi neredeyse kesin sözler veriyorlardı. Hansen makalesi herkesin anlayacağı bir şekilde konuyu ortaya koydu. Fazla bilgiye, istatistiğe, grafiklere veya herhangi bir analize gerek yok, konu gayet basit: Endüstri Devrimi’nden bu yana atmosferdeki karbondioksit seviyesi 100ppm arttı. Eğer hemen önlem almayacak olursak bunun bize getireceği +5 derecelik global ortalama bir sıcaklık artışı olacak. 1700’lerden bu yana olan bir derecelik sıcaklık artışı bile dünya üzerinde ciddi iklimsel değişikliklere sebep olduğuna göre hiçbirimiz +5 dereceyi görmek istemeyiz.
Bu sebepten en kısa sürede, en geç 2015 yılına kadar atmosfere saldığımız karbondioksit miktarını kontrol altına alıp 2050 yılından önce de %80’e varan oranlarda azaltmamız gerekiyor. Ancak böylesi bir tarz ortalama sıcaklık artışını +2 derece civarında tutup felaket senaryolarıyla başbaşa kalmadan hayatımızı geçirmemize olanak tanıyabilir ve inanın bunu yapmak çok da zor değil, yeter ki isteyelim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder