Orijinal yayın: 15.12.2010 T24 İnternet Gazetesi
Bu hafta sonunda havalar biraz serinledi de kışa girdiğimizi fark ettik. Kabataş'da deniz kıyısında oturanların sayısında ciddi azalma var, bu da benim bu havaların tüm kış sürmesi ve bol bol kar görmemize dair umudumu arttırıyor.
Bu hafta bir öğrencimin bulduğu iki makaleyi okudum ve benzer zamanlarda yayınlanmış olan bu iki makalenin nasıl olup da böylesi ters bilgiler içerebileceğine şaştım, bunları da sizinle paylaşmak istedim.
İlki Yrd. Doç. Dr. Osman Peker ve Yrd. Doç. Dr. Mustafa Demirci'nin “İklim değişikliğinin bilim ve ekonomi perspektifinden analizi”. Peker ve Demirci temelde “... iklim değişikliği sorununun formülasyonundaki doğal değişkenlik, su buharı, güneş etkisi, aerosoller, bulut oluşumu, okyanus sirkülasyonları, ve iklim geribildirimleri gibi belli başlı belirsizlikler hakkında yeterli veri toplanmadan ve fiziksel süreçler anlaşılmadan politika analizinin temeli olacak güvenilir modeller oluşturmak olanaklı değildir. Nitekim, geleceği tahminde kullanılan hiçbir model bilimsel olarak ispat edilemez ve hiçbiri geçmiş sıcaklıklarda belli düzeltme ve tahminler yapmaksızın tekrarlanması olanaklı görünmektedir...” demektedirler. Yani iklim sistemi içeriğinden dolayı kaotiktir ve bu sebeple de doğru biçimde modellenmesi olanaksızdır ve bu modeller baz alınarak politika oluşturulamaz.
Diğer makale ise Yrd. Doç. Dr. Mehmet Özel ve Yrd. Doç. Dr. Selim Kılıç'ın “Avrupa Birliği iklim politikaları ve karar almada oyun teorisi yaklaşımı”. Özel ve Kılıç da “... her ne kadar iklimdeki değişimin hızı ve büyüklüğü konusunda uzlaşma sağlanamamışsa da, bir değişimin olduğu kabul edilmektedir. IPCC raporlarının da belirttiği gibi, küresel iklim değişikliğinde insanın önemli bir rolü bulunmaktadır” diyerek ilk makalede verilen temele tamamen zıt bir yaklaşım sunmaktalar.
Daha sonra bu iki makale de değişik açılardan iklim değişikliğinin ekonomi üzerine etkilerini irdeliyorlar. Önce ilk makaleyi okurken aklıma takılan basit bir sorudan başlamak istiyorum: Madem iklim değişikliğinin varlığından böylesine emin değiliz, o zaman neden bu olması şüpheli olan değişikliklerin ekonomi üzerine etkilerinden ve bu etkilerin giderilmesi üzerine kurgulanan Kyoto Protokolü'nün mekanizmaları üzerine kafa yoruyoruz?
Ama daha önemlisi, iki farklı üniversiteden benzer alanda çalışan dört akademisyen arkadaş nasıl oluyor da aynı konu üzerinde böylesi zıt iki görüşe sahip olabiliyorlar? Hep üzerinde durduğumuz temel bir gerçeklik var, 1896'da Arrhenius bir tüpün içine doldurduğu karbondioksit gazından kızılötesi ışımanın geçmeyeceğini gördüğünde aslında iklim değişikliği konusunda temel tüm itirazları da sonlandırmış oldu. Bilimde bazı konular tartışılabilir ama tartışılmayacak bir gerçeklik, atmosferin sıcaklığındaki artışın atmosferdeki karbondioksit miktarına bağlı olduğudur. Karbondioksit miktarı artarsa sıcaklık da artar, bunun tartışılacak bir tarafı yok. Ama “ne kadarlık bir karbondioksit artışı ne kadarlık bir sıcaklık artışına sebep olur?” diye soracak olursanız, çeşitli bilim adamlarından çeşitli cevaplar alabilirsiniz. Bu bilim alanında iklim değişikliği ve bunun karbondioksitle bağlantısı konusunda şüpheler olduğundan değil bu bağlantının sonuçlarının ne kadar ağır olabileceği konusundadır.
Peki nasıl oluyor da üniversite hocaları bile bu alanda böylesi yanılgılara düşebiliyorlar? Aslında bu soruya Peker ve Demirci'nin makalesinde ilginç bir yaklaşım buluyoruz: “... kimi görüşler, iklim biliminin siyasi gücün etkisi altında kaldığını ve dolayısıyla, elde edilen bulguların güvensiz olduğunu dile getirmektedir. Bu açıdan bakıldığında, iklim bilimi son derece karmaşık ve kuramsal temelleri zayıf görünmektedir.” Yani iklim bilimciler siyasetçilerin baskısıyla veya maddi zorlamasıyla onların öngördüğü şekilde bilim yapıyorlar. İşte bu nokta gerçekte olanların tam tersini ortaya koyuyor. Tüm dünyada iklim bilimciler siyasetçiler sayesinde değil siyasetçilere rağmen bilim yapmaya uğraşırlar. Bunun tam tersi olarak iklim değişikliği karşıtlarının maddi kaynakları siyasetçileri etkilemek için daha kolay mobilize edilebildiği için paranın satın alabildiği iklim değişikliği karşıtı bilimciler yaratmak da mümkün olabilmektedir. Bu sebepten de bugün çevrenizde iki tür iklim bilimciye rastlayabilirsiniz, bir grup kısıtlı kaynaklar içinde bilim üretmeye çalışan gerçek bilimciler bir diğer grup da çalışmalarını sürdürmek için lobilerden güçlü destek sağlayan ve temelde bu lobilerin yayın organlarında hakemsiz yayınlar yapan bilimcilerden oluşmaktadır. Bu sebeple, iklim değişikliği hakkında gerçek bilgilere sahip olmak istiyorsanız, Nature ya da Science gibi tüm dünya çapında saygı duyulan bilimsel dergilerde yayınlananları takip etmeye çalışın, kendi gözlerinizle görün hangi tarafın gerçek bilim yaptığını ve uydurulan safsatalara kanmayın.
1. O. Peker ve M. Demirci, Süleyman Demirel Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Y. 2008, C. 13, S. 1 ss. 239-251.
2. M. Özer ve S. Kılıç, Niğde Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Aralık 2008, Cilt: 1, Sayı: 2, ss. 49-69.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder