22 Mayıs 2025 Perşembe

Elektrikli Araçlar da Bizi Kurtaramayacak

Sürdürülebilir mobilite denildiğinde çoğumuzun aklına artık otomatik olarak elektrikli araçlar geliyor. Fosil yakıtla çalışan araçların yerini alan bu sessiz makinelerin, gezegenimizi kurtaracağına inanmak istiyoruz. Ancak burada durup derin bir nefes almalı ve şu soruyu sormalıyız: Gerçekten daha sürdürülebilir bir geleceğe mi gidiyoruz, yoksa sadece daha "yeşil" görünen bir illüzyonun parçası mıyız?

Elektrikli araçlar karbon salımlarını azaltıyor, evet. Ancak bu araçların üretim süreçleri, özellikle batarya üretimi, oldukça enerji yoğun ve çevresel etkileri hafife alınamaz. Lityum, kobalt, nikel gibi madenler dünyanın başka köşelerinde çıkarılıyor, çoğu zaman çevre felaketlerine ve insan hakları ihlallerine yol açıyor. Yani sadece egzozdan duman çıkmıyor diye kendimizi temiz sanmak, kendi yalanımıza inanmaktan başka bir şey değil.

Dahası var. Bugün dünyada üretilen elektrikli araçların büyük kısmı, içten yanmalı motorlu araçların tasarımını birebir kopyalıyor. SUV’lar, dev bataryalı lüks arabalar, yüksek hızlara çıkabilen makineler… Neredeyse hepsi tek kişilik kullanıma göre tasarlanmış. Aynı kaynak tüketimi, aynı altyapı gereksinimi, aynı trafik sorunu… Sadece bu kez duman değil, sessizlik içinde ilerliyoruz.

Peki neden böyle oluyor? Çünkü mobilite politikaları hâlâ büyük ölçüde otomotiv devleri ve onların arkasındaki petrol şirketleri tarafından şekillendiriliyor. Bu şirketler, bireysel araç sahipliğini sona erdirecek çözümlerden—örneğin toplu taşımaya, bisikletli ulaşım altyapısına ya da yürüme dostu kent tasarımlarına—gerçek anlamda bir tehdit olarak korkuyorlar. O yüzden sürdürülebilirlik kelimesini sahiplenip, onu yine kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyorlar.

Bu noktada bir tercihle karşı karşıyayız. Ya onların çizdiği çerçeve içinde "sözde" sürdürülebilir araçlar üretip tüketmeye devam edeceğiz ya da cesur bir adım atarak mobiliteyi baştan düşüneceğiz. Daha az araçla, daha az enerjiyle, daha az alan kaplayarak nasıl hareket edebiliriz? Asıl sorumuz bu olmalı.

Unutmayalım, sorunun kaynağını teknolojik bir makyajla sürdürülebilir hale getiremeyiz. Elektrikli SUV’lar, doğa dostu gibi görünse de, aslında doğaya aynı ölçüde yabancı. Sürdürülebilirlik, yalnızca enerjiyi nasıl ürettiğimizle değil, hareket etme biçimimizi nasıl organize ettiğimizle ilgilidir.

Belki de artık arabaları değil, soruyu değiştirmeliyiz: Gerçekten bu kadar çok araca ihtiyacımız var mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder