26 Ocak 2025 Pazar

Los Angeles'da Neler Oldu?

2025 Ocak ayının başından itibaren Los Angeles’da; ülkemizde İstanbul, Ankara ve İzmir dışındaki büyük şehirlerimizin alanı büyüklüğünde bir bölge yandı. Bu yangınlar sonucunda meydana gelen maddi hasarın en az 250 milyar dolar civarında olduğu düşünülüyor. Neyse ki bu kadar büyük bir alanın yanmasına rağmen can kaybı çok fazla değil. Peki, bu yangınlar neden çıktı?

Her çıkan yangında kafamızda bir soru işareti oluyor: “Bu yangını birileri mi çıkarttı?” Modern bilimin temeli 14. yüzyılda yaşamış Ochamlı William adında bir İngiliz filozofa dayanıyor diyebiliriz. Ockhamlı William çok temel bir prensibi ilk defa ortaya koymuş: Bir olayı tüm yönleriyle açıklamak için gereken en basit çözüm bilimsel olarak seçmeniz gereken çözümdür. Sosyal medya kullanımının artmasıyla birlikte komplo teorilerinde de ciddi bir artış gözleniyor. Ne yazık ki çoğu kişi Ockhamlı William’ı tanımadığı için bu basit prensibi de göz ardı ediyor. Yani, Los Angeles’a 1 Ekim 2024 ile 7 Ocak 2025 arasında hiç yağmur düşmezse, insanların günlük yaşamlarında normal olarak yaptıkları yanlışlar şehrin önemli kısmının yanmasına yol açabilir. Kışın yakılan bir şömineden çevreye saçılan bir kıvılcım, dikkatsiz birinin arabanın camından sönmemiş sigara izmaritini dışarı atması ve buna benzer nice hata bu yangınların çıkmasına neden olmuş olabilir. Ha, bu yangınları kötü niyetli biri de çıkartmış olabilir, ama ilk iki ihtimal çok daha olası duruyor bana.

Bu kadar kuru bir ortam yetmezmiş gibi bir de hızı zaman zaman saatte 120-130 kilometreyi bulan rüzgar, yanan alanlardan kıvılcımları oldukça uzak mesafelere taşıdı. Yangının bu derece hızlı yayılması da itfaiyelerin çaresiz kalmasına yol açtı. İtfaiye servislerini diğer işlerden ayıran önemli bir fark var: Bir doktora, bir öğretmene ya da bir polis memuruna her an ihtiyacımız varken itfaiyecilere sadece yangın olduğu zaman ihtiyacımız oluyor. Aynı anda olmasını beklediğimiz yangın sayısı ve bu yangınların oluştuğu alanlar da sınırlı olduğundan milyonlarca itfaiyeci boş oturup yangın çıkmasını beklemiyor. Bu tamamen ihtiyaçlarla belirlenen bir durum, normal şartlar altında bir bölgeye beş itfaiye aracı ve yüz itfaiyeci yeterken bunun on katını istihdam etmenin maddi bir karşılığı bulunmuyor. Ancak çıkan yangın beş değil beş yüz araç ve yüz değil on bin itfaiyeci gerektirdiğinde şehir böylesine çaresiz kalıp çevre illerden yardım istemek zorunda oluyor. Buradan bakıldığında San Fransisco - Los Angeles - San Diego çizgisi Tekirdağ - İstanbul - İzmit gibi görünse de aralarındaki mesafe 800 kilometreden fazla. Yani, yardım istediğinizde size ulaşacak yardım saatlerce uzakta. Yangınlara da ya o anda müdahale edersiniz ya da çok geç kalırsınız. Bu nedenle “koca ABD nasıl çaresiz kaldı!” diye düşünmeyin, koca ABD coğrafi açıdan da “koca” olduğu için çaresiz değil geç kaldı müdahale etmekte. Yangınlar da bir kez çıkıp geniş alana yayılırsa, artık doğanın bu gücü karşısında yapabileceğiniz fazla bir şey kalmaz.

Üstüne bir de Los Angeles’ın yapı stoğu var. O bölge aynı bizim Marmara Bölgesi gibi devamlı sallanan bir deprem kuşağında olduğu için insanlar yangınla deprem arasında bir seçim yaparak depremi daha acil sorun olarak belirlemişler. Bunun sonucu olarak da evlerini az katlı ve hafif malzemelerden üretmişler. Bu evler de betonarme olmadıkları için depremden az zarar görmüş ama gelen yangında da çıra gibi yanmışlar. Ayrıca hep gördüğümüz bahçeler de bu yangına malzeme sağlamış.

Peki bu 250 milyar zararı kim ödeyecek? Bu sorunun cevabı basit: Hepimiz ödeyeceğiz. Bu hasarın önemli kısmı sigortalı, yani sigorta şirketleri bu hasarın ciddi kısmını karşılayacaklar. Sonra bu karşıladıkları kısma düşen bir bedeli kendi reasürans şirketlerinden alacaklar. Seneye ben İstanbul’da evimi sigortalamak istediğimde benim çalıştığım sigorta şirketi reasürans bedelleri arttığı için benden daha fazla para isteyecek aynı sigorta koşulları için. Ama olsun, sigortanın anlamı bu zaten, olası hasarları çok geniş bir gruba dağıtmak. Yalnız bunun için iki koşul gerekiyor: Birincisi herkesin varlıklarını riskleri görerek gerçek bedelinden sigortalatması ve ikincisi, herkesin sigorta şemsiyesi altına girmesi. Ülkemizde ise bunun ikisi de olmadığı için felaketler sonrası hep aynı şeyi konuşuyoruz: “Nerede devlet?” Devlet siz kendinizi makul biçimde koruduktan sonra oluşacak yaraları sarmak için var. Ama ülkemizdeki düşük sigortalılık oranı ve devletin çoğu hasarı kendi bütçesinden karşılaması sigorta yaptıranların hem yüksek prim ödemelerine hem de sonunda kendilerini aptal gibi hissetmelerine yol açıyor. Ülkemize de gelebilecek yangınları ve gelmekte olan İstanbul depremini düşünerek daha akıllıca adımlar atmak zorundayız. Los Angeles yangını bizlere bir ders olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder