Dünya’da hayat hep böyle değildi. Kimi zamanlar canlılar rahat bir yaşam sürerken bazen de büyük felaketler canlıların çoğunu yok etmiş. Hikayemizin başlarında, bundan 580 milyon yıl önce Kambriyan Patlaması denen bir süreçte canlılar dünyanın tamamına egemen olmuşlar, sonra da dünyadaki hayatta dönem dönem ciddi sorunlar yaşanmaya başlamış.
İlk olarak yaklaşık 443 milyon yıl önce o zaman dünyadaki büyük kara parçası olan Gondwana kıtası güney kutbuna yerleşip buz tutunca deniz seviyesi hızlı bir biçimde düşmüş. Deniz kıyılarına yakın yerlerde yaşayan canlıların çoğu ciddi biçimde zarar görmüş. Bu yok olma olayında dünyadaki canlı türlerinin %86'sı dünya üzerinden silinmiş.
Benzer bir küresel soğuma olayı yaklaşık 359 milyon yıl önce Devonyan döneminin sonunda yaşandığında dünyadaki tüm canlı türlerinin %75'i yok olmuş.
Kendisini bir kez daha yenileyen hayat bu kez de Sibirya'da oluşan dev yanardağların etkisiyle 251 milyon yıl önce en büyük yok olma olayını yaşamış. Permiyan dönemindeki bu olayın temel sebebinin atmosferdeki H2S ve CO2 oranlarındaki ani ve ciddi artış olduğu düşünülüyor. Bu olayın sonunda dünyadaki canlı türlerinin %96'sı yok olmuştu.
Bu olayların her birinden sonra canlıların kendisini yenileyip dünyaya egemen olması on milyonlarca yıl kadar almıştır. Permiyan yok olma olayında kendini toparlayan hayat, 200 milyon yıl önce Triasik dönemde Orta Atlantik çukurundan çıkan mağma ile atmosferdeki CO2 artınca türlerinin %80'ini kaybetmiş. Ama bu olay yeni gelişmekte olan dinozorların önünü açtı ve yeryüzünde bu dev hayvanların egemenliği başladı. Bu egemenliğe yaklaşık 65 milyon yıl önce Kretase döneminde Dünya’ya çarpan bir göktaşı son vermiş, dinozorlarla birlikte dünyadaki canlı türlerinin %76'sı yok olmuştur.
Yukarıda kısaca saydığımız beş yok olma olayının her birinde dünyadaki canlı türlerinin en az %75'i yok olmuştur. Bu sebeple bu beş olaya beş ana yok olma olayı deniliyor. Yalnız bir noktada dikkatli olmak gerek! Bu olaylar sırasında canlıların %75’i değil, canlı TÜRLERİNİN %75’i yok oldu. Bunun anlamı canlıların belki de %99’unun öldüğü, ama herhangi bir türden z sayıda üye kalsa bile onların tekrar üremeye devam ettikleridir.
Canlıların yok olması denince hepimizin aklına her daim kutup ayıları geliyor. Ancak durum kutup ayılarından çok daha vahim, çünkü birileri konuyu hep kutup ayıları bağlamında ele alarak gerçeklerin üzerine kalın bir perde çekiyor. Kutup ayılarının yok oluş kavramının simgesi olarak kullanılması son derece sakıncalı bir yaklaşımdır çünkü problemi günlük hayatımızdan uzaklaştırarak aşina olmadığımız kutuplar gibi bir yere taşır. Bu şekilde de çevremizde yaşayan ve kayıp olduklarını fark bile etmediğimiz sürüyle canlı türü bu sis perdesi ardında kolayca kaybedilebilir.
Nesli tükenmiş canlı türleri için yapabileceğimiz bir şey kalmadığı için onları bir kenara ayırıp kritik biçimde tehlikede olan canlılara bakacak olursak şaşırtıcı bir gerçekle karşılaşıyoruz. Bu listedeki canlılar kutup ayıları gibi uç bölgelerde yaşayan sadece belgesellerde göreceğimiz hayvanlar değil. Mesela mavi yüzgeçli ton balığı artık tehlikededir. Bu balığın neslinin tükenmekte olmasının temel sebebi en sevilen suşi türlerinin bu balığın etinden yapılıyor olması. Eskiden Karadeniz ve Hazar Denizi'nde de avlanan ton balığı artık sadece Atlantik Okyanusu'nda bulunuyor, oradaki avlanma miktarlarıyla da neslinin 2022 yılında tükeneceği öngörülüyor. Benzer şekilde mersin balığı da Karadeniz'de bulunmuyor artık, dünya genelinde de sayıları çok azaldığı için bu listede yer alıyor.
Bu örneklerden rahatça anlayabileceğimiz üzere dünya üzerindeki 7.6 milyar insan kendilerine yer açmak ve beslenmek için pek çok canlı türünün sonunu getiriyorlar. Bu yolun sonu artık gelmek üzere, bunu bilerek yaşamak zorundayız. IPCC raporlarına göre, şu andaki yaşam tarzımıza devam edecek olursak dünyadaki canlı türlerinin %75'i önümüzdeki 240 sene içerisinde yok olacak. Bunu daha anlaşılır bir şekilde söyleyecek olursak; insanlık, 400 sene içerisinde dünyadaki canlılara 65 milyon yıl önce çarpan meteorun verdiği kadar zarar vermiş olacak. O meteor çarptığı zaman dünyaya dinozorlar egemendi ve 10 km çapındaki bir kaya parçası egemen türün sonunu getirdi. Bu açgözlülükle devam edecek olursak dünyada şu anda egemen olan türün sonunun gelmesi için bir meteora ihtiyaç olmayabilir.
Bilim insanları artık net bir biçimde beş büyük yok oluştan sonra ortaya çıkarttığımız altıncı yok oluş içinde yaşadığımız konusunda fikir birliğine varmış durumdalar. Biz günlük hayatımızı bu şekilde sürdürdüğümüz müddetçe hayatın bağlı olduğu canlı türlerini de kaybediyoruz. Bu kayıpların bir kısmı bilinçli bir şekilde gerçekleşiyor, mavi yüzgeçli ton balığından olduğu gibi. Bir kısmı da hiç istemememize rağmen özellikle kullanılan tarım ilaçları yüzünden oluşuyor. Özellikle arıların kaybı yakın gelecekte içinde yaşadığımız ekosistemin en büyük sorunlarından biri olacaktır. Tüm bu canlı türlerini yok ettikten sonra mutlu bir şekilde yaşayabileceğimizi düşünmek ancak fazla bilim kurgu okumuş olanlarımızın hayal edebileceği bir şeydir. Diğerlerimiz ise bu kayıplara karşı isyan etmek zorundadır çünkü diğer canlılar gittikten sonra emin olun sıra bize gelecek. Bu isyan bir egemene karşı isyan değildir, bu biz de dahil gezegenimizdeki tüm canlıların yok oluşuna bir isyandır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder