Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi olarak 5. İklim Değişikliği Değerlendirme Raporu'nu detaylarıyla ele almak için IPCC'nin bilim insanlarını üniversitemize davet ettik. 9 - 10 Eylül tarihlerinde üniversitemizde yapılan ve ilk günü basına özel yapılan iki günlük toplantıda iklim değişikliği tüm yönleriyle ele alındı.
IPCC 1988 yılında Birleşmiş Milletler'e bağlı olarak Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ve BM Çevre Programı (UNEP) tarafından kurulmuştur. Amacı hükümetlere ve karar vericilere iklim değişikliği konusunda bilgi sağlamaktır. IPCC için gönüllü çalışan binlerce iklim bilimci bu amaca yönelik olarak iklim değişikliğinin her açısıyla ilgili yapılan tüm bilimsel makaleleri toparlayarak 6 – 7 yıllık aralıklarla değerlendirme raporları hazırlar. Bu raporları hazırlamak için bilim insanları üç ayrı grup olarak çalışırlar. Bu grupların ilki (WG1) iklim değişikliğinin bilimsel temelleri, ikincisi (WG2) iklim değişikliğinin etkileri ve üçüncüsü de (WG3) iklim değişikliğini durdurma yolları üzerinde çalışarak rapor hazırlamaktadır. Sonunda bu üç grubun da yazarları bir araya gelerek tüm raporun bir sentezini yaparlar.
Aralık ayında Paris'te düzenlenecek olan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne taraf olan ülkeler konferansında önümüzdeki 15 yılda dünya ülkelerinin iklim değişikliği konusunda neler yapacağına karar verilecek. IPCC'nin bilim insanları da bu toplantı öncesinde son değerlendirme raporunu tanıtmak için bizlerle birlikte oldular.
Toplantı IPCC Başkan Yardımcısı (ve gelecek ay yapılacak seçimlerde IPCC başkanlığına aday olan) Prof. Jean-Pascal Ypersele'nin video konferans ile yaptığı açılış konuşmasıyla başladı.
Sentez Raporu konusunda bilgi vermek üzere raporun teknik sorumlusu Prof. Leo Meyer söz aldı. Meyer'in üç noktanın özellikle üzerinde durdu:
1. İklim sistemi üzerindeki insan etkisinin varlığı tartışmasızdır ve artık etkiler görünmeye başlamıştır.
2. İklimi bozmaya devam ettiğimiz müddetçe etkiler artacak, şiddetlenecek ve geri dönülemez hale gelecektir.
3. Ancak müreffeh ve sürdürülebilir bir gelecek yaratmak için gereken kaynaklar elimizde bulunmaktadır.
Daha sonra birinci çalışma grubu adına söz alan raporun baş yazarlarından Roxana Bojariu iki ana başlık altında raporu anlattı. Bunların ilki iklim değişikliğinin şu ana kadar nasıl ilerlediği, ikinci kısmı da gelecekte bizi nelerin beklediği üzerineydi. Başlıklar halinde anlatacak olursak:
1. İklim sisteminin ısınmış olduğu kesindir. 1950'lerden bu yana iklimde gözlenen değişikliklerin birçoğu on yıllardır, hatta binlerce yıldır eşi görülmemiştir. Atmosfer ve okyanus ısınmış, deniz seviyesi yükselmiş, kar ve buz miktarları azalmış ve sera gazlarının konsantrasyonları artmıştır.
2. Toplam ışınımsal zorlama, yani dünyaya gelen enerjiyle dünyadan çıkan enerji farkı pozitiftir ve bu iklim sisteminin enerjisinin artmasına yol açmıştır. Toplam ışınımsal zorlamaya 1750 yılından beri en büyük katkıyı karbondioksidin atmosferdeki konsantrasyon artışı neden olmuştur.
3. Iklim sistemi üzerindeki insan etkisi açıktır. Bu, atmosferde artan sera gazı konsantrasyonlarından, pozitif ışınımsal zorlamadan, gözlenen ısınmadan ve iklim sisteminin daha iyi anlaşılmasıyla bellidir.
4. Sera gazlarının salımının devamı iklim sisteminin tüm bileşenlerinin daha da ısınmasına ve iklimin tüm bileşenlerinde değişikliklere neden olur. İklim değişikliğinin sınırlanması için, sera gazı salımlarında önemli ve sürekli indirim gerektirir.
İkinci grup adına da Prof. Lucka Bogataj ve Doç. Dr. Barış Karapınar konuştular. İklim değişikliğinin etkileri konusunda Bogataj şunları aktardı:
1. İklim değişikliğinin etkileri tropiklerden kutuplara, kıtalardan denizlere ve zengin ülkelerden fakir ülkelere kadar her yerde görülmektedir. Bu etkilerin yoğunluğu bölgeye göre değişebilir.
2. Raporda belirtilen etkiler önümüzdeki 30 yılda iklim değişikliğini azaltma çabalarımıza bağımlı değil iken, daha sonra görülecek etkiler karşılaşacağımız salım senaryosuna bağlı olarak değişecektir.
3. İklim değişikliğine çeşitli alanlardaki uyum şansımız ise daha iyimser görünüyor. Doğru eylemleri seçmek önemli ölçüde uyum sağlamamıza yardımcı olabilir.
4. Bu noktada geniş resme bakarak faydalarının gerçekçi tahminlere dayandığı, esnek ve kapsayıcı uyum stratejileri geliştirilmesi üzerine odaklanmak önemli ve gereklidir.
Besin üretimi konusunda ise şu noktalar vurgulandı:
1. Gıda maddeleri üretiminde öngörülen değişiklikler bölgeye ve ekin türüne göre çok değişebilir.
2. Bölgemizde beklenen azalma ortalamadan daha büyüktür ve ancak geçen zamanla tüm bölgelerdeki azalma da artar.
3. Uyum önlemleri, daha dayanıklı çeşitlerinin geliştirilmesini, iklim değişikliğinden daha az etkilenen ürünlere geçilmesini, su kullanımında verimin arttırılmasını ve bitkilerin üretim zamanlamasındaki değişiklikleri içermektedir.
4. Bu önlemlerin önemli bir kısmı bağımsızdır ama kamunun karar verme süreçlerini de gerektirebilir.
5. Bölgemizin gıda güvenliği ve iklim değişikliğinin tarım üzerindeki etkisi bireysel veya ulusal araştırma programlarının çabaları ile başarıya ulaştırılamaz. Büyük ve devletler arası eş güdümlü çabalar gereklidir.
Son olarak üçüncü grubu temsilen yazarlardan Prof. Nebojsa Nakicenovic video konferans ile sunumunu yaptı ve soruları cevapladı. Nakicenovic'in önemli gördüğü noktaları şöyle sıralamamız mümkün:
1. İklim değişikliğini 2oC'de sınırlamak için alınması gereken önlemler elimizde bulunmaktadır. Bunun için 2050 yılına kadar küresel olarak sera gazı salımlarını % 40-70 oranında azaltmalı ve 2100 yılına kadar da sıfıra ya da sıfırın altına düşürmeliyiz (yani kuracağımız sistemler havadan CO2 emebilmeli).
2. Uyum önlemleri ve sera gazı salımlarının önemli oranda ve sürekli indirimi bir arada iklim değişikliği risklerini sınırlayabilir.
3. Sera gazı salımlarının azaltılması önemli teknolojik, ekonomik, sosyal ve kurumsal sorunlar yaratmaktadır.
4. Hırslı bir azaltım aslında uygun fiyatlıdır ve büyümeyi geciktirir fakat imkansız hale getirmez (normal büyüme beklentisi %1.6–3.0 aralığından sadece %0.06 daha düşük olur). Tahmini maliyetler daha iklim değişikliğinin azaltılmasından doğacak olan faydaları hesaba katmamıştır.
5. Ancak azaltımın geciktirilmesi ısınmanın 2oC ile sınırlandırmasını önemli biçimde zorlaştırır.
Bu nedenle azaltımı sağlamak için şu dört ana eyleme önem ve öncelik vermemiz gerekir:
1. Enerjinin çok daha verimli kullanılması.
2. Bugün elimizdeki teknolojilere yenilerini de ekleyerek düşük karbonlu veya karbonsuz enerji üretimine geçilmesi.
3. Orman kayıplarının azaltılıp yeni ormanlar yetiştirilmesiyle karbon yutaklarının geliştirilmesi
4. Hayat tarzımızın ve davranışlarımızın değişmesi.
Paris toplantıları öncesinde almamız gereken ana mesajı özetleyecek olursak: İklim değişikliği insanlığın kendi başına açtığı önemli ve tehlikeli bir bela ve eğer kafamızı kuma gömecek olursak karşımıza çıkacak risklerin boyutları çok daha büyük olacak. Ancak bu problemi yok edemesek de riskleri azaltmak ve uyum sağlamak için gerekli olan teknolojiler elimizde var ve aslında çok da pahalı değil. Lucka Bogataj'ın dediği gibi, “iklimi kurtarmak bankaları kurtarmaktan daha ucuz!”
Yazının yayınlanmış halini EKOIQ Ekim 2015 sayısında bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder