Orijinal yayın: 21.08.2011 T24 İnternet Gazetesi
FAO, Birleşmiş Milletler'in Besin ve Tarım Örgütü 2010 Kasım ayında dünyada geçtiğimiz sene görülen La Nina koşullarının sonbahar aylarında Afrika'nın doğusunda son 60 yıldır görülmemiş ağırlıkta kuraklık koşullarına sebep olduğu konusunda bir uyarı yayınlamıştı. Eğer dünya o gün bu uyarıyı dikkate almış olsaydı bugüne kadar Doğu Afrika'daki açlıktan binlerce kişi ölmemiş olurdu.
Öncelikle La Nina nedir? sorusuna cevap vermeye çalışalım. El Nino Pasifik Okyanusu'nun ekvatoral enlemlerdeki yüzey sularının normalden fazla ısınması, La Nina da normalden fazla soğumasına verilen isimdir. Bu suların ısınması tüm dünyadaki yüksek ve alçak basınç alanları ile bağlantılı olduğundan El Nino veya La Nina dünyanın değişik alanlarında görülecek iklim olaylarının habercisi olarak görülür. Mesela El Nino görülen senelerde Afrika'nın doğu kıyısındaki muson alanlarında normalden fazla yağış görülür ama Avustralya'da normalden kurak bir dönem yaşanır ve yangınlar çok fazla olur. Buna karşılık La Nina yıllarında da bu durum tam tersine döner, yani Afrika'nın doğusunda şu anda kuraklıktan etkilenen bölgelerde kuraklık görülür. Haziran 2010'dan bu yana görülen La Nina koşulları neredeyse tarihte ölçülen en sert La Nina koşulları oldu. Bunun doğal sonucu olarak da geçtiğimiz senenin sonundan itibaren Afrika'nın doğusunda kuraklık ve buna bağlı olarak da kıtlık görüleceği öngörülmüştü. La Nina koşulları son birkaç ayda düzelmeye başlamış olsa da en azından bu senenin sonuna kadar bu koşulların devam edeceği öngörülüyor. Eğer bu koşullar 2012 yılının ortasına kadar devam edecek olursa ana yağışını Nisan-Haziran arasında alan Doğu Afrika bölgesinde bir sene daha düzgün ürün alınamayacağından kıtlık önümüzdeki seneye bundan çok kötü bir şekilde devam ediyor olacak.
Sormamız gereken ikinci soru insanlığın bu bölgeye yardımda neden çok yavaş kaldığıdır. Öncelikle çoğumuz günlük hayatın uğraşları arasında uzakta bir ülkede çekilmiş resimlerdeki çocuklara acımakla kalıp bir sonraki adımı atmaya çalışmıyoruz. Ancak bir sonraki adım atılıp yardım gönderilmeye başlansa da karşımıza daha büyük sorunlar çıkıyor. Bu sorunların başında da o bölgedeki ve özellikle Somali'deki politik istikrarsızlık geliyor.
Temelde Somali en az üç değişik parçaya bölünmüş bir ülke. Merkezi hükümet başkent Mogadişu'da ancak El-Kaide ile bağlantıları bilinen Mücahit Gençlik Hareketi'nin stratejik bir kararla son aylarda güneye çekilmesiyle düzeni sağlayabildi. Ülkenin kuzeyinde ise bağımsızlık ilanını henüz kimsenin tanımadığı Somaliland var. Özellikle ülkenin güneyindeki Mücahit Gençlik Hareketi bölgelerine herhangi bir yardım örgütünün girmesine izin vermiyor. Bunun arkasındaki temel sebep de yardım amacıyla gelen kuruluşların yardım görüntüsü altında dini propaganda yaptıkları düşüncesi. Bu sebepten de her gün yaklaşık 4000 mülteci bu bölgeden kaçarak komşu ülkeler olan Etiyopya ve Kenya'ya sığınıyor. Kendileri de kuraklıkla mücadele etmekte olan bu ülkeler üstlerine gelen bu ek yükü kaldırmakta zorlandıklarından durum her geçen gün daha da kötüye gidiyor.
Doğa koşulları bizlere bu kuraklığın en az bir sene daha süreceğini ve bu sürecin kuraklıktan etkilenen Somali, Etiyopya ve Kenya için neredeyse ölümcül olabileceğini gösteriyor. Bunun yanında bölgeye yardım yapabilecek ülkelerden yardım akışı yeteri kadar kuvvetle sağlanamıyor, anneler gelen yardımla ancak iki cocuklarından birini kurtarabilecekleri için seçim yapmak zorunda kalıyorlar. Ama belki daha da önemlisi, yardım gelse bile düzgün bir şekilde yardıma ihtiyacı olanlara dağıtılamadığı için her gün yüzlerce insan açlıktan ölüyor ve görünür gelecekte de ölmeye devam edecek. Bu sebepten eğer bir şey yapılacaksa bunun en başta Somali'deki politik düzeni istikrara kavuşturmak olduğu açıkça görünüyor. Bunu yapmanın temel yolu da artık silah kullanmaktan geçmiyor. Batı Mogadişu'da silah kullanmayı denedi ve ülkeyi girdiğinden çok daha büyük bir karmaşada bırakarak geri çekildi. Şimdi kim, neyi, nasıl yaparsa yapsın, soruna politik bir çözüm gelmesi gerekiyor. Doğu Afrika bölgesi politik istikrara kavuşmadan bölgede insanların açlıktan ölmesini engellemenin bir yolu görülmüyor. Başbakanımız Ramazan ayından iyiliksever dostlarını toplayıp Somali'ye iftara gidebilir ama sorun oraya yardım etmekten çok o bölgede istikrarın sağlanmasına katkıda bulunmaktan geçiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder