Orijinal yayın: 26.07.2011 T24 İnternet Gazetesi
İklim
değişikliğinden dolayı dünyada sorunlar çıkmayacak, iklim
mültecileri olmayacak, ülkeler su için birbirleriyle
savaşmayacaklarmış. Bunu ben söylemiyorum, Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi söylüyor. Bize uzak olmalarından dolayı fazla
bilgimiz olmuyor ama, Hint Okyanusu'nda Maldivler diye bir ülke var.
Maldivlerin nüfusu 400.000 ve ülkenin en yüksek yeri deniz
seviyesinden 2 metre yukarıda. İklim değişikliğinin etkilerinden
biri olan deniz seviyesindeki yükselme bu yüzyıl sonunda Maldivler
denen ülkenin tamamını sulara gömecek, ama bu sorun olmayacakmış
Güvenlik Konseyi'ne göre.
Geçen
ay sonunda iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek olan ada
devletlerinden 14 tanesi birlikte Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi'ne iklim değişikliğinin dünya barışı ve güvenliğini
tehdit ettiğini tanıması çağrısında bulundu. Geçtiğimiz
hafta bu Almanya başkanlığından bu konuyu görüşen Güvenlik
Konseyi beklenildiği gibi bu yönde bir karar almaktan sakındı.
Uzun görüşmeler sonunda yayınlanan bildiride iklim değişikliğinin
gelecekte olası güvenlik problemleri yaratabileceği gibi muğlak
bir ifadeye yer verildi. Ayrıca Güvenlik Konseyi'ne sunulan
teklifte yer alan iklim değişikliği sebebiyle çatışmaların
olabileceği bölgelerde görevlendirilmek üzere “Yeşil Bereli”
özel bir güvenlik gücünün kurulması isteği de gündeme bile
getirilmedi.
Güvenlik
Konseyi'ndeki gelişmiş ülkeler ada devletlerinin teklifini
destekleyerek iklim değişikliğinin bir güvenlik tehdidi olarak
tanınmasını isterken Rusya, Çin ve gelişmekte olan ülkeler bu
teklife karşı çıktılar. Rusya iklim değişikliğini bir
güvenlik sorunu olarak almanın konuyu daha da politize bir hale
getireceğini söylerken Çin de iklim değişikliği konusunun bilim
adamlarına bırakılması gerektiğini söyleyerek gelişmekte olan
ülkeler safında yer aldılar.
Ben
bu konuda ne düşüneceğimi bilmiyorum. Bir yanda Kyoto anlaşmasına
imza koymayı reddeden Amerika “iklim değişikliği bir güvenlik
sorunudur” diye bağırıyor, diğer yanda Kyoto'yu kabul edip
uygulamaya başlayan Rusya Federasyonu “bu konuyu abartmaya gerek
yok” söylemini tercih ediyor. Ben yalnız mıyım kafamın
karışmasında? Bu görüşlerin birbirinin tersi olması gerekmiyor
mu? “Madem iklim değişikliği dünya barışını tehdit ediyor,
o zaman neden siz bir şeyler yapmıyorsunuz?” diye sormak
gerekiyor Amerikalılara. Ruslara da “madem bu kadar önemsiz bir
konu, neden ülkenizi uzun vadede yükümlülük altına sokacak bir
anlaşmaya imza attınız?” diye sormalı. Ama sanırım bu olay
bizlerin anlayabileceğinden daha üst düzeyde bir oyun. Gene filler
kavga ediyor ve gene çimenler ezilecek. “En azından bizim ülkemiz
yok olmayacak” diye kendimizi avutabiliriz, ama iklim
değişikliğinin sağlık ve tarım alanında en fazla zarar
vereceği ülkeler arasında ülkemiz en üstlerde yer alıyor.
Bunlar benim uykumu kaçırdığı kadar yöneticilerimizin de
uykusunu kaçırıyorsa eminim onlar bizim düşünmediğimiz
çözümler düşünüyorlardır.
Diğer
yandan, Güvenlik Konseyi iklim değişikliğini dünya barışı ve
güvenliğine bir tehdit olarak kabul etse hayatımızda ne
değişecek? Doğalgaz yakan termik santrallerden elektrik üretmeyi
bırakıp rüzgar ve güneş enerjisine mi yöneleceğiz birlikte?
“Bu kadar tüketmek yeter diyerek” sonsuz büyüme saçmalığına
yüz çevirip sürdürülebilir kalkınma gibi bugün için bir hayal
olan doğruların peşine mi düşeceğiz? Belki de bırakalım
savaşlar çıksın, insanlar ölsün, o zaman aklımız başımıza
gelir. Ne zamandır Avrupa'da tırmanan aşırı sağ görüşlerin
tehlikesi söylenip durdu, ancak politik kazançlar uğruna şişirilen
bu görüşlerin etkisindeki bir çılgın yüze yakın insanı
öldürdüğü zaman kişiler durup düşünmeye başladılar.
İnsanlığın geleceği söz konusu olduğunda birkaç yüz milyon
insanın hayatı nedir ki?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder