4 Ağustos 2025 Pazartesi

Bodrum Bodrum

Bu yazı Bodrum’un su sorunu üzerinedir ancak Bodrum’u çıkartıp Çeşme, Datça, Didim, Marmaris veya herhangi bir kelimeyi koyarsanız çıkarımlar fazla değişmeyecektir.

Geçmişte bir yerleşim yeri kuracağınız zaman ilk baktığınız şey, su kaynaklarına ulaşımı olurdu. Tarihte su kaynağı olmayan bir yerleşim kurulmamıştır. Arada savaşlar ya da değişen iklim nedeniyle bu su kaynakları da değişmiş, Akadlar gibi nice devlet, bu değişikliklerden dolayı tarih sahnesinden silinmiştir. Dünyada hiçbir yerleşim merkezi sonsuza dek kalıcı değildir ancak doğru planlama ile yerleşimin mümkün olduğunca uzun vadeli sürdürülebilirliği sağlanabilir.

Sürdürülebilirliği sağlamak için uygulanacak ilk şey, bir su planlaması yapmaktır. Elimizdeki su kaynakları ve bu kaynakların aylara göre dağılımı, o yerleşim bölgesinde kaç kişinin yaşayabileceğini belirleyen en önemli faktördür. Bu su planına uygun olarak bir imar planı yapılır ve yerleşimdeki kişi sayısı düzenlenir. Bunu yapmadığınız bir yerleşim merkezi sürdürülebilir değildir ve ancak zorlama çözümlerle kısa süre sürdürülebilir gibi görünebilir. Mesela İstanbul... Su havzalarının hepsini korusak bile İstanbul’un kendi havzasında topladığı su ancak 5-6 milyon kişiye yetecek miktardadır. Bu bilinerek yapılacak imar planlarının, şehirde 5-6 milyon kişiden fazla kişinin yaşamasına izin vermemesi gerekir. Bugün İstanbul’a su, kendi havzaları dışından, 200 km uzaktan taşınıyor. Bu, sürdürülebilir bir çözüm değildir. Ancak İstanbul’un bir avantajı, yaz-kış 18 milyon civarında insan barındırmasıdır. Yani bir altyapı yatırımı yapıldığında bunun sene boyunca kullanılacağından emin olabilirsiniz.

Tatil beldelerinde ise nüfus, kıştan yaza 10 kat artmaktadır. Bu durumda su planlamasını neye göre yapacaksınız? 200 bin kişilik kış nüfusuna mı, yoksa 2 milyonluk yaz nüfusuna mı? Bu, tüm tatil beldeleri için aynı yaklaşımı gerektirir. Beldeye sağlanan su kaç kişilik bir nüfusa yetecekse o kadar kişinin yaşaması için imar izni verilir. Bunu yapmadığınız zaman bugünkü su sorunu ile karşılaşırsınız. Bizde, bir kez daha politikayı katmadan söylüyorum, bu tür bir planlama yok ve belediyeler her fırsatta beldelerin genişlemesine kaynakların sürdürülebilirliğine bakmadan izin vermekteler. Bunun nedenlerini hepimiz biliyoruz, ondan dolayı oraya fazla girmeyeceğim.

Şimdi Bodrum özeline gelelim: Bodrum’un bir su master planı var mı? Yok. Yani şehre ne kadar su gelebileceği, iklim değişikliği ile bunun ne kadar azalacağı ve bu suyun kaç kişiye yeteceği bilinmiyor. Ayrıca bu suyu kimlerin kullandığı da bilinmiyor. Mesela, köylerde suyu ucuza alan çoğu kişi içme suyunu bahçe sulamakta da kullanıyor. Daha da ötesi, Bodrum’un eski altyapısından dolayı kayıp kaçak oranı son derece yüksek. DSİ bu oranın %60 civarında olduğunu söylerken, Bodrum Belediyesi ise %30 diyor. Hangisi olursa olsun, kayıp kaçak oranı düşürülecek olsa ilçenin su sorunu büyük ölçüde giderilir. Bu, su sorununa yönelik en önemli çözümdür.

Elbette Bodrum gibi bir yerde atık suların arıtılması da ciddi bir problemdir. Senede 40 milyon ton atık su çıkması beklenen bir ilçede, bunu arıtacak tesislerin de çalışır durumda olması gerekir. Bu tesisler olmadığı zaman bu atık sulara ne olduğu hepimizin malumudur. Bu “çözüm olmayan çözüm”ün de bölgenin doğasına yapmakta olduğu tahribat bizi sürdürülebilir olmayan bir geleceğe sürüklemektedir. Temiz suyu atık su ile birlikte bir problem olarak görmezsek o cennet dediğimiz koylar çok uzak olmayan bir gelecekte çöplüğe dönebilir.

Bodrum’a ilk gittiğim 1971 yılıydı. Sonrasında da defalarca gittim. Özellikle gençlik yıllarında başka bir yeri gözüm görmezdi. Ama 1985’te “taa dağın başı” dediğimiz yerler bugün beldenin neredeyse ortasında kaldı, dağ taş binalarla doldu. En son seferlerden birinde Gümüşlük’ten Oasis’teki bir konuşmaya iki saate yakın bir sürede, dur-kalk trafiğinde gidince pes ettim. Yaz aylarında Bodrum, ülkemizde metrekareye en fazla insan düşen yerlerden biri haline geliyor. Bu kadar insanın ihtiyacı olan suyu sağlamak ve atıklarını arıtmak çok ciddi bir planlama gerektirir ve bu planlama yok. Bunun bir özrü olamaz. Bir planlama olsa ve bu planlamaya uymak için gerekli finansman bulunamıyor olsa kabullenebilirim, ama planın olmamasının özrü olamaz. Bugüne kadar çok az yönetici çıkıp “Bodrum’un kaynakları 2 milyondan fazla insanı barındırmaya yetmez, başka bir arayışta olmalıyız.” diyebildi ve duyduğum kadarıyla da o başkan bir daha seçim kazanamadı.

Şimdi konuşulan şey Dalaman Çayı’ndan DSİ’nin Bodrum’a su getirerek bu problemi çözmesi. Bunun teknik olarak neden yanlış olduğunu anlamak zor değil. 2016’da yapılması planlanan bir hidroelektrik santrali için yapmış olduğumuz fizibilite çalışmasında, Dalaman Çayı’nda yeterli su olmadığı sonucuna ulaştık. On sene sonra, iklim değişikliği bu sonucumuzu daha da pekiştirdi. Yaklaşık Ömerli-Melen uzaklığı kadar bir uzaklıktan, çok daha engebeli bir araziden, o hattın taşıdığı su miktarının beşte biri kadar suyu ancak taşıyabileceğiniz bir yatırıma DSİ sıcak bakmamalı, bakmıyor da. Ayrıca Bodrum’un bugünkü su sorununu çözecek kadar su taşıyacak olsanız ne olacağını hepimiz biliyoruz: Daha fazla yapılaşma ve daha fazla su sorunu. Planlama tam da bunun için gerekli. DSİ’ye “Bize su getirin.” demek yeterli değil. “Biz ilçeyi şu plana göre şöyle geliştireceğiz ve bu gelişim için şu kadar suya, şu kadar süreyle ihtiyacımız var.” demek gerekiyor.

Bugün değil, yakın geçmişte yapılması gereken aynı İstanbul’da olduğu gibi, ilçenin su havzalarının korunması ve geliştirilmesidir. İlçeye yakın yapılması planlanan iki baraj için hızla harekete geçilmesi gerekiyor. Kısa vadeli çözüm, yaklaşık 200 km öteden su taşımak değil, daha yakındaki su havzalarını koruyup düzenlemektir.

Bunun ötesinde, su kullanımında da değişikliğe gitmek zorundayız. Bugün İstanbul’un suyu var ama geçen sene bu zamanlarda oldukça kötü durumdaydık. Gelecek sene de durumun kötü olmayacağını söylemek kolay değil. Hepimiz şehirsel su kullanımında yeni bir düşünce yapısına kavuşmak zorundayız. Cape Town’da su bittiği zaman olduğu gibi, arabasını yıkatmayan değil yıkatan ayıplanmalı. Su kullanımımız böylesi artmaya devam ederse yaptırdığımız depolar da yetmeyecektir. Bu depolara güvenerek huzurlu uyumayın, lütfen.

Bodrum için bir diğer konu da deniz suyundan temiz su elde edilmesidir. Sadece Bodrum değil, tüm Türkiye için aynı cevabı vermemiz gerekiyor: Deniz suyundan temiz su elde etmek öncelikle pahalıdır. Sonra inanılmaz düzeyde elektrik tüketir ve sonucunda da tuzlu suyu doğaya geri bıraktığınız için ekosisteme son derece zararlıdır. “Ama Dubai’de yapıyorlar.” Evet, yapıyorlar. Çünkü onların yakacakları kadar paraları var. Çünkü onların petrolleri var ve enerji için bütçelerinin yarısını yurtdışına vermiyorlar ve çünkü onların doğaya verdikleri zarar umurlarında değil. “Ama güneş ve rüzgar enerjisiyle elektrik üretip oradan da deniz suyundan temiz su üretmek mümkün.” Evet, mümkün. Ama bu daha da pahalı ve çevresel sorunları da çözmüyor. Bir de düşünün, temiz su üretmek için kamyon yüküyle para harcıyorsunuz ve sonunda ürettiğiniz suyun üçte biri ile üçte ikisi arasındaki bir kısmı kaçaklardan dolayı yere sızıyor ya da bahçe veya çim sulamak için kullanılıyor.

Kuyu suyu? Kendiliğinden geri dolan bir kaynak değildir. Siz su çektikçe yakındaki denizden tuzlu su da kaynaklara karışır ve bir süre sonra bu su da kullanılmaz hale gelir. Bu nedenle uzun vadeli sürdürülebilir çözüm tektir. Suyumuzu son derece dikkatli kullanmak ve suyumuzun yettiğinden fazla nüfusa sahip yerleşime izin vermemektir. İlk yapılacak şey, yeni imarı durdurmaktır. Zaten bir su sorunu var, ilçeye getirdiğiniz her yeni insan çözümün değil sorunun bir parçası olacaktır.

İşimize geldiğinde örnek gösterdiğimiz Avrupa’da çok sayıda şehirde, o şehrin yerlilerinin dışarıdan gelen turist sayısının sınırlandırılmasına yönelik hareketlerini görüyoruz. Bodrum, yaz aylarında 2 milyondan fazla kişiyi kaldırmıyor. Bunun sürdürülebilir çözümü Bodrum’u genişletmek değil mümkünse daraltmaktır. Bu, Bodrum Ticaret Odası’nın çok işine gelmeyebilir. Ancak geri kalan tüm çözümler yamalı bohça gibi olduğundan yeni problemlerin patlak vermesine sebep olacaktır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder