Birleşmiş Milletler iklim, çevre ve sürdürülebilirlik konularının önemini kavradığında dünya liderlerini bu konuların çevresinde 1992 yılında bir araya getirdi. Rio’da yapılan bu toplantıdan üç tane önemli anlaşma çıktı. Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi, Biyoçeşitlilik Sözleşmesi ve İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi. Ayrıca liderler bu konularda senenin sonunda toplanıp bir durum değerlendirmesi yapmaya ve daha bağlayıcı kararlar alabilmeye karar verdiler. Bu toplantılara Taraflar Konferansı yani COP (Conference of Parties) diyoruz.
Bu COP toplantılarından biyoçeşitlilik için olan COP16, şu sırada Kolombiya’nın Cali kentinde son günlerinde. İklim için olan COP29 ise 11 Kasım’da Azerbaycan’ın Bakü kentinde başlayacak. Bu bağlamda sizlere genel bilgiler vermek istedik.
Öncelikle, 1992 yılındaki konferans son derece iyi niyetli insanları bir araya getirdi ve bu iyi niyetli insanlar iklim, çevre ve sürdürülebilirlik konularına yaklaşımın hep olumlu olacağını düşünerek hareket ettiler. Haksız da sayılmazlardı çünkü sonuçta tüm gezegeni ilgilendiren ve hayati öneme sahip konulardan bahsediyorduk. Herkes çiçekten, böcekten konuşup birbirini alkışlarken pek fark edilmedi ama konferans sonrası COP toplantıları başlayıp da konular ciddi olarak masaya yatırıldığında herkesin çıkarları ön plana çıkmaya başladı.
1992’de alınan en önemli kararlardan biri ondan sonraki COP toplantılarında kararların oy çokluğu ile değil oy birliği ile alınmasıydı. Öyle ya, herkes iklim, çevre ve sürdürülebilirlik konularının ne derece önemli olduğunu biliyordu ve yapılması gerekenlere kimse karşı çıkmazdı. Ne yazık ki gerçek öyle olmadı.
Çoğunuzun aklında olabilecek en temel sorunlardan biriyle başlayalım. Bu COP toplantıları nerede düzenlenecek? İklim COP’ları son üç seferdir fosil yakıt üretiminde söz sahibi ülkelerde düzenleniyor. Bu çoğumuza şaka gibi geliyor, sanki kuzuları kurda emanet ediyormuşuz gibi bir his doğuyor içimizde. Ama işin aslı çok öyle değil. Kararlar oy birliği ile alındığında herkesin biraz bükülmesi gerekiyor. Mesela, bu COP’lar her zaman aynı yerlerde yapılmasın diye alınmış bir karar var. Buna göre her seferinde ayrı bir bölgede COP düzenleniyor. COP29 için sıra ne yazık ki Doğu Avrupa’daydı. Doğu Avrupa’da da Rusya-Ukrayna savaşı olduğu için Rusya, AB ülkelerini ve Ukrayna’yla Gürcistan’ı veto etti. Ukrayna ve AB ülkeleri de Rusya ve Belarus’u veto edince bu toplantının düzenlenebileceği iki ülke kaldı. Doğu Avrupa kategorisine giren Azerbaycan ve Ermenistan. Onlar da birbirlerini veto ettikleri için COP29’un nerede yapılabileceği çözümü zor bir problem halini aldı. Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki barış görüşmeleri sırasında bu konu ele alındı ve Ermenistan vetosunu kaldırdığı için COP29’u yapmak Azerbaycan’a düştü.
Peki politika üretme anlamında COP29’dan bir beklentimiz var mı? Aslında yok. Bu COP adet olmuş diye yapılan bir toplantı havasında. Bir sonraki COP30 Brezilya’da yapılacak ve herkes Lula da Silva’nın çok daha önemli kararlar alınmasına öncülük edeceğini düşündüğünden COP29’u fazla önemsemiyor.
COP29’da konuşulacak önemli konu bir kez daha para. Ortada iki önemli sorun var. Bir yanda sera gazı salımlarını azaltmamız gerekiyor ve bu çoğu gelişmekte olan ülke için finansman gerektiği anlamına geliyor. Diğer yanda da iklim değişikliğinden zarar gören ve daha da zarar görmemesi için önlem alması gereken ülkeler var. Bu ülkelerin de önlem alabilmek için finansmana ihtiyaçları var. Finansman sağlayacak ülkelerin ise ellerini ceplerine atmaya pek niyetleri yok. İşte bu konu Bakü’de masanın tam ortasında duruyor. Bana sorarsanız, bu konu Bakü’de çözülmez, Lula da Silva’nın da bu sorunu çözmeye gücü yetmez, özellikle de ABD seçimlerinden Donald Trump galip çıkarsa.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder