İklim krizi konusuna yaklaşırken çoğumuzun iki şapkası bulunuyor. İlki yeryüzünün bir vatandaşı ve belki de çocuklarının geleceğini düşünen bir ebeveyn şapkası. Bu şapkayı taktığımız zaman soruna bakışımız neyin mümkün olduğundan ziyade neyin yapılması gerektiğine yoğunlaşıyor. İkincisi de iş dünyasının bize giydirdiği şapka. Burada ise tam tersi, iş dünyasının sınırları içerisinde neyin mümkün olduğuna odaklanıyoruz. Kolayca görülebileceği gibi bu iki odak noktası bizi birbirinden oldukça farklı yerlere çekebiliyor. Hatta bazen kullandıkları dil bile farklı olabiliyor. Konuya tamamen hakim değilseniz birinin kullandığı dili öbürü ile karıştırarak tamamen yanlış noktalara varmanız mümkün. Bu nedenle temel kavramlardan biri olan net sıfırın aslında ne anlama geldiğinden ve nasıl anlaşılması gerektiğinden bahsetmeye çalışacağım.
İş dünyası ise yaptıkları işe bakarak bir hesap yapıyor. Mesela bir demir-çelik fabrikası diyor ki: “Benim bu işi yapabilmek için karbondioksit salmaktan başka yolum yok. Siz de benim ürünlerimi kullanmak istediğinize göre durum ufak geliştirmelerle bu şekilde yürüyecek.” Yani teknolojik gelişmeler ışığında ne mümkünse ancak o yapılabilir. Mümkün olan bu azaltım bizi 2℃ sınırının altında tutar ya da tutmaz, ama yapılabilen sadece budur. Eğer tüm sektörler aynı şekilde davranacak olurlarsa 2℃ sınırını çoktan aşmış oluruz. O zaman diyorlar ki, “ben işimi bu şekilde yapmaya devam edeyim ama saldığım karbondioksidi de orman arazilerinden gelen emilim ile dengeleyeyim.” İşte buna iş dünyası “net sıfır” diyor. Ama ormanlar zaten görevlerini yapıyorlardı. Eğer biz net sıfıra ulaşmak istiyorsak, şu ana kadar yapılmayan bir görevi bulup onu geliştirmemiz gerekiyor. Ne yazık ki, şu anda iş dünyasının “karbon ofsetleme” dediği bu yapının %90’ı işe yaramıyor. Kağıt üzerinde mükemmel görünen bu hesaplar doğa ile karşılaştırdığımızda anlamsız kalıyor. Bundan dolayı tek gerçekçi çözüm kendi yaptığımız işlerden doğan sera gazı salımlarını mümkün olduğunca değil olması gerektiğince azaltmak.
Bir de artık iş dünyasının saldığı sera gazı miktarı sadece yaptığı işle ölçülmüyor. Yaptığınız işin tüm etki alanı da sizin etkiniz kabul ediliyor. Mesela bir market sahibiyseniz, “ben bu ürünü sadece satıyorum, ne üreticisi ne de kullanıcısıyım” diyemiyorsunuz. Aslında bunu anlamak kolay, “ben sadece silah satıyorum, o silahla insanlar birbirini öldürüyorsa bu benim suçum değil” demeye yakın bir durum oluşmakta dünyada. Artık hepimiz sadece yaptıklarınızdan değil yapılmasına neden olduğumuz şeylerden de sorumluyuz yuvamız dünyaya karşı. Bu nedenle de her akşam eve gittiğinizde çocuklarınızın yüzüne bakın ve onlara o gün onların geleceği için en doğrusunu yaptığınızı söyleyin. Bakalım yapabilecek misiniz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder