21 Nisan 2022 Perşembe

İklim Krizini Durdurmak Kimin Sorumluluğu?

Bu soru sıkça soruluyor: “İklim krizini durdurmak kimin sorumluluğu?” Bu soruya nasıl cevap verirsem vereyim, cevap kısa, yani “devletin” ya da “bireylerin” şeklinde olursa, mutlaka birileri buna itiraz ediyor. Bundan dolayı da bu soruya kısa değil uzun cevabı vermeye çalışacağım.

Yeryüzünde yaşayan insanları ve onların kurdukları kurumları kabaca üç gruba ayırabiliriz: Bireyler, kamu ve şirketler. Şu anda karşı karşıya olduğumuz kriz bu üç grubun birlikte yarattıkları bir problemdir ve bu problemin çözümü gene bu üç grubun da sorumluluklarını üzerlerine almasıyla bulunabilir.

Öncelikle unutmamamız gereken nokta, az sayıda istisna haricinde tüm kamu kurumlarının zaman içerisinde bireylerin yarattıkları ve sürdürdükleri yapılar olduğudur. Cumhuriyet, meşruti monarşi, demokraksi, belediye, bakanlık ve hatta muhtarlık bile bizim kendi aramızda vardığımız anlaşma sonunda var olmuştur ve var olmaya da devam eder. Biz birgün bu yapıların değişmesine karar verecek olursak değiştiririz. Ancak bu değişiklik elbette kolay değildir. Yalnız seyrek de olsa insan toplulukları bu tür değişiklikleri başarmışlardır. Bu değişikliği sağlayabilmek için öncelikle değişikliğin mümkün olduğuna inanmak gerekir. Bizler şu anda içinde yaşadığımız idari sistemlerin çoğunlukla değiştirilmez olduğuna inandığımız için bireyle devlet arasında bir fark görüyoruz ve özellikle bizim içinde yaşadığımız coğrafyada bu his daha da koyulaşıyor. Bir tarafta bizler varız, diğer tarafta da “devlet”, sanki “devlet” bizler olmadan da kendi başına var olabilen bir olguymuş gibi. Oysa devleti oluşturan bizleriz ve devlet bizim toplam irademizin bir bileşimi sadece.

Diğer tarafta da şirketler var. Aynı devlette olduğu gibi şirketleri de bizden uzak ve kendi kendilerine var olan olgularmış gibi kabulleniyoruz. Çoğumuz bu şirketlerde çalıştık, şirketlerin ürettiklerini satın aldık, bazen hisselerine sahip olduk, o şirketlere mal sattık, kısacası o şirketlerin varlığının bir parçası olduk, her zaman. Gün gelir bu şirketleri de devletleri de bir yapay zeka yönetmeye başlarsa o zaman korkmamız gerekir, ama bugün için ortada sadece biz, bizim oluşturduğumuz ve bize bağımlı olan yapılar var. Dolayısıyla da sorunu çözecek olan bizleriz.

Yalnız, “sorunu çözecek olan bizleriz” dediğim zaman bunu “kişiler evlerini çok ısıtmazlarsa” veya “toplu taşıma kullanırlarsa” ya da “daha az hayvansal gıda tüketirlerse” şeklinde algılamayın sadece. Bunları elbette yapmalıyız ama bunları yapmak sorunu çözmeye yetmez, hatta sorunu çözme yolunda minik adımlardır. Bireyler olarak asıl gerçekleştirmemiz gereken devleti ve şirketleri iklim krizini çözecek şekilde zorlamaktır. Çünkü gerek devletler gerekse de şirketler bizden bir tepki gelmedikçe harekete geçmezler ya da bizden ne yönde bir tepki gelirse o yönde harekete geçerler. Bugün için devlet ekonomi, dış politika, güvenlik ve mülteciler gibi konulara yoğunlaşıyorsa bunun nedeni halkın önemli bir çoğunluğunun da o konulara yoğunlaşıyor olmasıdır. Ayrıca bu sadece bizim devletimiz için değil diğer çoğu devlet için geçerlidir. Bizler ne zaman ki iklim krizini en önemli konumuz olarak ortaya koyarız, devlet de o zaman bu konuya gereken ciddiyetle eğilir. Bu nedenle birey olarak öncelikli görevimiz iklim krizi konusunu gündemde tutmak ve bu konuyu fazlasıyla önemsediğimizi her seviyedeki kamu yetkilisine ve politikacıya göstermektir.

Şirketlerin bu yönde dikkatini çekmek ise nispeten daha kolaydır. Ürünleri satın alınmayan şirketler hızla davranış biçimlerini değiştirirler. Yalnız, ne yazık ki bugünkü tercihlerimizi belirleyen şey iklim ve çevre kaygılarının oldukça ötesinde maddiyattır. Bundan dolayı da çoğu şirket yeryüzüne verdikleri zarara bakmadan üretim yapmaya devam etmektedir.

Sonuçta, iklim krizini sadece biz durdurabiliriz. Bunu yapmak için de kendi hayat tarzımızı değiştirmenin ötesinde gerek üretim gerekse de idari sistemi değiştirmek için çaba sarf etmek zorundayız. Oy verdiğiniz partinin milletvekiline en son ne zaman yazıp iklim krizinin sizin için en önemli unsur olduğunu ve onun bu konuda bir şeyler yapmasını beklediğinizi söylediniz? “İşe yaramaz” dediğinizi duyar gibiyim. İşte esas sorunumuz da burada zaten, değişimin mümkün olduğuna inanmadıkça değiştirebilmek mümkün değildir. Düşünün bir günde bir bakana ya da bir şirketin genel müdürüne bu şekilde milyonlarca istek geldiğini. Emin olun ertesi gün bir gün önceki rahatlığında davranamayacaktır. Değişim mümkün, yeter ki biz yeterince inatçı olalım.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder