Toplum bizim bilimsel konuşmalarımızdan her zaman fazla bir şey anlamak zorunda değildir. Mesela dolunun hangi koşullarda oluştuğu, katmanlarının her bir döngüde nasıl arttığı veya yukarı yönlü hava akımının ağırlığı taşıyamadığı anda dolunun yere düştüğü ve düşerken de kısmen eridiği çoğu kişiyi ilgilendirmez. Bu, bilim insanları arasındaki tartışma konusudur. Bu tartışmanın her zaman sağlıklı biçimde yapılması gerekir, ama bu tartışmanın yeri de sosyal medya değil bilimin kendi tartışma usulleri ve yerleridir. Bundan bilim insanları gizli gizli bir yerlerde toplanıp son derece gizli konuları konuşuyorlar fikrine kapılmayın. Bilimsel toplantılar herkese açıktır, bilimsel dergilerdeki yayınlara da herkesin erişimi vardır. Bunların çoğu ücretlidir ve bilim insanları da bu kaynaklara erişim için gerekli ücreti ödemek zorunda kalırlar.
Ancak halkın sorduğu sorular bilim insanlarının tartıştıkları sorulardan biraz farklıdır. Sosyal medyada yapılan tartışmalarda da toplumun sorduğu sorulara cevap vermek gerekir. Yalnız sorulara cevap verirken vatandaşın neyi sorduğunu algılamamız gerekir. Mesela son haftalarda kişiler “Geçtiğimiz sene İstanbul’da Temmuz sonunda başımıza gelen dolu felaketi bu sene tekrarlanacak mı?” diye soruyorlar. Yalnız bunu sorma biçimleri “Gene dolu yağacak mı?” şeklinde olduğundan meteoroloji konusu ile ilgilenen kişiler bunu sadece “Dolu yağacak mı?” şeklinde anlıyorlar.
Bu iki soru vatandaş için tamamen aynı gibi görünse de içerik olarak büyük farklılık taşır. Geçen yaz yaşadığımız dolu felaketi sırasında büyük mal kaybı yaşandı. Her dolu yağışında İstanbul’da böylesine büyük kayıplar yaşamamız beklenmez. Bu, İstanbul’da gördüğümüz ilk dolu olayı değildi, son da olmayacak, ama bu dolu maddi anlamda en fazla hasara neden olan dolu olayıydı. Bu problemi yaşamamızın iki değişik açıdan nedenleri var. Öncelikle artık daha fazla insan bir arada yaşıyoruz. Daha fazla araba, daha fazla cam yüzey ve daha ince izolasyon malzemeleriyle kaplı suni ortamlardayız. Bu narin malzemelerin zarar görme olasılığı da doğal olarak daha yüksek. Ama geçen yaz yaşadığımız olay bir doğa olayı olarak da çok şiddetliydi. Öncelikle o gün Marmara Denizi’nin yüzey suları normalden birkaç derece daha sıcaktı. Bu deniz üzerinden üzerimize doğru gelen hücrenin buharlaşma ile birlikte çok fazla su buharı yüklenmesine neden oldu. Ayrıca o zaman diliminde Sahra Çölü üzerinden gelen normalin üzerinde toz da yağmur ve dolu çekirdeklerinin oluşmasını ve büyümesini daha da kuvvetlendirdi. Bunun üzerine bir de havanın fazla sıcak olması dikey hareketi de artırdığından başımıza öylesi bir felaket geldi.
Peki, bu bir daha olur mu? Küresel ısınmadan dolayı Marmara Denizi normalden daha sıcak olmaya devam edecek. Özellikle bu sene sonuna doğru başlayacağı düşünülen El Nino 2019 yazını tarihte yaşadığımız en sıcak yaz yapabilir. Havanın sıcaklığı üzerine toz da bindiğinde bu tür dolu olaylarını yaşamamız kaçınılmazdır.
Yalnız buradaki önemli soru şu: Bunu ne kadar önceden tahmin edebiliriz? Öyle ya her seferinde evden halıları yüklenip arabaların üzerini örtemeyiz. Ayrıca arabaları halı ve kilim kaplama adeti, hırsızlar arasında da ayrı bir ihtisaslaşmaya neden olmaya başladı. Bundan dolayı doğru meteorolojik tahminlere ihtiyacımız var. Kötü haber ise burada karşımıza çıkıyor: Doluyu günler önceden ciddi sayılabilecek bir kesinlikle tahmin edebilmenin bir yolu yok. Tek söyleyebileceğimiz deniz suyu sıcaklığının yüksek olmasından dolayı bulutun kalınlığının artacağı ve bunun da dolu ihtimalini artıracağı.
Yalnız, hepimizin kolayca yapabileceği bir şey var. Meteoroloji Genel Müdürlüğü web sitesinde son senelerde anlık veri paylaşılıyor. Hepimiz bu verileri inceleyerek önümüzdeki birkaç saat içerisinde neler olabileceği konusunda hızlıca fikir sahibi olabiliriz, hatta olmalıyız. O sayfalarda anlık olarak yayınlanan radar görüntüleri bize almamız gereken önlemler konusunda da fikir verecektir. Bir ileri adım olarak MGM’nin bu radar görüntülerini anlık olarak bir televizyon kanalından yayınlaması istenebilir ki aslında bu da gerek yatırım gerekse de teknoloji açısından çok da zor bir konu değil. Nasıl kablolu televizyonda İstanbul trafiğini görebiliyorsak Çatalca’daki radarın çıktısını da inceleyebiliriz. Nasıl bugün “TEM kırmızı” dediğimizde TEM’de trafiğin yoğun olduğunu anlıyorsak radar çıktısını da anlamamız sadece bir alışkanlık meselesidir. Hepimizin bu konudaki zekasına güveniyorum.
Ama bu yazıyı yazmaktaki amacım sadece bunları anlatmak değildi. Özellikle son senelerde sosyal medya “Bakın ben demedim mi dolu yağacak diye, bakın işte yağdı” diye bir avuç dolu fotoğrafı paylaşan arkadaşlarla dolmaya başladı. Sorun bir avuç dolunun yağıp yağmaması değil. Bir arkadaşımız “dolu yağacak” deyip basın kuruluşları da apolitik haber açlığından bunu manşet yapınca çeyizler arabaların üzerini kapladı.
Eğer gerçek bilgi almak istiyorsanız yetkililere kulak verin, ama duyduklarınızı duymak istediğiniz gibi değil söylendiği gibi algılamaya çalışın, çünkü yetkili ağızlar sizin duymak istediğiniz biçimde değil bilimsel şekilde konuşuyorlar. Belki de hepimize birer tercüman gerekiyor Türkçeyi Türkçeye tercüme etmek için.
“Bugün öğle saatlerinde kısa süreli şiddetli yağış görülmesi olasılığı vardır ve bu fırtına geçişleri sırasında dolu da görülebilir” uyarısı aslında elinizde şemsiye olmadan sokağa çıkmayın anlamına gelir, arabanızı halı ile kaplayın değil. Benzer şekilde “İstanbul’un yüksek kesimlerinde kar ve karla karışık yağmur görülebilir” Kadıköy’de bir karış kar olur ve okullar kesin tatildir anlamına gelmez. “Biz dedik bakın ve dediğimiz çıktı” yorumunu kanıtlamak için Acarkent’te yerdeki karın resmini paylaşmanıza gerek yok. Gerçekten orada kar yağabileceğine inanıyoruz zaten. Ama bizim sorduğumuz ya da konuştuğumuz Beykoz’da kar yağması ya da Beylikdüzü’nde bir avuç dolusu dolu olması değil. Bu nedenle ben konuşurken karı şöyle tanımlıyorum: “Şu anda kar yağmaya başladığında, Rumeli Hisarüstü’nde yarın bu saatte de yerde hala kar varsa, kar yağmış demektir.” Sanırım çoğumuzun kar tanımı buna benzer bir şey. Dolu ise geçen seneden beri sanırım şöyle tanımlanıyor “Onca kilimi boşuna sermedik arabanın üzerine, bak sermeyen arkadaş kırılan camı için hala sigortadan onay bekliyor.”
Sonuç olarak, tehlikeli hava olayları her geçen gün daha da artarak karşımıza çıkacak. Buna hepimizin hazırlıklı olması gerekiyor. Ama basında her “dolu” kelimesini gördüğünüzde arabanın üzerine kilim örtmenize ve paniğe kapılmanıza gerek yok. Yalnız bu kapalı garajı olan bir eve taşınmayın anlamına da gelmiyor. O zaman da şunu unutmayın, aşırı yağışlardan dolayı çoğu garajı su basması olasılığı doludan arabanın camının zarar görmesi olasılığından yüksek olabilir. Bu nedenle de lütfen aklınızla hareket edin ve fazla dolduruşa gelmeyin, özellikle de sosyal medyada yazan arkadaşların dolduruşuna.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder