Az
önce markete gidip döndüm, evimizin önündeki sokağın ortasında
40-50 santimetre kar vardı. Sanırım Cuma günü kar başladığından
beri kimse küremek için girmemişti sokağa. Biri küremek için
girdiği zaman da daha garip bir sorunla karşılaşacağız hepimiz:
Servisle okula giden çocuklar gidebilecek, ama arabaların önü bir
metre karla kaplanacağı için kimse arabasını o karın altından
çıkartamayacak. En yakın toplu taşıma da bir kilometre ötede
olduğu için ulaşım ciddi bir sorun olacak.
Peki
bunun suçlusu kim?
Bu
sorunun cevabını vermeye eski bir anıyla başlamak gerekiyor: 1993
kışında ABD’de bir radyo istasyonunda cumartesi geceleri
01:00-06:00 arası program yapıyordum. Gece uyanık kalabilmek için
de 16:00-20:00 arası kestiriyordum. Bir cumartesi uykumun ortasında
telefon çaldı. İstasyondan imdat çağrısı. Kar geliyormuş ve
22:00-01:00 arası program yapan arkadaş programa gelemiyormuş,
“Sen erken gelir misin?” dediler. Ben 21:00 gibi yola bir çıktım
ki şehrin ana caddesinde 60 ila 80 santimetre arasında kar var.
İstasyon normal yürüyüşle yarım saat. Ben kara bata çıka yola
düştüm. Ara sokaklardan birinin çıkışında bir araç bekliyor,
el etti, ben de bindim. “Yolda yarım metreden fazla kar var, bir
yere gidemezsin” dedim, “Ben buranın kara yolu şefiyim, az
sonra beni almaya gelecekler” dedi. Gerçekten de az sonra kar
küreyici geldi ve bize yolu açtı. Türk aklıyla “Ee peki
şimdiye kadar yolu neden temizlemediniz?” diye sordum. Bana garip
garip baktı ve “Kar yağarken yol mu temizlenir?” dedi.
“Meteoroloji karın sabah altıda duracağını söylüyor, biz de
o saatte temizlemeye başlayacağız”. Gerçekten de benim
programın sonuna doğru kar durdu ve bir saatte tüm yollar
temizlenmişti.
Buradan
epey ders almak gerekiyor:
1.
Kar yağarken yollar temizlenmez.
2.
Eğer acil bir ihtiyaç varsa kar küreyici acil ihtiyacı olan
aracın önüne düşüp ona yolu açar.
3.
Acil araç itfaiye veya ambulanstır.
4.
Geri kalan kişiler kar durana kadar evlerinde oturup araçlarını
dışarıya çıkartmazlar.
5.
Devlet kurumları meteorolojiye güvenir ve onların öngörülerine
göre planlama yaparlar.
6.
Herkes kurallara uyduğu zaman kar büyük şehirler için bir
felaket olmak zorunda değildir.
İstanbul’da
bu kadar kar yağdığı zaman durum neden felaket oluyor peki? Bu
dersler bağlamında düşünmeye çalışalım:
Öncelikle
ben kahin değilim ve basit fiziksel verilere dayanarak 18 Kasım’da
bir mesaj yazmışım Twitter’da: “Bu
bize felaket kar gelecek demek: The North Pole is an insane 36
degrees warmer than normal as winter descends”. Yani Kuzey Kutbu’na
kış gelmesine rağmen sıcaklık normalden 36 derece daha yüksek.
Bu 36 derece Fahrenheit olduğu için bizim anladığımıza
çevirirsek 18 Kasım’da Kuzey Kutup Bölgesi normalden tam 20
derece daha sıcaktı. Bu sıcaklık bugünlere kadar devam
ettiğinden ülkemiz bu kadar soğuk hava gördü ve kar yağışı
aldı.
Bu
çoğumuza garip gelebilir. Kuzeyde hava daha sıcak ama burası daha
soğuk ve bunların tümü de küresel ısınmanın bir sonucu.
Evet,
küresel ısınmanın bir sonucu olarak Kuzey Buz Denizi’ndeki
buzlar hızla eriyor. Kuzey Kutbu’nda, güneyden farklı olarak bir
kara parçası yok. Yani, buzla kaplı olsa da o buzun altında bir
kara yok, denizin üzerindeki buz var sadece. Bu buzun ortalama
kalınlığı da sadece 3 metre, kolayca eriyebilir. Küresel
ısınmadan dolayı bu buz tabakasının alanı gittikçe küçülüyor.
Buz eridiğinde altındaki koyu renkli okyanus görünmeye başlıyor.
Koyu renk ısıyı daha fazla emdiğinden kar ve buzla kaplı
olmasına oranla daha da fazla ısınıyor. Daha da fazla ısınan
deniz suyu daha da fazla buzun erimesine neden oluyor ve bir döngü
halinde Kutup Bölgesi her sene biraz daha sıcaklaşıyor.
Öte
yandan, Kuzey Kutup Bölgesi’nde yüksek basınç vardır. Yani
yüzey soğuk olduğu için sıcak hava yükselemez, tam tersine
yukarıdaki hava aşağıya doğru çökerek bir yüksek basınç
alanı yaratır. Bunun tam tersine Ekvator’da yüzey çok sıcak
olduğundan sıcak hava yükselir ve basıncın bu noktada düşük
olmasına neden olur. Hava yüksek ve alçak basınç merkezleri
etrafında döner. Kuzey Kutbu’ndaki yüksek basınç merkezi
etrafında da dönen bir hava akımı vardır. Kuzey Kutbu ne kadar
soğuk olursa buradaki basınç da o denli düşük olur, bundan
dolayı da kutup etrafında dönen hava akımı da o denli sıkı ve
kuvvetli olur. Ancak kutup ısınacak olursa oradaki yüksek basınç
azalır ve kutup etrafında dönen hava akımı da zayıflar.
Zayıflayan bu hava akımı (Polar Jet) kutuptaki soğuk havayı
yerinde tutmayı başaramaz ve bu soğuk hava bazı bölgelerde güney
enlemlere doğru sarkar. Geçtiğimiz senelerde ABD’nin doğu
kıyısına doğru sarkan bu soğuk hava önemli kar yağışlarına
neden olmuştu.
Kısacası,
Kuzey Kutbu ne derece sıcak olursa ülkemizde de kış aylarının
soğuk ve kar yağışlı geçme olasılığı o derece artar.
Peki
meteoroloji günlerdir “kar geliyor” demesine rağmen neden
yeterince ciddiye almadı kişiler?
Öncelikle
şunu bilmemiz gerekiyor, hava tahmini son derece zor bir iştir. Bir
yanda önemli miktarda temel bilgi, diğer yanda da deneyim
gerektirir. Bilgi ve deneyim birlikte bulunmadığı zaman da hatalı
tahminler yapılması normaldir. Bu hatalı tahminler çoğu zaman
başımıza önemli belalar. Açmaz ama kar yağışında olduğu
gibi bir kez hata yapılacak olursa bu hata, hata yapanın peşini
uzun süre bırakmaz. Bu nedenle de böylesi deneyime sıkı sıkıya
bağlı alanlarda diğer devlet kuruluşlarında görülen rotasyonun
görülmemesi gerekir.
Şimdi
kendinizi hava tahmini yapan meteoroloji uzmanının yerine koyun:
Yaptığınız hesaplara ve modellere göre hayatı etkileyecek
ölçüde kar yağması ihtimali %20. “Hayatı etkileyecek ölçüde
kar beklenebilir” duyurusu yapar mıydınız? Bu sorunun cevabı
bir önceki tahmininize verilen tepkilerde gizli. En kolay çözüm
aslında %20 ihtimal bile olsa “kar bekleniyor” duyurusu
yapmaktır. Böylelikle kar yağacak olursa dediğiniz tutmuş olur,
yağmayacak olursa da “aman canım zaten bunların dedikleri de
tutmuyor” der geçerler. Ama tam tersi olsa ve duyuru yapmasanız
ve kar yağsa herkes sizin varlığınızı ve bilginizi sorgulamaya
başlar. Bu nedenle de meteoroloji son dönemde uyarı sınırını
son derece düşürdü ve kar ihtimali çok az da olsa uyarı yapmaya
başladı. Bunun sonucu olarak da Yalancı Çoban Sendromu denen
olayla karşılaşmaya başladık. Yani genel anlamda meteorolojinin
kar yağışı uyarıları “geçen sefer de yağacak demişlerdi
fazla bir şey yağmadı, onun için boş verin siz, biz işimize
bakalım” ile karşılanmaya başladı.
Kısaca,
bunun çözümü bir yanda eğitim ve deneyimle meteorolojinin tahmin
yeteneğini geliştirirken öte yanda hava durumu tahmininin ne kadar
zor bir iş olduğunu anlayarak hatalı tahminlerin sonucunda
kurumları ve kişileri sorgulamamaktan geçiyor.
Bizim
mahallede yolun üzerinde 40 santimetre kar varken yarın çocukların
okula gidebileceğine fazla ihtimal vermiyorum. Ama Sayın Vali hala
okulların açık olup olmadığına dair bir uyarı yayımlamıyor.
Az önce meteorolojiden günün geri kalanında kar yağışının
artarak devam edeceğine dair bir uyarı geldi. Eminim bu uyarıyı
Sayın Vali bizden çok daha önce edinmiştir. Peki o zaman neden
eyleme geçilmiyor? Bunun cevabı sadece biz, sade vatandaşların
değil devlet kurumlarının da birbirlerinin verdiği bilgilere
fazla güvenememesinde yatıyor. Tüm kurumlarımızı güvenilir
yapmak hepimizin bir sorumluluğudur aslında.
Son
olarak, bize düşen, böyle durumlarda elimizden geldiğince
yerimizden kıpırdamamaktır. Özellikle İstanbul gibi en ufak
sorunda kilitlenen bir şehirde yaşıyorsak kar yağdığında
mecbur değilsek evden çıkmamakta fayda vardır. Tabii
becerebilirsek.
Yazının orijinali: https://yesilgazete.org/blog/2017/01/09/istanbula-kar-yagdi-prof-dr-levent-kurnaz/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder