Ham petrolün varil fiyatı Haziran ayında 115 dolarken Ocak ayında 50 doların altına indi. Petrol fiyatlarındaki bu ciddi düşüş çoğumuzun aklına bu fiyatların atmosfere salınan karbondioksit miktarını nasıl etkileyeceği sorusunu getirdi. Bu sorunun cevabını detaylarıyla açıklamadan önce kısa cevabı verelim: Uzun vadede karbondioksit miktarı petrol fiyatlarından fazla etkilenmez.
Petrol fiyatlarındaki düşüşün iki temel sebebi var. Öncelikle dünya ekonomisinde ve özellikle de Çin'de işler beklenildiği kadar iyi gitmediği için petrol talebi her geçen gün azalmakta. Buna karşılık, petrol fiyatlarını sabit tutabilmek için petrol arzının da düşürülmesi gerekiyor, ancak petrol üreticisi ülkelerin başında gelen Suudi Arabistan günlük petrol üretimini kısmayı düşünmüyor. Durum böyle olunca da ham petrolün varil fiyatı 50 doların altına iniyor.
Ham petrolün varil fiyatı 50 doların altına inince arabalarda kullandığımız benzinin de fiyatı ucuzluyor, böylelikle biz daha fazla benzin yakabiliyoruz. Daha fazla benzin yaktığımızda da atmosfere daha fazla karbondioksit salınmış oluyor. Yani bu bakış açısıyla ham petrol fiyatlarındaki düşüş atmosfere salınan karbondioksit miktarını arttırıyor.
Ancak benzin fiyatlarının ucuzlaması yavaşlamakta olan ekonominin hızlanmasına neden olur ve hızlanan ekonomi benzine olan talebi arttırır. Artan talebi karşılamak için arzın da artması gerekir. Ama arz değişmediği için petrol fiyatları gene eski yerine tırmanır. Dolayısıyla şu anda yaşadığımız inişin mutlaka bir noktada çıkışı da olacaktır.
Aklınızdan geçen soruyu duyuyor gibiyim: Suudi Arabistan petrol arzını azaltacak olsa fiyat yükselecek ve daha az üreterek daha çok kazanma şansını elde edecekler. Bunu neden yapmıyorlar?
Çünkü dünyada petrol çıkartmanın bedeli her yerde aynı değil. Suudi Arabistan bir varil petrolü çıkartmak için 5-6 dolar arası masraf yapıyor. Ham petrolün varilini 50 dolara sattığında da ciddi anlamda kar ediyor. Ama Suudi Arabistan'ın fazla hoşlanmadığı bazı ülkeler, ki bunların başında Rusya Federasyonu ve İran geliyor, petrolü çıkartmak için çok daha fazla para harcamak zorundalar. Petrolün fiyatı düştüğünde bu ülkelerin kazancı da çok azalıyor.
Suudi Arabistan dünyanın en büyük petrol üreticisi. İkinci sıraya ise az bir farkla ABD yerleşti. ABD'nin petrol tüketiciliğinden üretici konumuna geçmesinin arkasındaki itici güç ise son senelerde Dakota ve Teksas'ta keşfedilen şeyl petrolleri. Şeyl petrolleri kaya tabakaları arasında sıkışmış küçük petrol tabakalarından oluşuyor. Bunları bulmak ve çıkartmak zor değil, ancak çıkartmaya başladıktan kısa süre sonra açılan kuyudan alınan verim hızla düşüyor. Amerika'nın üretimindeki bu büyük artış 2010'dan bu yana açılan 20,000 kuyudan kaynaklanıyor. Ancak bu kuyulardan üretilen petrolün maliyeti 50 doların üzerinde. Ham petrolün varil fiyatı 115 dolar iken 50 dolar maliyetle petrol çıkartabilmek karlı bir yatırımdı, ama petrolün fiyatı 50 doların altına düştüğünde şeyl petrolü çıkartan şirketlerin de zarar etmeye başladıkları görüldü.
Suudi Arabistan'ın yapmaya çalıştığı da şeyl petrolü çıkartan bu şirketleri iflas ettirmenin ötesinde yatırımcıların şeyl petrolüne olan inançlarını sarsmak. Çünkü şeyl petrolünü çıkartmak için açılan bir kuyunun maliyeti birkaç milyon dolar. Yani petrol fiyatları tekrar yükseldiğinde petrolcüler gene şeyl kuyuları açmaya yönelebilirler. Ancak yatırımcıların inancı sarsılacak olursa bu kuyulara yatırım yapmak isteyenler azalacağından uzun vadede Suudi Arabistan'ın kar edeceğini düşünüyorlar.
Kısa vadede bizi bekleyen şey düşük fiyatlardan dolayı şeyl kuyularının kapanması, buna bağlı olarak üretilen ham petrol miktarının azalması ve petrol fiyatının artmasıyla birlikte tüketimin gerilemesi ve atmosfere daha az karbondioksit salınması. Ancak ham petrolün fiyatı yine 115 dolar seviyesine ulaştığında alternatif üretim kaynakları devreye girecek ve üretim bugünkü seviyesine çıkacaktır. Bu da en baştan belirttiğimiz salınan karbondioksit miktarının değişmeyeceği anlamına geliyor.
Şeyl petrollerinin yanı sıra bir de çıkartılması zor petroller var. Kuzey Kutbu'nda veya okyanusların dibinde bulunan bu petrol yataklarından petrol çıkartmak için yapılan yatırımlar ham petrol fiyatlarının düşmeye başlamasıyla birlikte çok azaldı. Yalnız bir kez daha petrol fiyatları 100 doların üzerine çıktığında bu yatırımlara geri dönüldüğünü görmek sürpriz olmayacak.
Ama problem bu kadar basit değil. Ocak ayında Nature dergisinde yayınlanan bir bilimsel çalışmaya göre, şu anda keşfedilmiş ya da keşfedilmeyi bekleyen tüm petrolün %50'sini (tüm kömürün %80'ini ve tüm doğal gazın %30'unu) yeraltında bırakacak olursak küresel ısınmayı 2 derece ile sınırlama şansımız %50 oluyor. Yani, bizim değil şu anda ulaşamadığımız kaynaklara sadece petrol fiyatı yükseldi diye saldırmamız, petrol fiyatlarını bahane ederek ulaşılamayan kaynaklara saldırmak yerine bu fiyatlar nereye çıkarsa çıksın petrol arzını her geçen gün azaltmakla sorumluyuz.
Ocak ayında bir toplantı için yurt dışındaydım. Yaptığım konuşmadan sonra Bangladeşli bir grup çevremi sardı ve benden herkese Bangladeş'in ne kadar kötü durumda olduğunu anlatmamı istediler. Ben de onlara sunumlarımda kullandığım deniz seviyesi yükseldiğinde Bangladeş'in ne duruma geleceğini gösteren grafiği örnek verdim. Deniz seviyesindeki bir metre artış ülkelerindeki 20 milyon insanın yaşadığı yerden olması anlamına geliyor. Sonra da İngilizlerin aynı problemin çözümü için Thames nehrinin girişine yerleştirdikleri kapakları gösterdim. “Yani başımıza gelecekler fakir olduğumuz için mi?” diye sordular.
Petrolün tamamının yeraltından çıkmasını isteyenler küresel ısınmadan maddi güçleri nedeniyle bizim kadar zarar görmeyecek olanlar. Geri kalanlar açısından ise petrol fiyatlarının yükselmesi tüketimi azaltacağından çok daha hayırlı olacaktır. Çünkü dünyanın seçenekleri her geçen gün azalıyor!
Yazının yayınlanmış halini EKOIQ Şubat 2015 sayısında bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder