Devletimizin 5. İklim Değişikliği Ulusal Bildirimi'ne göre elektrik enerjisi üretiminin %47'si doğal gaz, %26'sı kömür ve %25'i hidroelektrik temelli olarak yapılmaktadır. Geriye kalan sadece %2 yenilenebilir kaynaklardan sağlanmaktadır. Bildirimden sonra yenilenebilir enerjinin payı az miktarda artsa da ana resimde önemli bir değişiklik olmamıştır. Bu resmin genel olarak anlamı iki noktaya işaret eder. Biz elektrik üretirken ya iklim değişikliğine sebep olan sera gazlarını salıyoruz ya da iklim değişikliğinden hızla etkilenebilecek suyu kullanıyoruz.
Enerjiye bakışımızda doğal paradigmamız daha fazla elektrik ihtiyacımız olduğunda daha fazla elektrik üretmek üzerine kurulu. Oysa eskilerden öğrendiğimiz aslında, tasarruf edilen her kilowattsaat enerjinin en az üretilen her kilowattsaat enerji kadar kıymetli olduğudur. Özellikle petrol-kömür-doğalgaz üçlüsünün dünyada her an azaldığı, yağmurun da bölgemizdeki kaynakları iklim değişikliğinden dolayı fazla beslemediği düşünülecek olursa enerjiyi verimli kullanmanın önemi daha net ortaya çıkar.
Aslında ülke olarak bakıldığında enerji verimliliğimiz OECD ülkelerinden aşağı kalmıyor. 1 milyon dolarlık ekonomik çıktı yaratabilmek için kullandığımız enerji 167 kg petrol karşılığıdır (kpk). Bir milyon dolarlık ekonomik çıktı için Almanya'da kullanılan enerji 164 kpk, İtalya'da 123 kpk, Yunanistan'da ise 138 kpk'dır. Kendimizi, bize göre daha soğuk bir iklime sahip olduğundan Almanya yerine bize daha yakın koşullara sahip İtalya ve Yunanistan'la karşılaştıracak olursak enerji verimliliğimizi yaklaşık %20 arttırmamız gerektiğini görebiliriz.
Temel mantık çerçevesinde enerji verimliliğini %20 arttırmak aynı üretim miktarı için gerekli olan enerji miktarını da %20 azaltmak anlamına gelir. Dolayısıyla daha verimli sistemler kullanarak enerjimizden önemli miktarda tasarruf edebiliriz.
Verimli sistemler konusunda günlük hayatımızdan basit bir örnek verebiliriz: Ülkemizde yaklaşık 20 milyon buzdolabı var. Bu buzdolaplarının önemli bir kısmı uzun süredir kullanılan ve enerji verimliliği fazla olmayan cihazlar. Bu buzdolaplarının kullanım ömrü genelde on yıldan fazla olduğu için hiçbirimiz evdeki buzdolabını atıp daha enerji verimli ve yeni bir buzdolabı almayı düşünmüyoruz. Bunu düşünmemekte haklı olabiliriz ama şöyle bir hesabı da akılda tutmakta fayda var:
- A+++ sınıfı bir buzdolabı senede 150kWh enerji harcıyor.
- Evdeki en iyi ihtimalle C sınıfı eski buzdolabı senede 750kWh enerji harcıyor.
- 500 litre iç hacme sahip A+++ sınıfı bir buzdolabı yaklaşık 3500 TL.
- Evdeki C sınıfı buzdolabını atıp yerine A+++ sınıfı bir buzdolabı alacak olsanız, bu 3500 TL'yi elektrik faturalarınızdaki kazançla ödemeniz yaklaşık 17 sene sürüyor.
Dolayısıyla bu durumda evdekini atıp yenisini almak cebinize fazla fayda sağlamıyor. İşte bu sebepten dolayı ülkemizin enerji verimliliği de hızla artamıyor. Yukarıdaki hesaba dayanarak da “eskisini bozulmadan atın ve yerine yenisini alın” çok makul bir çözüm olarak görülmüyor.
Ancak, eğer bir sebepten yeni bir buzdolabı alacaksanız, o zaman şu hesabı unutmamakta fayda var:
- A+ sınıfı bir buzdolabı senede 300kWh enerji harcıyor.
- A+++ yerine A+ sınıfı bir buzdolabı alırsanız bir senede ödediğiniz elektrik faturasındaki fark (A+ sınıfı – A+++ sınıfı) = 52 TL
- A+ yerine A+++ sınıfı buzdolabı alırken harcayacağınız fazla para (A+++ sınıfı – A+ sınıfı) = 210 TL
Yani A+ sınıfı bir buzdolabı ile kıyaslandığında A+++ sınıfı 4 senede kendisini amorti ediyor. İşte bu çoğumuzun kabul edebileceği bir hesap.
Ama bu probleme bir başka açıdan da bakmakta ciddi fayda var:
- Yatağan Termik Santralinin elektrik üretim kapasitesi senede 2869 MWh.
- Ülkemizdeki az verimli 20 milyon A+ sınıfı buzdolabı yerine A+++ sınıfı çok verimli buzdolabı kullanacak olsak senede 3000 Mwh enerji tasarruf ediyoruz.
- Soma gibi linyit kömürü madenleri Yatağan gibi termik santralleri beslemek için çalışıyor. Daha fazla söze gerek yok.
Doğa açısından bakacak olursak:
- Yatağan Termik Santrali atmosfere senede 3.3 milyon ton CO2 salıyor.
- Yetişkin bir ağaç havadan senede 10 kg CO2 emer.
Ülkemizde sadece A+++ sınıfı yerine A+ sınıfı buzdolabı kullandığımızda çevreye verdiğimiz zararı gidermemiz için 330 milyon ağaç dikmemiz gerekir.
Yani, yeni bir ürün alırken daha enerji verimli modelleri seçerek, hem uzun vadede kesemize faydalı bir iş yapıyoruz hem de hemen doğayı korumaya başlamış oluyoruz. Bu örneğin uç bir örnek olduğunun ve ülkedeki tüm buzdolaplarını hemen değiştirmenin mümkün olmadığının bilincindeyiz. Ancak yeni satın alacağımız ya da değiştireceğimiz ürünlerde bu uzun süreli kar/zarar ilişkisine dikkat etmemiz hepimizin faydasına olacaktır. Bu konuda daha fazla bilgi sahibi olmak isterseniz enerjiveiklim.org sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Ayrıca Türkiye'de Enerji Verimli Cihazların Piyasa Dönüşümü Projesi kapsamında hazırladığımız ve Apple Store ile Google Play Store'da bulabileceğiniz Enerji ve Karbon Hesap Makinesi programımız da size yeni satın alacağınız ürünleri kıyaslamanızda yardımcı olacak; ayrıca evinizdeki eşyaların da ne kadar enerji harcadığı, bu nedenle senelik olarak cebinizden ne kadar para çıktığı ve bu enerjinin ne kadar karbon salımına neden olduğu konusunda bilgiler verecektir.
Yazının yayınlanmış halini EKOIQ Ekim 2014 sayısında bulabilirsiniz.
Yazının yayınlanmış halini EKOIQ Ekim 2014 sayısında bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder