Orijinal yayın: 30.11.2013 T24 İnternet Gazetesi
Germanwatch, gelişmiş ülkelerin az gelişmiş ülkeler üzerindeki negatif etkilerini sürdürülebilir kalkınma bağlamında gözlemleyen, analiz eden ve bu etkilerin giderilmesi üzerine fikir üreten bir düşünce kuruluşu. Bu kuruluş, her sene sonunda atmosfere en fazla karbondioksit salan ülkelerin iklim değişikliği performanslarını değerlendirdiği bir rapor yayımlıyor.
Germanwatch raporunda, öncelikle ülkelere bir iklim değişikliği notu veriliyor. Bu not çok iyi – iyi – orta – kötü – çok kötü ölçeğinde değişiyor. Bu ölçeğe göre ülkemiz geçen seneki “çok kötü” notunu bu sene de korudu. Geçen sene olduğu gibi bu yıl da hiçbir ülke “çok iyi” notuna layık görülmedi; “iyi” notu alan ülkeler arasında Danimarka bu sene de en üstte yer aldı.
İklim Değişikliği Performans İndisi için yapılan analize şu etmenler katkıda bulunuyor:
%30 Ülkenin ne kadar karbondioksit saldığı
%30 Ülkenin karbondioksit salımındaki değişim miktarı
%5 Ülkenin enerji verimliliği
%5 Ülkenin enerji verimliliğindeki değişim miktarı
%2 Ülkenin enerji üretiminde yenilenebilir enerjinin payı
%8 Ülkede üretilen yenilenebilir enerjinin değişim miktarı
%20 Ülkenin iklim değişikliği alanında uyguladığı ulusal ve uluslararası politikaların uzmanlar tarafından değerlendirilmesi
Geçen sene 46.60 puanla 57. sırada bulunan Türkiye'nin bu seneki notu 100 üzerinden 46.47 ve bu notla 61 ülke arasında 54. sırada bulunuyoruz. Yani geçen seneye göre notumuz düşmesine rağmen bizden daha sert düşüş gösteren ülkeler olduğundan sıralamadaki yerimiz yükselmiş. “Çok kötü” kategorisinden “kötü” kategorisine yükselebilmemiz için de 52 puan toplamamız gerekiyor, bu da sadece “kötü” olabilmek için ne derece çaba sarf etmemiz gerektiğinin bir göstergesi.
Değerlendirme kategorilerine baktığımızda, bizi sonuncu olmaktan az da olsa kurtaran faktörün karbondioksit salımlarımızın çok yüksek olmaması olduğu görülüyor. Sadece bu kategoride 61 ülke arasındaki notumuz “iyi”, bu da devletimizin karbondioksit salımı konusuna önem vermemesinin temel sebebi. “Biz nasılsa toplamda az karbondioksit salıyoruz” düşüncesi bugün için bizi az da olsa kurtaran bir argüman olsa da, ikinci kategoriye, yani salımların değişimine baktığımızda notumuz hemen “çok kötü”ye düşüyor. Salımlar konusunda çok kötü ülkelerden ABD bizim tersimiz bir eğilim göstererek salımların değişiminde “iyi” not alıyor. Bu da günümüzde çok salan ülkelerin salımlarını azaltma yolunda çaba sarf ettiğini, bizim ise bu politikalarla yakın vadede uluslararası alanda ciddi sorunlar yaşayacağımızı gösteriyor.
Geri kalan üç ana değerlendirme kriterinde, yani enerji verimliliği, yenilenebilir enerji üretimi ve enerji politikalarında notumuz hep “çok kötü”. Devlet politikası olarak karbondioksit salımlarına önem vermememizi hep “daha gelişmekte olan ülke olduğumuz” savına dayandırmamıza rağmen İklim Değişikliği Performans İndisi bizi bu konuda çok üzecek bir sonucu barındırıyor. Bu listede, bizimle birlikte gelişmekte olan ülkeler kategorisinde yer alan Meksika 61.50 puanla 20., Hindistan 57.16 puanla 30., Brezilya 55.53 puanla 36., Çin 52.41 puanla 46. sırada yer bulurken, ülkemiz 46.47 puanla listenin en altında yer alıyor.
Kişisel olarak kabullenmesem de devletimizin “ben gelişmek için fosil yakıtlara bağımlı enerji üretmeye mecburum” söylemini anlayabilirim. Ancak diğer kategorilerde, yani enerji verimliliğini sağlama, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelme ve gerek ulusal gerekse de uluslararası alanda iklim politikaları üretme konusunda atacağımız adımların tamamı aslında gelişmekte olan ülke çabamıza koşut olarak atılamayacak adımlar değil. Enerji verimliliği, çoğunu dışarıdan aldığımız kaynaklarla sağladığımız enerjinin boşa gitmemesini sağlar. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek gene aynı sebeplerden dış ülkelere olan enerji bağımlılığımızı azaltarak ekonomimizi güçlendirir. Tüm bunları sağlamak için üreteceğimiz politikalar da bizi iklim konusunda toplantılarda yalnız ve köşeye saklanan ülke konumundan lider ülke konumuna yükseltebilir. Burada ihtiyacımız olan şey bahanelerin ardına saklanmadan gerçekçi politikalar üretmektir, bu da özellikle tek parti iktidarı ile yönetilen bir ülkede istense sağlanabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder