Küresel
iklim değişikliğinin önemli sonuçlarından biri yağış
rejimindeki değişimdir. Yeryüzü ısındıkça daha fazla su
buharlaşır, daha sıcak atmosfer daha fazla su buharı tutabilir
hale gelir, fazla suyu da yağış olarak yere bırakır. Dolayısıyla
dünyanın genelinde bir kuraklık görülmez. Ancak bugün yağışlı
olan bir bölge gelecekte kurak, bugün kurak olan bir bölge de
gelecekte yağışlı bir yer halini alabilir. Bu yapı
değişikliğinin örneklerine bölgemizde rastlamak mümkün. Mesela
ülkemiz yağış alan bir bölge karakterinden kuraklığa doğru
ilerlerken Arabistan Yarımadası da tam tersi yağış almaya
başlayan bir bölge haline gelmeye başlıyor. Meteoroloji Genel
Müdürlüğü'nün kuraklık analizlerinden son 9 ay içerisinde
ülkemizde görülen kuraklığın boyutunu da anlayabiliyoruz.
Burada unutmamamız gereken önemli nokta bu kuraklığın geçici
değil kalıcı bir kuraklık olduğu. Bu kuraklığı
durduramayacağımıza göre yapmamız gereken de bu kuraklıkla
yaşayabilmek için gerekli önlemleri alabilmek.
Ocak
ayında normalin çok ötesinde sıcak ve yağışsız bir dönem
geçiren İstanbul'da barajların doluluk oranı üçte bir
seviyesine indi. Bugün (20 Ocak) itibariyle İstanbul'u besleyen
barajlardaki su miktarı 288,3 milyon metreküp. İstanbul'un günlük
su ihtiyacı 2,5 milyon metreküp. Basit bölme işlemi bize
barajlarda 115 günlük su kaldığını söylüyor. Yani ciddi
miktarda yağmur yağmazsa İstanbul barajlarındaki tüm su 15
Mayıs'ta tükenecek.
Diyeceksiniz
ki “Melen'den ve Istrancalar'dan su geliyor; devlet, İstanbul'un
su sorununun önümüzdeki 40-70 yıl için çözüldüğünü
söylemişti bize”. Buna da bir sayı ile cevap verelim. O
kaynaklardan İstanbul'a gelen su miktarı günde 0,720 milyon
metreküp. Bunu da hesaba katsak suyumuz 162 gün yetecek, yani o
durumda da su 1 Temmuz'da tükenecek. “Ama o zaman da Melen'den
daha fazla su çekeriz” diyecek olursanız unutmayın, Meteoroloji
Genel Müdürlüğü kuraklık haritalarından da gördüğümüz
gibi İstanbul ile Istrancalar ve Melen farklı bir coğrafyada yer
almıyorlar. Yani İstanbul'a yağış düşmeyecek olursa Melen'de
de fazla su bulabilmek mümkün olmayacak. Yapılacak tüm boru
hatları ve barajlar İstanbul'un su ihtiyacını sürdürülebilir
olarak karşılamaktan her zaman uzak olacaktır.
Bu
durumda acilen iki şeye gerek var: Birincisi, doğal olarak yağmura,
hem de bol yağmura. Biraz kar da yağsa hiç fena olmaz. Ama daha
önemlisi, hepimiz suyu çok daha idareli kullanmalıyız.
Suyu
idareli kullanabilmenin başta gelen şartı da insanları ortada bir
problem olduğuna dair uyarmaktan geçiyor. Ancak, üç ay sonraki
seçimler önümüzde dururken siyasetçilerin çıkıp “karşımızda
çok önemli bir sorun var, acilen önlem almamız gerekiyor”
diyeceklerini hiçbirimiz düşünmemeliyiz. Ülke gündemi bu kadar
yoğunken İstanbul'un su sorunu arada kaynayacak gibi görünüyor;
ama emin olun, bu konudan dolayı sorumluların
gözüne uyku girmiyordur.
Şunu
unutmamamız gerekiyor, İstanbul ülke nüfusu ile kıyaslandığında
sürdürülemez bir şehir halini aldı. Burada yetkilileri halkı
yanlış yönlendirmekle suçlamamız zor. Bu sene gerçekten yağmur
yağmadı, kar sadece Galatasaray-Juventus maçı sırasında yağdı.
Bu durumda da barajlarda su birikmedi. Fakat, bu problemin geldiğini
görmemiz gerekiyordu. İklim değişikliği karşısında ülkemizi
her geçen sene daha da kurak günler bekliyor. Bu sebeple de iklim
değişikliğini durdurmaya çalışmanın yanı sıra uyum sağlamak
için ciddi çaba sarf etmemiz gerekiyor.
Istrancalar'dan
ve Melen'den biraz daha fazla su çekerek bu problemi çözmemiz
artık mümkün değil. Unutmayın, Istrancalar dediğimiz neredeyse
Bulgaristan sınırı, Melen dediğimiz de Bolu. Yani İstanbul,
Bulgaristan sınırından Bolu'ya kadar olan bölgedeki tüm su
kaynaklarını olabildiğince kendisine yöneltmiş durumda. Biraz
daha fazla su çekecek olursa bu su kaynaklarından beslenen yöre
insanları ciddi sıkıntı yaşamaya başlayacaklar. Bu nedenle de
hepimize düşen ana görev artık suyu idareli kullanmaya başlamak
olmalı.
Uzun
vadede bölgemizi tehdit eden iklim değişikliğinin etkilerine uyum
sağlayabilmemiz için de sadece suyu tasarruflu kullanmakla kalmayıp
yerleşim merkezlerimizi sürekli su kaynaklarına yakın bölgelere
taşımayı da düşünmemiz gerekiyor. Bu bağlamda İstanbul artık
besleyebileceği insan kapasitesinin üzerine çıkmış durumdadır.
Şu anki kuraklık sadece bu seneye özel değildir ve eğer yaşam
yerimizi ve tarzımızı değiştirmeyecek olursak bizleri gelecekte
daha büyük problemler bekliyor olacak. Bunun için de çözüm her
seferinde daha da uzaktan su taşımak değil yeni şehirlerimizi su
kaynaklarının yakınına kurmak olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder