Orijinal yayın: 18.09.2010 T24 İnternet Gazetesi
Bir önceki yazımızı dünyadaki petrol üretiminin tepeye ulaştığını veya ulaşmak üzere olduğunu söyleyerek bitirmiştik. Bunun bizler açısından iki önemli sonucu vardır, biri ekonomik, diğeri de iklim değişikliği alanında. Ekonomik açıdan petrol üretiminin tepeye ulaşması, petrol tüketimi artmaya devam ettiği sürece petrole vereceğimiz fiyatın da katlanarak artması anlamına gelir.
Petrol üreten ülkeler örgütü OPEC 2000 yılında ham petrol fiyatını varil başına 22-28 dolar aralığında tutmak üzere karar almıştı. Bu kararın gerçekleşmesi ancak her fiyat zıplamasında Suudi Arabistan'ın üretimi arttırmasıyla mümkün oluyordu. OPEC 2007 kararında ise petrol fiyatlarını 2030 yılına kadar 50-60 dolar aralığında tutabileceğini beyan ediyordu. Ancak Kasım 2007'de ham petrolün fiyatı 98 doları bulduğunda Suudi Arabistan Kralı Abdullah bir açıklama yaparak petrol üretimini arttırmayacaklarını bildirdi. Bunun üzerine ham petrolün varil fiyatı 11 Temmuz 2008'de 147 doları buldu. Piyasaların petrolün tükenmediğine kendilerini ikna etmeleriyle petrol tekrar 70-80 dolar aralığına geriledi. Bu göstergelerin tamamı petrolün tepe noktasını bulduğuna işaret ediyor.
Tepe noktasının zamanı ve varlığı konusunda aynı koltukta değişik zamanlarda oturan kişilerin oturdukları koltuğa bağlı yorumları da dikkat çekiyor. Suudi Arabistan'ın resmi petrol şirketinin bir önceki başkanı Sadad Al-Huseyni dünyadaki petrol rezervlerinin çoğu şişirilmiş, pekçoğunun çıkarılmasına imkan yok derken şimdiki başkan Abdullah Jumah rezervler umduğumuzdan da fazla, tepe falan olmaz diye demeçler verebiliyor.
Tepe aşılmış olsun veya olmasın, tepenin yaklaşması bile büyük güçleri tedirgin etmekte. Amerikan Enerji Bakanlığı'nın 2005'de hazırlattığı rapor yaklaşan kriz hakkında şunları söylüyor:
o Petrol tepesi kesinlikle olacak.
o Petrol tepesi özellikle Amerikan ekonomisine büyük zarar verecek.
o Tepe ile gelen değişim çok hızlı ve devrimsel nitelikte olacak.
o Ana sorun sıvı yakıt alternatifi olmadığı için taşıma alanında yaşanacak.
o Buna alışmak ve çözümler üretmek onyıllar sürebilir.
o Bu sebeple şimdiden hem üretim hem de tüketim çözümleri üretmek gerekir.
o Petrol güvenliği için devletlerin araya girmesi gerekir.
o Soruna çözümler üretilmezse kaos çıkar.
o Özellikle petrol rezervleri konusunda çok daha fazla bilgiye ihtiyaç vardır.
Bunlar yaklaşan tepenin bizlere müjdelediği felaketler, fakat daha da önemlisi, fosil yakıtlarını tüketmeye devam edecek olursak bizi bekleyen iklim felaketi. Amerikalıların önerdiği çözümlerden bir tanesi kömürden sıvılaştırılmış petrol gazı üretmek ve bu sıvı gazla taşımacılığa devam etmek. Bu tür çözümlerin getireceği iklim felaketi ise tamamen göz ardı ediliyor. İklim değişikliğini dünyaya ciddi zarar vermeden durdurabilmek için atmosferdeki karbondioksit miktarını 350 ppm civarına çekmemiz gerekiyor, bunun için de en geç 2015 yılına kadar dünyanın fosil yakıt kullanımını dizginleyip 2015 yılından sonra da hızla azaltmaya başlaması gerekli. Bu sayılar petrol tepesine de uygun sayılar. Eğer petrol tepesi gerçekten geldiyse veya bu yıllarda gelmekte ise bu ister istemez petrol kullanımının 2015 yılına kadar dizginlenmesini beraberinde getirecektir.
Tepe kavramı sadece petrol için değil kömür ve doğal gaz için de kullanılabilir. Kömür ve doğal gaz için beklenen tepe noktası 2020'lerde bir zaman olarak öngörülmektedir. Bunun doğal sonucu da petrol tüketimin kendi haline bıraksak bile kömür ve doğal gaz tüketimin dizginlememiz gerçeğidir. Dünyadaki fosil yakıt rezervlerin yaklaşık %15'i petrol, %15'i doğal gaz ve %70'i kömür halindedir. Petrol ve doğal gazın tamamını kullansak bile bu bizi en fazla 450 ppm civarına götürür ki bu da dünyanın bu yüzyılın sonunda ortalama olarak 2-3 derece ısınması demektir. Ancak kömürü bu hesabın içerisine katarsak atmosferdeki karbondioksit miktarı 600 ppm civarına çıkar ki bu da felaket senaryosuna eşdeğerdir.
Bu sebeple petrol, doğal gaz veya kömür üretimi nerede tepe yapacak olursa olsun iki ana sebepten dolayı alternatif çözümler üretmeye başlamamız gerekmektedir. Birincisi, bugün yaşamakta olan insanların pekçoğu bu tepeleri ve getirdiği problemleri görecekler. Bu tepeler dünya ekonomisine ciddi darbeler vuracağı için şimdiden yapılacak olan hazırlıklar özellikle bizim gibi üretici değil tüketici durumda olan ülkeler için büyük önem taşımaktadır, yoksa her ne kadar ekonomimizin sağlamlığıyla övünürsek övünelim, gelecek olan dalga hepimizi silip götürecektir. Ancak diğer ana konu sadece bizim gibi tüketici konumunda olan ülkeler için değil tüm dünya için önemlidir.
Dünya şu an için enerji üretiminin %86'sını fosil yakıtlarından sağlamaktadır. Eğer atmosferdeki karbondioksit miktarının dünyayı gelecek nesil için yaşanılmaz bir yer haline getirmesini engellemek istiyorsak bu %86'yı karşılayacak alternatif kaynaklar bulmamız gerekmektedir. Bu temelde bizim için doğru olan bir şeyin gelecekteki ekonomi için de yararlı sonuçlar doğurması gibi alışılmadık bir olguyu beraberinde getirmektedir. Genelde biri için iyi olanın diğeri için kötü olması durumuna alışık olan bizler için bu şaşırtıcı bir durumdur. Fakat acilen bu şaşkınlığımızı atarak alternatif enerji kaynakları üretmeye başlamak dünyayı her iki anlamda da kurtarmak için atılması gereken en önemli adımdır ve bu adımı vakit kaybetmeden atmaya başlamalıyız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder