Bloglar

23 Mayıs 2025 Cuma

Bilimsel Gerçek ile Medya Heyecanı Arasında: Doğal Hidrojen Haber'ini Ne Kadar Doğru Anladık?

 Geçtiğimiz günlerde DonanımHaber’de yer alan bir haber, yerin altında 170 bin yıl yetecek doğal hidrojen bulunduğu yönündeki iddiasıyla geniş bir kesimin dikkatini çekti. Habere göre bu kaynak, insanlığın enerji sorununu kökünden çözebilecek potansiyele sahipti. Ancak bu haberin temelini oluşturan Nature dergisindeki bilimsel makaleye yakından bakıldığında, söz konusu haberin içeriği bilimsel bağlamdan koparılmış, abartılmış ve yanlış yorumlarla dolu.

Her şeyden önce, Nature’da yayımlanan makale yeni bir keşfi açıklamıyor. Bu çalışma, yer kabuğunda doğal hidrojenin nasıl oluştuğunu, nerelerde birikebileceğini ve bu kaynakların nasıl araştırılabileceğini anlatan bir bilimsel derlemedir. Yani haberin sunduğu gibi “bulundu” ya da “hazırda bekliyor” şeklindeki ifadeler gerçeği yansıtmamaktadır.

DonanımHaber’de sıkça vurgulanan “170 bin yıl yetecek hidrojen” ifadesi ise, bilimsel makalede geçen varsayımsal bir tahminin bağlamından koparılmasıdır. Bu tahmin, dünya genelindeki teorik hidrojen rezervlerinin, bugünkü enerji tüketimiyle karşılaştırıldığında ne kadar süre yetebileceğine dair kuramsal bir senaryoya dayanıyor. Bu rakamlar, keşfedilmiş rezervleri değil, potansiyel ihtimali ifade ediyor. Ancak haberde bu olasılık, sanki bilimsel olarak doğrulanmış bir gerçekmiş gibi sunulmuş.

Daha da önemlisi, Nature makalesi, bu potansiyel kaynakların halen araştırma aşamasında olduğunu, teknik engellerin büyük olduğunu ve doğal hidrojenin yerini belirlemenin ve çıkarmanın karmaşık bir süreç olduğunu açıkça vurguluyor. Bu da gösteriyor ki, DonanımHaber yazısı, bu sınırlamaları görmezden gelerek gereksiz bir umut yaratıyor.

Bilimsel yayınlarda sıkça yer alan “muhtemelen”, “olasılıkla”, “keşfedilebilir” gibi temkinli ifadeler, medya haberi tarafından tamamen göz ardı edilmiş. Bilim insanlarının hassasiyetle kullandığı bu tür ifadeler, kamuoyuna aktarılırken “bulundu”, “çözüldü”, “sonsuz kaynak” gibi abartılı ve kesinlik içeren söylemlere dönüştürülmüş. Bu durum, bilimsel iletişim açısından ciddi bir sorun teşkil ediyor.

Bir de bu tür haberlere sosyolojik açıdan yaklaşmamız gerekiyor. Toplum olarak şu sıra “iklim değişikliğini durdurmak çok kolay, gelecek çok güzel olacak” türü haberlere çok ihtiyacımız var. Bir anda insanlığın ihtiyacını 170 bin sene karşılayacak bedava bir kaynak bulunduğunda “oh be” diyoruz, “sorun çözüldü artık ve bizim hayatımızda bir değişiklik yapmamıza gerek yok”. Petrol şirketlerinin tam istedikleri şey bu. Biz doğayı kirletmeye devam edelim, onlar da kazançlarına devam etsinler. Yalnız bu doğru bir gidiş değil. Bu haberin dediği gerçek olsa ve bize 170 bin sene yetecek bedava ve temiz kaynak bulunsa bile bu kaynağı kullanıma sokabilmek onlarca yıl sürecektir. Öyle bir kaynak kullanılana kadar da zaten iş işten geçmiş olacak. Dolayısıyla böyle haberler doğru bile olsalar çok kısa sürede hayat tarzımızı değiştirmeye yardımcı olmuyorlarsa pek de işimize yaramazlar. Özellikle iklim değişikliği bağlamında onyıllarımız kalmadı artık, gidişi değişitirmek için sadece az parmakla sayılablecek kadar vaktimiz var.

DonanımHaber’in yazısı bilimsel bir gelişmeyi popülerleştirme çabasından çok, bilimsel içeriği saptıran bir medya kurgusuna dönüşmüş durumda. Bu tür haberler, topluma enerji geleceği konusunda heyecan verici umutlar sunsa da, yanlış beklentiler oluşturabilir ve bilimsel güvenilirliğe zarar verebilir. Temiz enerjiye duyulan ilgi ve heyecan değerlidir, ancak bu heyecanın bilgiyle beslenmesi gerekir.

Gerçek ilerleme, sadece yeni kaynaklar bulmakla değil; aynı zamanda bu kaynakları doğru anlama, doğru yorumlama ve kamuoyunu doğru bilgilendirme ile mümkündür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder