11 Eylül 2021 Cumartesi

Hiçbir şey eskisi gibi değil artık

İklim krizinin artık kapımızda olduğunu bu yıl iyice hissediyoruz. Sadece bizde değil, daha önce bu farkındalığa sahip olmayan bölgelerde de tehlike çanları çalıyor artık. İnatla, “bunlar normal, eskiden de olurdu” demeye devam etmediğimiz müddetçe, çoğumuz yaşadığımız çevre ve iklimin “eskiden de böyle olmadığını” anlamaya başladık. Geçen ay yayımlanan IPCC 6. Değerlendirme Raporunun ilk bölümü de bize bunu açıkça söylüyordu: Artık hiçbir şey eskisi gibi değil ve bir daha da eskisi gibi olmayacak. Bizlere düşen de durumun daha da kötüleşmesini engelleyecek önlemler almak.

İklim krizinin daha kötüye gitmesini engellemek hepimizin görevi. Burada daha fazla tarihsel sorumluluğu olan gelişmiş ülkelerin daha kararlı biçimde rol almaları problemin kötüleşmesinin de önüne geçecektir. IPCC 6. Değerlendirme Raporunun gelecek yıl yayımlanacak olan ikinci bölümünde bireylerin bu bağlamda katkısının önemli olduğuna da vurgu yapılıyor. Bu nedenle “ama ben ne yapabilirim?” demeden herkesin elinden geleni yaparak sorunun değil çözümün bir parçası olmaya gayret göstermesi gerekiyor.

Ancak tüm bunların ötesinde üzerimize doğru büyüyerek gelen bir felaket var ve bu felakete gerek bireysel gerekse de kurumsal olarak hazırlanmak zorundayız. Ülkemizde müsilaj, orman yangınları ve ani sellerle çirkin yüzünü gösteren bu felaketi yavaş yavaş tanımaya başladık. Bu krizin bize gelecek sene ne tür sürprizler hazırlayacağını belki öngörebiliriz, ama bu yaz müsilaj ile karşılaştığımızda aklımızdan geçtiği gibi “bu ne böyle, daha önce hiç görmemiştik” diyeceğimiz yeni belalar da karşımıza çıkabilir. Belki de eskiden beri başımızda olan bir bela biraz daha kuvvetli ve değişik biçimde görülebilir.

ABD geçtiğimiz hafta böyle bir bela ile karşılaştı. İda Kasırgası daha önceki kasırgalardan çok da farklı görünmüyordu. Meteorolojik sebepleri çoğunuza sıkıcı gelebilir, o nedenle sadece etkileriyle neyin değişik olduğunu anlatmaya çalışacağım.

Öncelikle, iki hafta önce Atlantik'teki Harry Kasırgası haberlerde sıklıkla gördüğümüz gibi, ABD’nin Meksika Körfezi kıyılarına ya da Florida veya Atlanta gibi eyaletlerin Atlantik kıyılarına vurmadı. Kıyıya paralel biçimde kuzeye doğru hareket etti. New York hizasına vardığında Atlantik Okyanusu'ndan aldığı nemi karaya yoğun biçimde bıraktı. Alınan yağış miktarı o kadar fazlaydı ki, New York Central Park’ta tüm zamanların yağış rekoru kırıldı. Meteorologlar bu yağışın 500 yılda bir görülecek bir rekor olduğunu açıkladılar.

Ardından Meksika Körfezi'nde İda Kasırgası belirdi. Karaya çıkacağı yer 2005’te New Orleans’ı yerle bir eden Katrina Kasırgasına çok yakındı. Ancak bu kasırga beklenenden çok daha hızlı kuvvetlendi ve New Orleans’ın batısında bir yerden karaya çıktı. Kasırgaların oluşturduğu fırtınanın dönüş yönü saat yönünün tersinde olduğu için New Orleans’ın doğusundan geçen Katrina Kasırgasının aksine İda Kasırgası şehre büyük bir zarar vermedi. Yalnız çok kuvvetli olduğundan bölgeye bolca yağış bıraktı ve önemli can ve mal kaybına yol açtı.

Mississippi gibi nehirler, denize ulaşmaya yakın geniş bir delta oluştururlar. Doğa, delta içerisinde nehrin akışının bir süre belirli bir yöne gitmesine izin verirken, bir süre sonra alüvyonların artmasından dolayı akışı farklı bir yöne çevirebilir. Mississippi de bir süre sonra son iki yüz yıldır akmakta olduğu yatağını bırakarak bir diğer yataktan denize ulaşmaya çalışacak. Eğer bir dahaki sefere İda Kasırgası şiddetinde bir kasırga, biraz daha yavaş biçimde, New Orleans’ın az doğusundan geçecek olursa, bu hem şehrin sonunu getirebilir, hem de Mississippi’nin bambaşka bir yerden Meksika Körfezine akmasına neden olabilir. Mississippi bu sefer ucuz kurtuldu ama yakında bu kasırgaların değişik türdeki hasarlarını görmeye başlayabiliriz.

Yalnız İda’nın etkisi burada bitmedi. Hızla kuzey doğuya yönelen bu kasırga geçtiği tüm bölgelere şiddetli yağış bıraktı ve hortumlara neden oldu. En sonunda New York bölgesine geldiğinde neden olduğu yağış, az önce sözünü ettiğim 500 yılda bir görülen yağıştan bile fazlaydı. Yani New York şehri iki hafta arayla “500 yılda bir görülen” yağış miktarını karşılamak zorunda kaldı. Doğal olarak bir önceki kasırgadan gelen yağış daha tam olarak toprak tarafından emilemediğinden, ikinci sefer yağan yağmur ani basan sellere ve bununla birlikte de can kaybına yol açtı.

İşte bu tür olaylara hazır olmak zorundayız. New York Belediyesinden yapılan açıklamaya göre, görülen ölümlerin neredeyse tamamı ruhsatsız olarak kullanılan bodrum ve çatı katlarında oldu. Yani bu yerler aslında depo olarak kullanılmaları gerekirken insanlara kiraya verildiği için bu denli can kaybı yaşandı. Ne kadar da tanıdık geliyor bu kelimeler, değil mi? Tam bu nedenle de artık iklim krizini ciddiye alarak hayatımızı buna göre düzenlemek zorundayız. “Bize bir şey olmaz” dememekte büyük yarar var çünkü gördük ki bizde de Almanya’da da, ABD’de de ani sel baskınları ve yangınlar büyük oranda can ve mal kaybına neden oluyor. Bilim bize bu felaketlerin süreceğini de söylüyorsa, önlem almamızın zamanı geldi de geçiyor bile.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder