25 Ağustos 2021 Çarşamba

Yeni nesil umut tüccarları

Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli’nin geçtiğimiz hafta açıklanan raporu önemli bir noktayı tartışılmaz biçimde ortaya koydu: İklim değişikliğinin sebebi insanlıktır. Sanayi Devrimi’nin başlangıcından bu yana artan oranda yaktığımız kömür, petrol ve doğal gaz atmosferdeki karbondioksit oranının artmasına yol açtı. Bu karbondioksit ise bir battaniye gibi gezegenimizi sararak ısının dışarıya kaçmasını engelledi ve bu nedenle atmosferimiz gittikçe ısınmaya başladı. 

Aynı rapor bu ısınmanın yaşamakta olduğumuz etkilerinin kaçınılmaz olduğunu ve doğanın kendisini tamir etmesinin binlerce yıl alabileceğini de ortaya koyuyor. Ayrıca, bizler bu şekilde karbondioksit salmaya devam edecek olursak yaşayacağımız etkilerin gelecek yıllarda daha çok kötüleşeceğini de belirtiyor.

Gelecekte iklim krizinin çok daha derinleşmemesi için acilen sera gazı salımlarını azaltmamız gerekiyor. Raporun daha sonra açıklanacak olan bölümlerinde bu azaltımın ne hızda yapılması gerektiğine dair bölümler de yer alacak. Ama Paris Anlaşması’yla birlikte görülen o ki atmosferin ortalama sıcaklığındaki artışın 1.5 oC’yi geçmesi istenen bir durum değil. Çünkü bu limiti aşacak olursak yeryüzünün çeşitli bölgelerinde çok sayıda insanı etkileyecek felaketler sıkça görülmeye başlanacak. 

Küresel ısınmanın 1.5 oC’yi aşmaması için de karbondioksit salımlarımızı 2030 yılına kadar net sıfıra indirmemiz gerekiyor. Net sıfır, ağaçların ve okyanusların emebileceğinden fazla karbondioksit salmamak anlamına geliyor. Yalnız bunu başarabilmek hayatımızda çok büyük değişiklikler yapabilmemizi gerektiriyor. Önümüzdeki 10 yıl içerisinde bu değişiklikleri yapabilmek mümkün. Ne var ki insanlık kendisini bu denli zorlamak istemiyor. Özellikle de devletler bu büyük değişiklikleri devreye sokacak olurlarsa halklarından ciddi tepki alabileceklerinin bilincinde olduklarından kısa vadede ellerini taşın altına sokmak istemiyorlar. Oysa bu problemin ciddi biçimde uluslararası arenada konuşulmaya başlandığı 1990 senesinde gerekli önlemler alınmaya başlanmış olsaydı bugün hayat tarzlarımızı ciddi biçimde değiştirmeden problemi çözmek mümkün olabilirdi. Yine de geçmiş hataların üzerinde fazla durmadan, bugün yapmakta olduğumuz hatalara dönelim.

Devletler hala hayat tarzlarını ciddi biçimde değiştirmenin kendilerine getireceği siyasi maliyetin bilincinde olarak bu büyük değişime gerek kalmadan mucizevi bir çözüm bulma arayışındalar. Aslında bu, kişilerin davranışını da büyük ölçüde yansıtıyor. Tam korkunç bir hastalık insanları öldürmeye başladığında bir aşı bulunuyor ve insanlık büyük bir felaketten kurtuluyor. Hollywood filmleri de bizi senelerdir buna alıştırdı. Sonunda mutlaka bir kahraman ya gücüyle ya da teknolojiyi kullanarak büyük kötülüğü yok edip insanlığı huzura kavuşturuyor. Ancak gerçek dünyada ne yazık ki öyle kahramanlar yok. Bu dünyada hepimiz çocuklarımız için kahraman olmak zorundayız. Fakat, kimileri insanlara böyle bir umut satarak para kazanmayı da amaç ediniyor.

Bu umut tüccarları bizlere diyor ki: “Siz bildiğiniz gibi yaşamaya devam edin, biz sizin saldığınız tüm bu karbondioksidi atmosferden toplayıp bertaraf etmeyi biliyoruz. Sadece, bu işin teknolojisini gerçekleştirmek için biraz kaynağa ihtiyacımız var.” Bu tüccarların en önünde de fosil yakıt şirketleri geliyor. Bu şirketler iklim krizi nedeniyle aslında 10 yıl içerisinde tüm işlerini bırakmak zorunda olduklarının bilincindeler. Ancak bunu yapmaktansa diyorlar ki: “Siz bizden petrol almaya devam edin, bunun için sizin paranızı güzelce alalım. Ama bu da yetmez, devlet de bize milyarlarca dolar versin ki sizin para verip aldığınız petrolü yaktığınızda saldığınız karbondioksidi de atmosferden geri toplayalım.” Beş yaşındaki çocuğa anlatsanız bunu, herhalde “aynı işi yapmanın başka bir yöntemi yok mu?” diye soracaktır. Evet, bir yöntemi var: Bu şirketlerin dediğini yapmaktansa yenilenebilir enerjiye yatırım yapmak. Çözüm çok kolay, ancak ne yazık ki gözümüzün önünde gerçekleşmeyen pek çok pazarlıkla milyarlarca dolar havaya daha fazla karbondioksit salmamız için bu şirketlere veriliyor. Onlar da sözüm ona bu salınan karbondioksidi yakalayıp toprağın altına gömecekleri ya da başka bir amaçla kullanacakları bir yöntem geliştirecekler. Size bir sır vereyim mi? Biz atmosfere yılda 50 milyar ton karbondioksit salıyoruz. O kadar karbondioksidi ne bir yere gömebilirsiniz ne de o kadar karbondioksitten gerekli bir ürün üretebilirsiniz. 50 milyar ton karbondioksidi tekrar işe yarar hale dönüştürmek korkunç miktarda enerji gerektiriyor. Atmosfere karbondioksit salmadan o kadar enerjiyi üretmeyi beceriyor olsaydık zaten bugün atmosfere karbondioksit salmıyor olurduk. Ama ne yazık ki umut tüccarları devletlere bu umudu pazarlıyorlar, devletler de o umuda güvenerek gerekli adımları atmakta yavaş davranıyorlar. Zaman daralıyor. Umut tüccarlarını bırakıp gerçek çözümlere yönelmenin vakti geldi de geçiyor bile.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder