18 Ağustos 2021 Çarşamba

Sıra bize geldiğinde ne yapacağız?

Son haftalarda, tüm dünyada iklim felaketleri peş peşe gelmeye başladı. Bizler de televizyon veya sosyal medya karşısında neredeyse bir macera filmi izler gibi bu felaketlerin görüntülerini izliyoruz. Çoğumuz bu görüntüler karşısında “ah, vah” ederken bir gün sıranın bize de gelebileceğini ve başkalarının da bizi o sahnelerden birinde görebileceğini fazla aklımıza getirmiyoruz. Sanki iklim krizi bizden uzak yerlerde, değişik zamanlarda, başka kişilerin başına gelen bir sorunmuş gibi geliyor çoğumuza. Oysa iklim krizi artık şimdi ve burada. Acilen bir şeyler yapmamız gereken noktayı geçeli çok oldu. Elbette hepimiz bu krizin daha ileriye taşınmaması için elimizden geleni yapmalıyız ve hepimizin yapacağımıza da inanıyorum. Yalnız artık bu problem değişik bir boyut almaya başladı ülkemizde yaşayan bireyler açısından.

Önce ceviz büyüklüğünde yağan dolu ile haberdar olduk bizim de tehlikede olduğumuzdan ya da en azından arabalarımızın diyelim. Ondan sonra her uyarıda arabaların üzerine kilim veya battaniye sermeye başladık. Problemin çözümü mü? Elbette değil, ama bizi korur mu? Kısmen, her seferinde arabaların üzerine kilim sermeye daha ne kadar devam ederiz? Bilinmez. Bir gün, “eh artık bugün de yağmaz artık” dediğimizde o dolu tekrar gelecek ve gene aynı hasar ve hatta çok daha kötüsü ortaya çıkacak. Dolayısıyla, o kilimler ve battaniyeler sadece geçici bir çözüm ve bizi ne kadar koruyacağı da meçhul. Gene de insanımızın zihinsel becerisini çok güzel ortaya koyuyor. Bize böyle icatlar gerekiyor, hızla ve bolca. Çünkü felaketler durmayacak, biz de bir yere gitmeyeceğiz. O halde hepimizin bu felaketlere rağmen yaşamayı becerebilmemiz gerekiyor.


Başlangıçta suçlu aramayı bıraksak daha hayırlı olacak. Suçlu var mı? Hem de fazlasıyla. Çoğumuz bu iklim krizini meydana getiren unsurların bir parçasıyız. Aldığımız her ürünle, yaptığımız her seyahatle, seçimlerde verdiğimiz her oyla bu sorunu çoğumuz yarattık. O nedenle artık sorumlu arayarak kendi etkimizi göz ardı etmemizin vakti geçti. Yangınları önceden öngörüp yangın uçaklarının bakımını yaptırmış olmak iyi olmaz mıydı? Evet, olurdu. Ama geçmişteki olayları bu şekilde değerlendirecek olursak her daim yapılacak daha iyi bir şey bulabiliriz. A partisi yerine B partisi iktidar olsaydı ya da konu yangın söndürme uçağı değil de dere kenarına verilen bir yapı izni olsaydı, gerçekten farklı sonuçlar olacağını düşünüyor musunuz? Bu bağlamda bakıldığında politika üstü bir problemden bahsediyoruz. Ancak elbette bu problemin politika ile alakası var. Değişik insanların, değişik girdilerle, hatta aynı insanların değişik girdilerle verebileceği kararların farklı olabileceğini görmek zor değil. Bu girdiyi sağlayanlar da biz, oy verenleriz. Biz ne zaman oy verme gününde çevre ve iklim problemlerini en tepeye taşırız, o zaman da hangi politikacı olursa olsun bu sorunu dinlemek zorunda kalır. Mutlaka aramızdan birileri bu konuyu en önemli gündem maddesi olarak tuttu senelerdir ama bu çoğunluğa yayıldığında bir politik çözüm beklemek mümkün olabilir.

Politik çözümü geçince, biz kendi çözümlerimizle baş başa kalıyoruz. O zaman da en önemli faktör ekonomi olmaya başlıyor. İnsanlara ev lazım, işe yakın arazi az. O zaman da daha güvensiz alanlarda, daha dayanıksız yapılar yapmaya başlıyoruz. Binayı yapan suçlu mu? Kesinlikle. O binanın yapılmasına izin veren suçlu mu? Elbette. O binadan daire alan hatalı mı? Şüphesiz. O binanın bodrum katında oturan vatandaşta hata yok mu? Var mutlaka. Ama bu insanlar uzaydan gelen kişiler değil. Çeşitli şekillerde senelerdir, hatta asırlardır bizimle yaşayan kişiler bunlar. Hepsinin hata seviyesi değişik noktalarda. Hatta şunu söyleyelim: Kötü bir selde sel basacağını bildiğiniz bir yerde oturan kişiye kaçımız el uzatarak daha iyi bir yere taşınmasını sağladık? Hepimiz, ürettiğimiz sistem ve içinde yaşadığımız toplumdan dolayı sorumluyuz. Bundan dolayı da parmakla hep başkalarını göstermeyi bırakmak işin başlangıç noktası olmalı.

Peki, o zaman ne yapacağız? Öncelikle sırt sırta vermeyi öğrenmemiz gerekiyor. İklim krizi karşısında hepimiz kendi başımıza kalacak olursak kolayca eziliriz çünkü karşımızdaki çok büyük bir güç. Artık kızdırdığımız doğa ile karşı karşıyayız. Hayatta kalmak için de birlik olmak ve birlikte hareket etmek zorundayız. “Ben arabamı kurtardım.” yetmez! “Acaba komşumun arabasının üstünü de örtsem mi?”, “Çocuklarımı apartmandan çıkartıp yüksek yere çıkarttım ama alt komşumun çocukları da evdeydi, onlar çıktı mı acaba?”, “Elektrik kesildi ve benim klima çalışmaz oldu, bunaldım ama yan binada yaşlı bir çift vardı, onlara yardım edildi mi?” gibi insani soruları sormalıyız. 

Artık yeni bir doğa düzeninde yaşamaya başlıyoruz. Bu yaşamda başarılı olmamızın tek yolu birlikte savaşmak, yoksa bu sene gördüğümüz felaketler artarak geldiğinde ayakta kalmak zor olacak. Ama birlikte güçlüyüz, bu felaketlere karşı koyabiliriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder